Ortak Türk Alfabesi yeni bir çığır açacak…

Türkiye ve Türk dünyası, 9-11 Eylül tarihlerine Bakü’de alınan Ortak Türk Alfabesi kararıyla büyük bir sevinç yaşadı. Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğini teşvik edecek Ortak Türk Alfabesi 34 harften oluşmakta. Alınan bu karar, 19. yüzyılın ortalarında ve 20. yüzyılın başlarında yapılan çalışmalarla birlikle, son 30 yıldır devam eden bir hazırlık çalışması neticesinde alındı.

Yıllar içerisinde, Türk dünyasına gönül vermiş aydınlar ısrarla, bıkmadan ve sürdürülebilir bir çalışmayla ortak alfabenin zihinsel alt yapısını oluşturdular.


Ortak Türk Alfabesi projesinin, önce felsefesi yapıldı.
Örneğin, 18 - 20 Kasım 1991 tarihlerinde İstanbul Marmara Üniversitesi ‘Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ tarafından yapılan “Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu”nda, bu konu, akademisyenler tarafından enine boyuna tartışıldı. Sempozyum sonuç bildirisinde, Türk boyları için Latin asıllı 34 harfli alfabenin esas alınması tavsiye edildi. Sonuç bildirisinde dikkat çeken bazı isimler şöyle: Ahmet Bican Ercilasun, Nadir Devlet, Yavuz Akpınar, Hakkı Dursun Yıldız, Ahmet Temir, Aslanov Vagıf, Alaeddin Memedoglu Aliyev, Zeynep Kormaz ve diğerleri…



1991 yılından sonraki yıllarda, başta Türkiye olmak üzere Türk topluluklarının yaşadıkları bölgelerde yapılan sayısız programlarda, ‘Türk Dünyası Ortak Alfabe’ projesi gündeme getirildi. Dergilerde yayınlanan makalelerde, bu konu tekrar tekrar incelendi. Kitaplar yayınladı. Master ve doktora tezleri hazırlandı ve yayınlandı. Köşe yazıları yazıldı, şiirler söylendi. Türk dili ve edebiyatında yetkili ve uzmanlarla söyleşiler yapıldı.

Türk dünyasının hizmetkârları, yani sivil toplum ve gönüllü teşekküllerin yöneticileri onlarca yıl, nakış işler gibi, sabırla Türk dünyasında işbirliği düşüncesini anlatıp, alanda uyguladılar. Gazeteciler, muhabirler, televizyon program yapıcıları bu doğrultuda sayısız haber yaptılar. Medya mensuplarının yanı sıra, Türk dünyasına duyarlı siyasetçiler, konuyu sürekli gündeme taşıdılar.

Akademi dünyası, sivil toplum, medya ve siyasetçiler otuz yıl boyunca bir karınca misali çalışarak, “Ortak Türk Alfabesi” projesinin zihinsel alt yapısını oluşturdular. Bu şekilde, karar vericilerin işini kolaylaştırdılar.

Nihayet, yukarıdaki çalışmalar da referansa alınarak, merkezi Kazakistan’ın başkenti Astana’da bulunan Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu, 9-11 Eylül tarihlerinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de toplanıp “Ortak Türk Alfabesi” ile ilgili ortak karar aldılar.



 

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın konu ile ilgili yaptığı açıklama şöyle: “Toplantının başarıyla sonuçlanması tarihi bir anı temsil etmektedir. Ortak Türk Alfabesinin geliştirilmesi, Türk halkları arasında karşılıklı anlayış ve iş birliğini teşvik ederken, onların dilsel mirasını da korumaktadır. Türk Akademisi ve Türk Dil Kurumu, bu süreçteki değerli katkılarından dolayı Türk devletlerinin hükümetlerine ve Komisyon üyelerine şükranlarını sunar. İlgili tüm kurumlar, önerilen Ortak Türk Alfabesinin uygulanmasını aktif bir şekilde desteklemeye davet edilmektedir.”

Otuz yılı aşan bu zorlu çalışma bize, toplumların kaderini ilgilendiren konularda alınacak kararların, ya da bir düşüncenin, teklifin hayata geçirilmesi ve kabul edilmesi süreci hakkında somut bir fikir vermektedir. Olağanüstü ve pes etmeden verilen bir mücadeleyi ortaya koymaktadır. Bir konuya odaklanmak, inanmak ve bıkmadan konunun üzerinde ısrarla durmak, başarının sırrı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Benzer bir mücadele süreci, “Avrupa Türkleri” kavramında yaşandı.
1992 yılında Ankara’da organize edilen bir sempozyumda, “Batı Avrupa Türkleri” kitabı tanıtıldı. Program sonrası resmi makamlar, karar vericiler ziyaret edildi ve kitap hediye edildi. Kitabı eline alan, o günkü TBMM Başkanı, “Yahu, başımızda bir çok Türk var zaten, bir de Avrupa Türklerini çıkarmayın” dedi. Bu söz her ne kadar şaka olarak söylenmişse de, karar vericiler hakkına bir fikir veriyordu aslında. Avrupa Türkleri kavramı üzerinde, 25 yıl, bıkmadan ama ısrarla üzerinde yazıldı, konuşuldu ve çizildi.
Ve nihayet, Ankara’daki karar vericiler çeyrek asır sonra olsa da, “Avrupalı Türkler” kavramını kabul edip, kullanmaya başladılar.

Bakü’de alınan “Ortak Türk Alfabesi” kararının, pratikte nasıl uygulanacağı tartışma konusu olsa da, milletinin terakkisi için bir ömür harcayan Gaspıralı İsmail Beyin “Dilde, fikirde, işte birlik” hayali, gerçekleşmeye başladı. Ortak Türk Alfabe karanının Türk dünyasında yeni bir çığır açması dileğiyle…

Veyis Güngör
13 Eylül 2024