Ortaçağ dekorunda ticareti artırma yöntemleri

Doğrusunu söylemek gerekirse, gazeteci olarak tasvir yeteneğinizin tükendiği bir sınırda buluyorsunuz kendinizi.

Çünkü içinde bulunduğunuz tarihi binadan ortalıkta dolaşan bazı insanların üzerlerindeki giysilere kadar her şey 15’inci yüzyıla ait. En iyisi, ortaçağda geçen bir İngiliz filminin mekan, dekor ve oyuncularının oluşturduğu bir tasarımın içine bugünü yerleştirip, durumu kestirme bir şekilde bu kurgu üzerinden tasvir etmek...
GELENEKTEN ÖDÜN YOK
Burası Guild Hall. Londra’nın en eski toplantı, konferans merkezlerinden biri. Temeli 1411 yılında atılmış. Bu binanın tarihi, biraz da Londra’nın tarihi demek.
Guild Hall, aynı zamanda tam 500 yıl öncesine kadar giden Londra’nın ilk belediye organizasyonunun bugüne uzanan sembollerinden biri. Eski Londra belediyesi, bugün daha çok kentin doğusundaki finans merkezini temsil eden, sınırlı yerel yönetim yetkilerine de sahip bir organizasyona dönüşmüş durumda.
Yüzölçümü kentin finans merkezinin bulunduğu alanla sınırlı olan bu organizasyon “Londra iç Şehir (City) Belediyesi” olarak adlandırılıyor. Londra Büyükşehir Belediyesi ile bir ilgisi yok. Aslında eski bir tür lonca sisteminin devamı olarak bugün sektör birliklerinin temsilcilerinin oluşturduğu bir yönetim yapısı var. Başkanlık her yıl farklı bir sektörün temsilcisine gidiyor. Kendisine Londra iç Şehir Belediye Başkanı dense de, bu şahsın asıl uğraş alanı Londra’nın bu bölgesinde ekonominin, ticaretin ve finansın gelişmesini koordine etmek.
Ama bu asli işler yürütülürken geleneklerden, sembollerden de hiçbir ödün verilmiyor.
MIZRAKLILARIN ARASINDA
Bu çerçevede önceki akşam Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Guild Hall’da ağırlandığı fraklı ziyafette de gelenekler, ritüeller eksiksiz bir şekilde yaşatıldı. Önce boru takımlarının müziği ortalığı kapladı ve Gül’ün anons edilmesiyle birlikte salonu dolduran 600’den fazla konuk topluca ayağa kalıp ağır bir tempoda el çırpmaya başladı.
Ve kapıda birden kafası peruklu tuhaf kıyafetli birtakım adamlar, ellerinde mızraklar olan ortaçağ muhafızları ve onların arkasında İngiltere Kraliçesi’nin nişanını ve bununla birlikte verilen kırmızı kuşağı takmış olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve arkasında eşi Hayrünnisa Gül gözüktü. Gül, bu kortejle birlikte ağır adımlarla salonu baştan başa dolaşıp şeref masasındaki yerini aldı.
Ardından yemeğe geçildi, gecenin sonuna doğru nutuklar atıldı, ulusal marşlar çalındı. Ancak gecenin en renkli olayı, uzun bir dikdörtgen şeklindeki dev salonun iki ucunda yerleşmiş olan ve yine ortaçağa özgü şatafatlı tören giysileri giymiş boru takımlarının programın akışı içinde oynadığı roldü. Yemekteki her olaydan önce ilk olarak ana girişteki podyumda duran boru takımı ortalığı çınlatıyor, salonun karşı ucundaki balkonda konumlanmış olan ikinci boru takımı da buna karşılık veriyor. Bir noktada iki taraftan yükselen çınlamalar birbirine karışınca salondaki konuklara önemli bir anın geldiği hissettirilmiş oluyor.
Borular çaldı ve kadehler önce Kraliçe için kaldırıldı, ikinci turda ise Türkiye Cumhurbaşkanı için... Gelenek olduğu üzere kadehler yükselirken, onuruna kaldırılan kişinin adı da topluca telaffuz edildi: “The Queen” ve ardından “President of the Republic of Turkey...”
İŞ DÜNYASI ORADAYDI
Salonu dolduran kalabalığa baktığınızda Kraliyet Ailesi’nden de isimler vardı, İngiliz hükümetinden de... Ama büyük çoğunluğu İngiltere’nin ticaret, sanayi ve finans dünyasının ağır topları oluşturdu. İngiliz iş aleminin A takımı önceki gece Guild Hall’da toplanmıştı.
Türk iş dünyasından pek çok ismi davetliler arasında görmek mümkündü. Şevket Sabancı, Bülent Eczacıbaşı, Serpil Timuray, Zafer Kurtul, Şerif Egeli, Mehmet Berkman, Temel Kotil ve Mehmet Ali Yalçındağ gözüme çarpanlar arasındaydı.
Ve yine boruların ortalığı çınlatmasından sonra konuşmasına başlayan Abdullah Gül, 1867 yılında Kraliçe Victoria’nın davetlisi olarak Londra’yı ziyaret eden Sultan Abdülaziz için de aynı mekanda bir davet verildiğini anlattı, ardından “Sultan düzenlenen geceden o kadar etkilenmiş ki, gece yarısına kadar kalmış. Ama merak etmeyin, ben sizi gece yarısına kadar burada alıkoymayacağım” diye devam etti. Salondan kahkahalar yükseldi.
Gül’ün, ardından “Lord” unvanlı Londra iç Şehir Belediye Başkanı Alderman David Wooten konuşmasını yaptı. Tabii, bu konuşmaların içeriğinde tarihten çok ticaret, yatırım, ithalat, ihracat gibi kavramlar ağır basıyordu.
GÖZLERİ TÜRKİYE PAZARINDA
Şurası çok açık. Avrupa büyük bir ekonomik kriz içinde seyrederken Türk ekonomisinin geçen yıl yüzde 9’luk bir büyüme rakamı gerçekleştirmiş olması, buradaki iş dünyasının bütün dikkat ve ilgisinin Türkiye’ye çevrilmesine yol açıyor.
İngiltere, bugün Türkiye’nin ihracatında Almanya’dan sonra ikinci geliyor. (7.3 milyar dolar) İthalatta da onuncu. (4.7 milyar dolar) Karşılıklı toplam ticaret hacmi geçen yıl 12 milyar dolara ulaşmış; üstelik açık Türkiye lehine. İngiltere, Türkiye’deki ikinci büyük yatırımcı ülke. Yatırımların toplamı 4.1 milyar dolara gelmiş durumda.
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle iç talebi kısmak zorunda olan İngiltere, ne yapıp yapıp ihracatını artırma hedefine kilitlenmiş. Türkiye de İngiltere için en cazip pazarlardan biri olarak beliriyor. Başbakan David Cameron da önceki gün Cumhurbaşkanı Gül ile görüştükten sonra Türkiye ile karşılıklı ticareti 5 yıl içinde iki katına çıkartma hedeflerini vurguladı.
Guild Hall’daki boruların ortalığı çınlatan seslerinin şifrelerini biraz da buradan okuyabilirsiniz.