Almanya ve ABD’nin Türkiye’yi nasıl dinlediğine yönelik haberlerin ardı ardına servis edilmesi Paralel Örgüt’e yönelik operasyonları sabote etme amacı mı güdüyor?
Birileri bu haber üzerinden Türkiye’ye yönelik nasıl bir ‘müdahale’de bulunuyor? ABD ve Almanya’nın Türkiye’yi paylaşma, kendi yanına çekme, Türkiye’yi etkileme çabası gibi bir saf anlayışla fark edilebilecek bir duruma pek benzemiyor bu iş.
Birileri;’Sizi cemaatin istihbarat elemanları dinletmedi, ABD, İngiltere veya Almanya dinledi, dolayısıyla içerideki operasyonları boşa yapıyorsunuz’ mu demek istiyor?
Bu tür haberleri ilk yayınlayan yayın organı olan Der Spiegel dergisi, nasıl bir istihbarat operasyonuna ev sahipliği yapıyor? İstihbarat dosyaları üzerinden farkına varamadığımız yeni bir müdahale projesi servis edildiğini düşünsek fazla abartmış olamayacağız.
Bütün bunlar olurken, özellikle cemaat medyası ile bu haberlerin servis edilmesi arasındaki bağlantı, içeriden ‘hükümet neden bu haberlere tepki göstermiyor’ şeklinde bir dayatmanın özellikle bu çevrelerden gelmesi, haber servis edenlerle, içerideki yönlendirme kampanyası arasında bir bütünlük olduğunun göstergesi gibi.
‘Hadi konuşun’, ‘hadi buna cevap verin, neden susuyorsunuz’ şeklinde yayınlar, paralel medyanın kendini kurtarma, bu haberler üzerinden üzerlerindeki baskıyı azaltma girişimi gibi de algılanabilir. Ancak bana göre, bunun ötesinde bir bağlantı, biraz daha derin bir ilişki öne çıkıyor.
DARBE TALİMATI ALDILAR
Almanya’nın Türkiye’yi dinlediği haberlerinden sonra; ‘Yok ABD de sizi dinlemiş. İngiltere de dinlemiş. İsrail de dinlemiş’ türü haberlerin mantığını çözmek lazım.
17-25 Aralık darbe girişiminin hazırlanmasında hangi ülke istihbarat servisinin talimatları geçerliyse, Türkiye’nin Başbakanı’nı kelepçeleyip hükümet üyelerini hapse attırmaya dönük projeyi paralel örgüte kim sipariş etmişse bu işte de benzer bir ortaklık, işbirliği ya da talimat söz konusudur.
Bu operasyonlarla Türkiye’de darbe yapmaya girişen içerideki istihbarat çetesi kimlerden talimat alıyorsa, yine bir görevlendirme söz konusu gibi.
Oysa kimse başka ülkelerin Türkiye’yi dinlemediğini iddia etmiyor. Zaten öyle bir dünya da yok. Bırakın Türkiye’yi dünyanın tamamı dinleniyor, izleniyor, takip ediliyor. İletişim teknolojisindeki olağanüstü gelişmelerle bu artık çok kolay. Maalesef böyle ürkütücü bir dünyaya uyandık.
ABD-İngiltere ikilisinin dünyada izlemediği hiçbir ülke yok. Ayrıca küresel ölçekte bir istihbarat koalisyonu var. Terörle mücadeleden bireysel takibe kadar bir çok operasyon bu ülkeler arasında ortak üretiliyor. Bu amaçla yapılmış gizli istihbarat anlaşmaları var.
Mesela CIA’nın casus uçakları ve gizli işkence merkezleri meselesi Türkiye ve dünyada çok tartışılmıştı. Bunun sadece ABD’nin terör avı olduğu sanılıyordu. Oysa öyle değildi. Bu amaçla Paris’te yapılmış bir gizli anlaşma var ve altında otuz altı ülkenin imzası bulunuyor. Dünyanın her köşesinde kurulan gizli hapishaneler de öyle. Bakıyorsunuz ABD karşıtı gibi görülen ülkelerde bile aynı ağa mensup sorgu merkezleri var.
Bir örnek vereyim: ABD ordusu Suriye’ye saldırıya hazırlandığı günlerde dünyanın her bölgesinden kaçırılan Müslümanlardan bazıları Suriye’deki işkence merkezlerinde tutuluyordu.
