Yavuz Bingöl, bu hafta gösterime giren Murat Saraçoğlu'nun yönettiği Yangın Var filminde belediye başkanını oynuyor. Oyunculuğunu vasat bulan Bingöl, çocukluğunu anlatmak için yönetmen koltuğuna oturacağını söylüyor. Bingöl, "Mahsun Kırmızıgül, Güneşi Gördüm filmindeki hikâyeyi benden aldı." diyor.
***
Nuri Bilge Ceylan'la hislerimle buluştum, demiştiniz. Aynı hislerle mi Murat Saraçoğlu'nu buldunuz?
Bursa'da Yanık Koza dizisini çektim. 26'ncı bölümden sonra yönetmen olarak o geldi. 72. Koğuş'ta da beraber olduğumuz için farklı bir paylaşımımız var. İnsan olarak birbirimizi çok severiz. O yüzden beraber çalışmayı tercih ediyoruz.
Filmi izlediniz. Hislerinizde yanılmış olabilir misiniz?
İşimizi duygularımızla yaptığımız için o yönümüz çok kuvvetli. O yüzden günlük hayatta hislerim beni hep doğru yöne götürüyor. Çok nadir yanılırım. Ama yaptığım işlerde hiç yanılmadım. Yangın Var'ın alt metni hoşuma gidiyor. Belediye başkanı olsam öyle bir belediye başkanı olurdum. Komşu il belediyesinin itfaiye aracı yoksa ben de gönderirdim. Kendim gibi oynadım aslında. Osman Baydemir beni aradı, şaka yoluyla, "Bu koltuğu başkasına vermem. Eğer kabul edersen sana veririm." dedi. Ben de hikâyeyi sevmiştim, kabul ettim. Onun mekânında çektik hatta.
Bazı sahnelerde belediye başkanını değil, Yavuz Bingöl'ü gördük gibi. Ne dersiniz?
İşin doğrusu, kendimi iyi bulmadım, vasat buldum. Başkan olduğu için mi öyle bilmiyorum. Sıradan bir başkan gibi olmuş. Görevini yapan, çevre belediye için elini taşın altına sokan biri. Oyunculuğa yüklenmeden oynamışım. Hikâye güzel! Birinin kardeşi şehit olmuş, birininki dağda. Hatta aynı aileden olanlar var. Mahsun'un (Kırmızıgül) Güneşi Gördüm filmine konu olan şey benim ailemde vardır. Kars'ta... Çok uzak akrabalar ama ülkenin gerçeği bu. Ben söylemiştim, alıp filme yerleştirmiş.
Filmde Trabzonlular ile Diyarbakırlılar birbirine düşman gibi. Siz yerinde gördünüz, durum bu kadar vahim mi?
İki gün kaldım, öyle değildi. Ama insanlar çok yaralı. Karadeniz, çok fazla şehit verdiği için duygusal yaklaşıyor. Kardeş kanı aktıkça duygusal ayrılık artar. İnsanlar birbirinden uzaklaşır, selam vermez. Ne yazık ki iş ayrılığa doğru gitti. Hükümet, sanatçılar, yazarlar üzerine düşeni yapmalı. Bunu derleyip toparlamak, bağın kopmaması için elinden geleni yapmak zorunda.
Siz ve sizin gibi sanatçılar, üzerine düşeni yaptı mı? Vicdanınız rahat mı?
Daha çok şey var yapılacak. Bu ülke hepimizin, birlikte yaşamak zorundayız. Bölünüyor mu, endişesini hiç taşımadım. Bıçak kemiğe dayandığında bile düşünmedim. Vicdan azabı duyanlar, hâlâ geç kalmış değil. Sanat, bir yere götürmese de en azından yol gösterir. Biz ışık tutmalıyız. Birçok arkadaşımız mücadele ediyor ama daha çok ışığa ihtiyaç var. Karanlık tünele beraber girdik, beraber çıkmalıyız. Ortada kocaman bir sorun var. Sevginin ipine sarılmalıyız. Silah mı bırakırlar, gelirler mi, bir şekilde çözüm üretmek lazım. Umudumu yitirmiyorum.
Yılmaz Erdoğan, "Sözün hükmü kalmadı." demişti. Siz ne diyorsunuz?
Herkes o kadar çok şey söyledi ki, artık birilerinin somut adımlar atması lazım. Başbakan, sabah kahvaltılarında sanatçılarla bir araya gelip onlardan fikir aldı. Bu, bir sonuca ulaşmadı. Dünya nasıl çözdüyse, biz de öyle yapalım. Ne bir Türk ne de Kürt çocuğu ölmesin. Ne şehit olsun ne de 16-17 yaşında gençler dağa çıkıp askeri, polisi vurmasın.
Keşke 15 yıl önceki başbakanlar özür dileseydi
Bizim toplumumuzda 'türkücü entelektüel olamaz' düşüncesi hâkim. Neden bu böyle?
Yıllardır var. Bizde saz çalan, türkü söyleyenler hor görüldü. Ya cezaevine atıldı ya da otel odalarında yakıldı. Temel sebebi faşizm diyesim geliyor. Başka bir şey olamaz. Annem ozandır mesela. SHP döneminde Fikri Sağlar ile beraber Avrasya ülkelerini gezmeye gitti. Oradaki ozanları görmüş, cumhurbaşkanının yanında yerleri var. Devlet maaşa bağlamış, ev vermiş. Senden bir şey istemiyorum, geleneğimizi yaşat, demiş. Bizde halleri harap.
Bakış açısı biraz değişmedi mi?
Son 10 yılda Avrupa Birliği süreciyle beraber bir değişim var. Yiğidi öldürüp hakkını vermek lazım. Sol değerlere inanan biri olarak AK Parti'nin yaptığı çok iyi işler var. Demokratikleşme açısından önemli adımlar attılar. Siyaseten değil, kalben yaptıklarına inanıyorum. Düşüncelerin önündeki engellerin kaldırılmasında çok büyük işler yaptılar. Nazım Hikmet'in vatandaşlığını geri verdiklerinde çok duygulandım. Başbakan'ın Ahmet Kaya'dan yola çıkıp, ötekileştirmiş başka bir toplumun duygularını dile getirmesi, onları insan yerine koyması çok güzel. Ama her partide olduğu gibi orada da Başbakan'ın iyi niyetini suistimal edenler var. Dersim için özür dilendi. Özür dilenecek o kadar çok şey var ki. Çok gecikmiş özürler. Keşke 10-15 yıl önceki başbakanlar akıl etseydi.
AYHAN HÜLAGÜ
ZAMAN-CUMARTESİ