Sabah Gazetesi’nin “Önder’den tarihi açıklama” başlığı ile verdiği habere göre (sabah web) 23 Nisan resepsiyonunda “BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 25 Nisan’da Kandil’de uluslararası bir basın toplantısının ardından PKK’nın sınır dışına çekilme sürecinin başlayacağını” söylemiş!
Yine Sabah’ın haberine göre aynı resepsiyonda:
“Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu, ‘Türk Ordusu’nun sayısında, miktarında herhangi bir değişiklik yok. Terörle mücadele konseptinde değişiklik yok. Zırhlı birliklerin geri çekilmesi gibi bir durum söz konusu değil, sadece yer değiştiriyorlar’ demiş”.
Kıvrıkoğlu, “Geri çekilme konusunda ne düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine şu açıklamayı yapmış:
“Geri çekilme mi var bilmiyorum? Bölgede bütün kuvvetlerimizle göreve devam ediyoruz. Sınırları koruma yetkisi ve görevi Kara Kuvvetleri’ndedir. Çekilme bizle ilgili değil. Valimize istihbarat gelir, vali kuvvet talep eder, ardından operasyon düzenlenir. Bu eskiden de böyleydi, şimdi de böyle. Biz yakalar ve kolluk kuvvetlerine teslim ederiz.” (Sabah-24.04.2013)
***
Her iki açıklamayı toparlarsak:
1) Kandil (muhtemelen Karayılan) tüm dünya basınının önünde, yine son anda pazarlıklarda bir aksama olmazsa, bugün bir basın toplantısı yaparak PKK’nın geri çekilmeye başlayacağını yedi düvele ilan edecek
2) Öte yanda TSK bölgede bütün kuvvetleri ile göreve devam ediyor.
3) Sınırları koruma yetkisi ve görevi her zaman olduğu gibi Kara Kuvvetleri’nde.
4) Çekilme TSK ile ilgili değil.
5) Valilere istihbarat geliyor, vali kuvvet talep ediyor, ardından operasyon düzenleniyor.
6) Eskiden olduğu gibi, yine TSK yakaladığı PKK’lıları kolluk kuvvetlerine teslim edecek.
***
Başbakan’ın da defalarca belirttiği gibi, vali talepte bulunmadıkça TSK müdahale edemiyor.
Kıvrıkoğlu’nun da teyit ettiği gibi, top valilerde. Onlar kuvvet talep etmezse TSK müdahale etmeyecek! Böylece sözüm ona TSK sorumluluktan kurtulacak!
Peki vali kurtulacak mı?
Hayır! Bin kere hayır!
Daha önce de TCK’ya ve Devlet Memurları Kanunu’na göre kimsenin kanuna uygun olmayan emri uygulayamayacağını defalarca yazdım. Şimdi de ilgili Anayasa maddesini yazayım:
“Madde 137.– Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak üstü, emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Askerî hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.”
***
Vali aldığı istihbarata göre TSK’yı göreve çağırıyor.
Önder’in verdiği ve herkese malum bilgiye göre Kandil çekilmeyi basın toplantısı ile yedi düvele ilan edecek!
Sırf Başbakan (muhtemelen sözlü) öyle emretti diye ilgili sınır valileri Kandil’in basın toplantısını görmezden/duymazdan gelecekler! Herhangi bir istihbarat almamış olacaklar!
Vay anam vay!
İlgili Anayasa maddesine dikkat edin.
Son satır, istisnaların bile kanunla gösterilmiş olmasını emrediyor!
***
Anladığım kadarı ile oynanacak oyun şöyle.
Başbakan yazılı emir vermeyecek. PKK belirli hatlar üzerinden çekilmeye başlayacak. TSK o hatlardan önceden zaten çekilmiş olacak. Valiler de “istihbarat” almayınca TSK’yı göreve çağırmayacak! PKK (büyük bir ihtimalle silahları ile) sınır dışına çekilecek ve orada bekleyecek. Hükümet PKK’ya verdiği sözleri tutarsa ne âlâ, yok tutmazsa PKK geri dönecek!
Alavere dalavere Kürt Memet nöbete, Türk Memet ebcede!
(Ebcet=tarih düşürme)
***
Kandil açıklamasını yaptıktan sonra TSK’yı teyakkuza geçirmeyecek vali suçludur!
Vali göreve çağırmadı diye yan gelip yatacak TSK da aynı şekilde suçludur!
Bilmem kaçıncı defadır yazıyorum. Eğer Başbakan “barış süreci”ni gerçekten çalıştırmak istiyorsa, emrindeki valiyi, komutanı değil, kendisini ateş hattına atmak zorundadır! Siyasi makam risk almak durumundadır. Başbakan sınırdan çekilmeyi TBMM’de bir kanun ile düzenlemeye mecburdur. İnatla söylüyorum, bu kanun da sadece ve sadece “genel af kanunu” olabilir!
Vali ve komutanlara da bilmem kaçıncı defa uyarıda bulunuyorum. Kanunsuz uygulamaya Başbakan’ın sözlü emri ile iştirak edebilirsiniz. Başbakan’dan “aferin!” de alabilirsiniz.
Ama sap döner, keser döner gün gelir hesap döner!
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak konuyu takip edeceğim!
(Yurt'tan)