GENEL

Osmanlı dünyanın ilk uluslararası fuarında tekstil ve silah sanayi ile göz doldurmuş

- Doç. Dr. Şefik Memiş: - "Türkler ilk defa bir sergide reyon kurup ürünlerini teşhir ettiler. Özellikle tekstil ürünlerinin ışıltılarıyla ve geleneksel silah sanayinin ürünleriyle göz doldurdular" - "Yabancılar özellikle maden ve tarım ürünlerimiz noktasında bizden ithal edebilecekleri ürünleri görme arzusunu ilk bu Paris Fuarı'nda ortaya koydular"

İSTANBUL(AA) - Mavera Vakfının düzenlediği Çarşamba Sohbetleri'nin konuğu olan Doç. Dr. Şefik Memiş, "Osmanlı Ticaret Seferleri: Dünya Fuarlarında Türkler ve Ürünleri" başlıklı konuşma yaptı.

Programda Osmanlı'nın askeri seferlerden geri çekilerek yeni bir sefer anlayışı olarak benimsediği ticaret seferlerini ele alan Memiş, yeni düzene ayak uydurmaya çalışan Osmanlı'nın 19. yüzyılda yapmış olduğu ticari atılımlardan bahsetti.

Memiş, Sultan Abdülmecid döneminde İngiltere'de düzenlenen dünyanın ilk uluslararası fuarına, Osmanlı ve ABD'nin sanayi casusluğundan kaygılandıkları için tereddüt ederek geç katıldıklarını aktardı.

Sanayi casusluğuna dair kaygının haklı bir kaygı olduğunu söyleyen Memiş, "İngiliz fabrikatörlerin tüm çalışanlarını zorunlu olarak gönderdiği fuarda, Türk tekstil ürünleri taklit edilerek seri üretime geçiriliyor. Korkulan oldu ama bunun yanı sıra elde edilen bir deneyim de oldu. Türkler ilk defa bir sergide reyon kurup ürünlerini teşhir ettiler. Özellikle tekstil ürünlerinin ışıltılarıyla ve geleneksel silah sanayinin ürünleriyle göz doldurdular." dedi.

Memiş, Osmanlı'nın 1855'de katıldığı Paris Fuarı'nda daha çok seramik, tekstil, halı, kilim, silah ve niş ürünlerin öne çıktığını aktararak, "Yabancılar özellikle maden ve tarım ürünlerimiz noktasında bizden ithal edebilecekleri ürünleri görme arzusunu ilk bu fuarda ortaya koydular." ifadesini kullandı.

Fuarlarda teşhir edilen ürünlerin önemli kısmının Fabrika-i Hümayun çıkışlı olduğuna işaret eden Şefik Memiş, Osmanlı'nın endemik buğday ve tütün türleri gibi ürünlerde ödüller alınmaya başlandığına değindi.

Osmanlı'nın daha sonra katıldığı fuarlarda farklı bir anlayış benimsediğini, bizzat sultanın katılımıyla ülkenin temsil edildiğini ve alanda kurdukları "Osmanlı Köyü" ile kültürel bir aktarım sağlandığına dikkati çeken Memiş, bu köylerde cami, geleneksel kapı, has oda, cami, kahvehane gibi unsurların yanı sıra kimi fuarlarda Dikili Taş gibi eserlerin maketlerinin yapıldığını anlattı.

Memiş, özellikle 1867 Dünya Fuarı'nın açılışını Sultan Abdülaziz'in yapmış olmasının tarihte önemli bir yere sahip olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

"Abdülaziz'in Paris'e gelmesiyle Paris, Osmanlı modasıyla boyandı. 30 bin civarında insan sultanı görmek için Şanzelize'ye geliyor. Abdülaziz'in gelişi Osmanlı için yurt dışında ciddi bir sükse kaynağı oluyor. Kimse kendi imparatoruna, o sırada orada bulunan İngiliz Kraliçesi'ne veya Rus Çarı'na bakmıyor, herkesin tek baktığı kişi Sultan Abdülaziz. Öyle ki Paris'te insanlar sultanı görenler ve görmeyenler diye ikiye ayrılıyor."