‘BİLMEDİĞİNİZ TEK ŞEY…’
Artık devletler gücü oranında küresel ölçekte her olaya müdahil oluyorlar ve bunu başarıyorlar. Ekonomik istihbarat ağırlıkta ve kaynaklar üzerinden müthiş bir savaş var. İstihbarat örgütleri daha çok bu alana yönelmiş durumda. Terörle mücadele öne çıkıyor olsa da arkada asıl kavga ekonomik ve siyasi güç kavgası.
Bunları normal görmüyoruz elbette. İnsan ırkı için bir korku senaryosudur bu ve maalesef gerçektir.
Bir zamanlar ‘Devlet sizin her şeyinizi bilir’ demişti bir istihbarat yetkilisi ve devam etmişti: ‘Bilmediği tek şey biraz sonra yapacağınız telefon konuşması…’
Ama devletler bunu bireylere karşı kullanmazlar. İstihbaratın çeteleştiği zaman bu bilgiler bireylere yöneltilir ve ciddi bir güvenlik sorununa dönüşür. İşte o zaman devlet de sorgulanır, kurumların
yetkileri de.
Türkiye’deki tartışmanın özü budur. Devlet dinler. Küresel güç mücadelesine bağlı olarak her ülke birbirini dinler, takip eder, ölçer ve ona göre politikalar belirler. Ona göre ortak olur ya da çatışır. Bazı alanlarda ortak olur bazı alanlarda çatışır. Yeni dönemde çatışma ve ortaklıklar aynı anda gerçekleşebilir. Dünya artık çok küçük, neredeyse bir avuç içi kadardır.
Öyle ama ortada dehşet verici bir ilke var: Kimler kimlerin yanında pozisyon alıyor. Paralel dinlemeler ortaya çıktığında bunun NSA’nın Türkiye ayağı olduğunu söyledim. Bunu ilk yazan da benim. Emniyet içindeki istihbarat yapısı aslında birilerinden ihale almış, o birilerinin Türkiye projesini gerçekleştirmek için görevlendirilmişti. Bu pazarlıkta kendilerine de Türkiye’de belli oranda iktidar alanı vadedildi.
TAŞERONLARA YENİ İHALELER Mİ VERİLDİ?
İçerideki taşeronlar dışarıdaki efendilerinin projelerini kendi projeleri sandı. Darbe yapmak, memleketin etkili isimlerini tasfiye etmek ve bir NSA-BND devleti kurmak istediler. Bu istihbarat teşkilatının söz konusu kişileri neden hedef aldığına iyi bakın. Yerli olan, Türkiyeli olan, büyük ülke ideali taşıyan, meydan okuyan ve yüz yıl sonra ülkesini ayağa kaldırmak isteyen herkesi hedef alıyorlardı. İçerideki taşeron beyinsizler ise bunun kendi projeleri olduğunu söylüyor, kendilerine inanan kitleyi öyle kandırıyorlardı.
Ülkelerini NSA ve BND gibi istihbarat teşkilatlarına sattılar. İşte bu ihanetti. İşte bu, ülkesini, vatanını ve milletini başkalarına peşkeş çekmekti. İşte, küresel dinleme ağında asıl sorgulanacak durum budur: kim, nerede pozisyon alıyor?
Ya hainsiniz ya vatansever. Ya CIA-Mossad-BND’ye çalışırsınız ya da Türkiye’ye, ülkenize, vatanınıza.
Küresel dinlemeye yönelik haber servisleri zihinleri karartma amacı taşıyor. Bütün haberlerin merkezine Türkiye’yi koyanlar, Türkiye kamuoyuna bir şeyler servis ediyor. Bu servis içerideki malum medya üzerinden işleniyor, hedefine ulaştırıyor. NSA ve BND dinleme haberlerinden daha çok bu servis haberlerin amacı dikkat çekici.
Birileri içerideki ortaklarını, taşeronlarını korumaya çalışıyor sanırım. Ama bence daha fazlası var. 17-25 Aralık darbe teşebbüsü benzeri yeni bir istihbarat ortaklığı kendini hissettiriyor. Yakında kokusu çıkar. Bakalım arkasından ne gelecek….