Paris... Ankara...



Ömer Güney hakkındaki spekülasyonlar yavaş yavaş medyadan silinirken cuma günü birden bire Ankara’da ABD Büyükelçiliği’ne yapılan menfur saldırı ile sarsıldık. Canlı bomba dâhil 2 kişinin ölümüne, bir meslektaşımızın ağır yaralanmasına neden olan saldırı saat 13.14’de vuku buldu. Saat 19.00 haberlerinde ise canlı bombanın DHKP-C üyesi Ecevit Şanlı olduğunun tespit edildiği, şahsın tüm özgeçmişi ve resimleri ile birlikte detaylı bir şekilde gözümüzün önüne serildi.

Paris polisi “zanlı” Ömer Güney’i bilmem kaç gün sonra yakaladı ve hâlâ hakkında bir sürü soru ortada duruyor. Türk polisinin ise Ecevit Şanlı’yı paramparça olan cesedine rağmen şıppadanak tespit etmesi, resimli özgeçmişini anında ortaya koyması, DHKP-C ilişkisini açıklaması ve bütün bu bilgilerin akşam 19.00 haberlerine yetişmesi ilk ağızda büyük bir başarı gibi gözüküyor!

***

Ancak… Büyükelçiliğe saldırıldığı gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı, Başsavcı Vekilleri Fikret Seçen ve Ateş Hasan Sözen ile birlikte 9 avukatın tutuklandığı DHKP-C operasyonuna ilişkin basın açıklaması yaptı.

Örgütün son 6 aydır çok faal olduğunun açıklandığı ve bazı eylemlerinden örnekler verildiği basın toplantısının sonunda dağıtılan bildiride aynen:

“Bir kısmı üst düzey devlet görevlilerine olmak üzere çok sayıda suikast teşebbüsü ve örgütsel eylemler önceden haber alınmak suretiyle engellenmiştir” deniliyor.

Demek ki, Örgüt’ün bir sürü suikast teşebbüsü önceden haber alınarak durdurulmuş ama DHKP-C üyesi Ecevit Şanlı’nın ABD Büyükelçiliği’ne yapacağı canlı bomba saldırısı öngörülememiş.

Ecevit Şanlı devletçe çok iyi bilinen bir terörist. Hapis yatmışlığı da var. Katıldığı açlık grevleri nedeni ile Wernicke Korsakoff hastalığına tutulmuş, muazzam hafıza kaybına neden olan bu hastalık nedeni ile içeride iken affa uğramış ve salıverilmiş. Şanlı daha sonra illegal yollardan yurtdışına kaçmış ve saldırı öncesi yine illegal yollardan Türkiye’ye giriş yapmış. Ancak, polis giriş yaptığını, tıpkı Elçiliğe saldıracağını bilemediği gibi tespit edememiş!

Hastalığı nedeni ile beyni iyice küçülen ve hafızası yanında düşünce melekesini de çok büyük çapta kaybeden Ecevit Şanlı tek başına ABD Büyükelçiliği’ne saldırmış!

***

Bakalım bu tarihlerde başka neler oldu?
Apo ile müzakere ihtimali doğdu, Paris Katliamı gerçekleşti!
Ankara Saldırısı’ndan bir gün önce ise İsrail Suriye’yi vurdu!

Yurt Gazetesi Los Angeles Times Gazetesi’nden iktibas ederek İsrailli bir Suriye uzmanının İsrail’in saldırısından ABD ve Türkiye’nin önceden haberdar edilme ihtimalinin yüksek olduğunu söylediğini yazdı.

Ben uzman değilim ama Suriye karşıtı politikaların yürütülmesinde ABD-Türkiye-Suudi Arabistan-Katar-İsrail’in işbirliği yaptığını ve zaten İsrail’in Ortadoğu’da Türkiye’ye haber vermeden ve izin almadan hava harekâtı yapmasının imkânsız olduğunu biliyorum!  

Hatırlayın, takriben 5 sene evvel de İsrail Suriye’ye yine havadan ve Türkiye üzerinden saldırmıştı.

6-7 Eylül 2007 gecesi İsrail uçakları Antakya üzerinden Suriye’ye girmişti. Uçaklardan düşen bazı teçhizatın üzerinde İbranice yazılar olduğunu resmi ağızlar susarak da olsa kabul etmişti.

***

Ben bildiğimi okumaya devam edeceğim.

İçinde Türkiye’nin PKK ile anlaşması da olan ve ABD-Türkiye-Suudi Arabistan-Katar-İsrail işbirliği ile yürütülen “Ortadoğu’nun Yeniden Şekillenmesi” oyunu Suriye-İran-Rusya-Çin tarafından hali ile reddediliyor ve engel olmak için bu ülkeler ellerinden geleni yapıyorlar.

Öte yanda terör örgütlerinin en azından bir devlet tarafından kollanmadan/ korunmadan/ kullanılmadan uzun seneler ayakta durması mümkün değil. Zaten bizzat Başsavcı Çolakkadı da DHKP-C’nin önemle son 6 aydır birden çok faal hale geldiğini söylüyor.

***


Ahmet Davutoğlu Suriye’nin İsrail saldırısına şimdiye dek sessiz kalması ile “çakıl taşı bile atamadılar” sözleri ile alay ediyor, aklı sıra Esad’ı küçük düşürüyor (Hürriyet-02.02.2013).
   Ahmet Bey; Değil çakıl taşı, bombayı cuma günü Ankara’nın göbeğinde başınıza geçirdiler, siz hâlâ fark edemediniz mi?

(Yurt gazetesinden alınmıştır)