Partili cumhurbaşkanı teklifine evet...

Başbakan Erdoğan, yeni anayasa çalışmaları devam ederken, başkanlık-yarı başkanlık tartışmalarını yeni bir boyuta taşıdı. Kendi arzusunu da net olarak ortaya koydu: "İcra yetkisi kullanan partili cumhurbaşkanı..."

Bu teklife hemen karşı çıkanlar içinde baştan beri AK Parti iktidarına tavır koyan, hatta yüzde 50'lik seçmen desteğine rağmen hâlâ AK Parti iktidarı için meşruiyet tartışması yapanlar önde geliyor. Onlara göre AK Parti kapatılsa ya da bir darbe ile devrilse daha da iyi olur... Onları geçelim.

Mevcut parlamenter sistem yerine, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçilmesinin, Türkiye'yi sivil vesayete, padişahlığa, diktatörlüğe götüreceğini söyleyenler de var. Amerika, krallığa mı geçmiş, Fransa diktatörlüğün eline mi düşmüş? Bir de şu var. "Partili cumhurbaşkanı" olmaz, tarafgirlik yapar deniyor. Sayın Ahmet Necdet Sezer partili değildi, onun kadar tarafgiri de görülmedi. Rahmetli Ecevit'e yaptıklarını unutabilir miyiz? Hele Başbakan Erdoğan'a çektirdikleri... ABD'de, Fransa'da başkan ve cumhurbaşkanı partilidir. Seçim kampanyalarını partiler yürütüyor. Belli bir rakama kadar onlara para desteği yapılması da yasal... Zaten 40 yıllık partili bir insan, gömlek çıkarır gibi partisiz hale gelebilir mi? Önemli olan, icraatında partizanlık yapmasını önleyecek tedbirlerin alınmasıdır.

Yeni bir anayasa yapılırken "nasıl bir cumhurbaşkanı" tartışmasını yapmaya mecburuz. Çünkü durup dururken keyfi bir başkanlık-yarı başkanlık tartışması çıkmadı. Önümüzdeki seçimlerde cumhurbaşkanını ilk defa halk seçecek. Cumhurbaşkanı, güçlü bir cumhurbaşkanı olacak. Bakınız, şu anda mevcut anayasada cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini belirleyen 104. madde var. Bu maddede cumhurbaşkanı, gerekli gördüğünde bakanlar kuruluna başkanlık etmek ya da bakanlar kurulunu, başkanlığı altında toplantıya çağırmak yetkisine sahip. Cumhurbaşkanı; "beni halk seçti, ben bundan sonra bütün bakanlar kuruluna başkanlık etmeyi gerekli görüyorum" derse ne olacak? Olacak belli; iki başlılık olacak...

Sayın Erdoğan, ATV'de katıldığı programda çok önemli bir giriş yaptı. Dedi ki: "Biz, daha iyisi nasıl olur, arayışındayız..." Meseleye bu arayışla bakmalıyız. Tartışmayı, Sayın Başbakan'ın şahsından bağımsız olarak yapmalıyız. Sayın Erdoğan, cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyor olabilir. Buna hakkı da var. Kurduğu parti ilk seçimde iktidar oldu. Ardından yapılan iki seçimde oylarını artırarak, üçüncüsünde yüzde 50 oy alarak tek başına hükümet etmeye devam ediyor. Türkiye'de seçmenin yarısı onu başarılı buluyor ve cumhurbaşkanı adayı olması için ısrarlı bir talep var.

Zaten herkes görüyor ki, şu anda adı konmamış bir yarı başkanlık sistemi var. Cumhurbaşkanı, başbakanı ve bakanları atıyor, isterse bakanlar kuruluna başkanlık edebiliyor. Yüksek yargı organlarına atamaları o yapıyor. Partili cumhurbaşkanı sistemi ile iki başlılıktan tek başlılığa geçilecektir. Bütün yetkiler cumhurbaşkanında toplanacak, başbakan bu sistemde, kabinedeki diğer bakanlar gibi ama koordinatör bakan olacak. İkinci planda kalacak.

Ancak önemli birkaç husus var. Parlamenter sistemin avantajları, yararları bu sistemde yer almalıdır. Nitekim ABD'de güçlü denetim mekanizmaları olarak hem Temsilciler Meclisi hem Senato var. Yargı bağımsızlaştırılarak sistem sağlam bir zemine oturtulmuş. Ayrıca, yerel yönetimler güçlendirilmeli, parti içi demokrasi sağlanmalıdır. Milletvekilliği, parti liderinin iki dudağı arasında olmamalıdır. Bunun için adayların ön seçimle belirlendiği dar bölge seçim sistemi getirilmelidir.

Evet, bu konuyu uzmanlarıyla ve önyargılardan uzak tartışmalıyız. Türkiye, eski Türkiye değil. Güçlü Türkiye için ister başkanlık sistemi deyiniz, isterseniz icra yetkisi kullanan partili cumhurbaşkanı deyiniz, güçlü bir yönetime ihtiyacımız var. Halkın seçeceği cumhurbaşkanı ile başlayan yeni dönemde ufuklarımızı genişletmeliyiz...

(Zaman gazetesinden alınmıştır)