Emine Bulut, cinayeti Türkiye’nin gündemine bu cümlelerle bir bomba gibi düştü. Eski kocası tarafından on yaşındaki kızının gözleri önünde hunharca öldürüldü. Anne: “Ölmek istemiyorum,” diye bağırdı. Kızı ise “Anne lütfen ölme,” çığlıkları ile sosyal medyayı da salladı. Bu canice ve vahşi saldırılar hiçbir kanun, kural ve töre tanımıyor. Ancak böylesi kötü haberleri (sosyal) medyada vermenin ne yararı var? Bu konu üzerinde biraz düşünelim. En güzelini İstanbul Emniyet Müdürü yapıyor. Kadına şiddet konusunda bir araştırma yaptırıyor. Son birkaç yıl içinde yüz bin kadın koca şiddetinden polise koştuğunu açıklıyor. “Çare eğitimli nesillerde,” diyor. (Milliyet, 25-08-2019) Bu görüşlere aynen katılıyorum. Çare gerçekten eğitimli nesiller yetiştirmekten geçiyor. EĞİTİMLİ NESİLLER YETİŞTİRMEK Önce şunu yazayım. Tam otuz beş yıl Hollanda’da kaldım. Orada öğretmenlik yaptım. Bir dönem de eyalet milletvekilliğinde bulundum. O ülkeyi tanımaya çalıştım. Bu otuz beş yıl içinde hiçbir yerde ne bir kavga, ne bir bağırtı, ne bir silah sesi duymadım. İki yıl önce Türk basını da yazdı. Hollanda hapishaneleri boş olduğu için kiraya veriliyor. Peki Hollanda bu durumu nasıl sağladı? Hollanda’nın dünyaca meşhur filizofu Erasmus şöyle diyor: “Kişi insan olarak doğmaz. Ona verilen şekille insan olur.” Peki bu şekil nedir? Bu şekil aile terbiyesidir. Terbiye (opvoeding) Hollanda’da temel konulardan birisidir. Çocuklar, terbiye ve etik kurallara göre ailede yetiştirilir. Çünkü anne kucağı, terbiye ocağıdır. Aile terbiyesi, tahsil ve dinin hedefi eğitimli nesiller yani iyi insanlar yetiştirmektir. Hollanda’nın rehber aldığı Erasmus şöyle diyor: “Kişi ancak aileden aldığı terbiye ve okuldan aldığı tahsille toplumun istediği iyi insan olur.” Bakınız bir Hadis terbiye konusunda ne buyuruyor: “Hiçbir baba çocuğuna güzel bir terbiyeden daha iyi bir miras bırakamaz.” Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, de terbiye konusunda şunları söylüyor: "Terbiyedir ki; bir milleti ya hür, müstakil, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır, ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder." Atatürk’ün de belirttiği gibi bizlerin de yüksek bir topluluk halinde yaşamamız için aile terbiyesine gereken önem ve öncelik verilmelidir diye düşünüyorum. Bunun için halkı bu konularda eğitmek için devlete ve devlet kurumlarına büyük görevler düşmektedir. Yeni yetişecek çocuklarımızın çok iyi bir terbiye alması için anne, baba ve ailelerin bu konularda çok iyi eğitilmesi gerekiyor. Elbette ki bunların yanında evliliğin de sevgi ve barış ortamında yaşatılması için de özellikle risk gurubu gençlerimize belli bir eğitim verilmelidir. Sonuç olarak Çinli filozof Kuan Tzu’nun dediği gibi yüz yıl sonrası için halkı eğitmeliyiz. “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, |