Önceki gece beni Allah korudu

EĞER Altın Kelebek ödül töreni uzamasaydı;

Zaman gece yarısına dayanmasaydı;

Sondaki onur ödüllerini ben verecektim.
Yani sevgili arkadaşım, “Eylül’de gel” şarkısının, “Norma Mia”nın unutulmaz şarkıcısı Alpay’a.
Salim Dündar’a, Selami Şahin’e, Seyyal Taner’e...
Beni Allah korudu.
Süre sarkınca, sunucular, sahnedeki Cengiz Semercioğlu’na, “Sen kal” deyince, ben çıkamadım.
Bakın, zaman elverip çıksaydım, sahnede neler söyleyecektim.
Diyecektim ki:
“İnşallah bir gün yine bu sahnede, şu an içeride olan gazetecilere ve işsiz gazetecilere altın değil, platin kelebekler vereceğiz...”

BENİ MEHMET ALİ BİRAND AZMETTİRDİ

Şimdi bu da nereden çıktı diyeceksiniz.
Orada karar verdim.
Çünkü beni Mehmet Ali Birand azmettirdi.
“En iyi haber sunucusu” ödülünü almak için sahneye çıktığında, elindeki Altın Kelebek heykelini havaya kaldırdı ve şunu söyledi:
“Bu ödülü, içerdeki gazeteciler ve işsiz gazeteciler için alıyorum.”
Bunu işitince ben de dolduruşa geldim ve çıkıp aklıma geleni söylemeye karar verdim.
Ama Allah korudu. Vakit elvermedi, sahneye çıkamadım...
Dolayısıyla böyle bir şey söyleyip kendimi riske atmadım.

KENDİ KENDİME SORDUM GAZETECİLER KAÇA AYRILIR

Yine de şeytan dürttü...
Oturduğum yerde kendi kendime söylenmeye başladım.
Biliyor musunuz gazeteciler kaça ayrılır?
Üçe...
- BİR; “İçerde yatan gazeteciler”, yani Silivri sakinleri. 
- İKİ; “Dışarıda yatan gazeteciler”, yani işlerini, köşelerini, programlarını kaybedenler.
- ÜÇ; “Ne içerde, ne dışarıda yatabilen gazeteciler.”
Yani bizler... Koltuklarına, köşelerine, ekranlarına sahip olmaya devam eden şanslı çoğunluk.  Yani en feci durumda olanlar...

İKİ DERSTE “KENDİNİ KORUMA” SANATI

Şöyle...
Ya yazıp çizerken, etliye sütlüye bulaşmayıp,  kendi kendimizi koruyoruz...
Ya da önceki akşam olduğu gibi bizi Allah koruyor...
O nedenle, sahnede kalıp, beni bu felaketten koruyan Cengiz Semercioğlu’na teşekkür ediyorum.

SON 24 saat içinde bana umut veren şeyler seyrettim, okudum.

HAYALETLERE KONUŞAN KADIN

Gülse Birsel, Altın Kelebek’te en iyi senarist ödülünü alırken şunu söyledi:
“Bir senaryo yazarı bilgisayarın karşısında hayali kahramanlarla konuşur.”
Helal olsun sana Gülse Birsel.
Kısacık bir sezonda, hayalet insanlarla konuşup, bir televizyon dizisiyle hayatımıza 10 renkli ve harika yeni karakteri soktun.
SitCom mucizesi budur işte...
Kıskanmayacağın hayali kahramanlar yaratmak.

AZİMLE BEKLEYEN ADAM

 Dünkü “Posta” gazetesinde okuduğum harika bir haber.
Yönetmen Levent Semerci’nin “Ayhan Hanım” filminin çekimlerinin başladığı hafta, filmin oyuncusu Vahide Gördüm’e kanser teşhisi konmuş.
Levent Semerci, filme başka bir oyuncu ile devam edebilecekken, sırf onu beklemek için 9 ay çekimi durdurmuş.
Ona moral vermek için mesajlar atmış.
Gördüm, “Bensiz devam edin” dediği halde beklemiş.
Film vizyona giremediği için, verdiği çek ve senetlere haciz gelmiş.
Ticari bakımdan belki çok yanlış bir karar.
Ama insanlık açısından ne kadar etkileyici bir şey...
“Erkekliğe sığmaz” deyip de her türlü pespayeliği sığdırmaya çalışanları düşününce...
“Erkeklik demesen de, insanlık diye bir şey var be arkadaş” diyorum.

SELÜLİTE MEYDAN OKUYAN KADIN

Hâlâ selülit devriyesi gibi gezenlere Gülben Ergen’in verdiği harika cevap:
“Selülitle aşağıladığınız bedenimle 3 evlat dünyaya getirdim.”
Helal olsun sana.
Sevgili Gülben hiç takma.
Gün ışığı, 18 yaşında bir kıza bile ihanet edebilir.
Sen güzelsin, en güzel yaşlarındasın.
O beden, daha uzun yıllar sana olağanüstü güzellikleri tattırır.

SAHNEDEKİ VE ARKADAKİ KADIN

Altın Kelebek ödül törenindeki Meryem Uzerli’yi çok sevdim.
Sahici, sevincini abartarak göstermekten zerre kadar korkmayan bir kadın.
Türkçesi, “Corelli’nin Mandolini”ndeki Penelope Cruz’un İngilizcesi kadar şirin.
Diyebilirsiniz ki, sahnede şirinlik yapıyor.
Hayır, sahne arkasında, program arasında da aynı sahici, şirin kadın.
Ona da helal olsun.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)