Sevgili Okurlar,
Bu hafta sizlere sadece küçücük bir aralık olarak kapısını araladığım yepyeni bir dünyadan bahsetmek istiyorum. Geçen haftalarda karşılaştığım bir müzisyen arkadaşımın bana verdiği küçük bir kart vizit ile başladı her şey. Kart vizitin üzerinde, 'Nam-Myoho-Renge-Kyo’ yazıyordu. Arkadaşımın Budizm ile oldukça yakından ilgilendiğini biliyordum ancak hayatının içinde bu felsefeye ne derece zaman ayırdığını bilmiyordum. Ve hikayem başladı.
Oldukça serin bir akşamüstü saat 19.00 civarında elimdeki adresi bulmaya çalışıyorum. Bir anda bembeyaz evlerin bulunduğu bir sokakta ilk karşıma çıkan binanın aradığım adres olduğunu fark ediyorum. Kapıyı çaldığımda aşağıya harika kocaman bir köpek iniyor… Açık kahverengi tüyleri, kocaman ve parlak gözler var, bana yolu gösteriyor sanki.. Onu takip etmekten başka bir seçeneğim yok gibi geliyor… Merdivenleri çıkıyorum, 2. Kattaki kapı açık ve oldukça tok ve kalın bir ses beni selamlıyor. İçeri buyur ediyor, merakla bordo renkli duvarları olan ve müthiş bir tütsü kokusunun bulunduğu odaya doğru yol alıyorum. Açık kapıdan mutfağın olduğu alana doğru giriyorum. Birden karşıma uzun boylu, canlı yeşil bir gömlek giyinmiş, uzun gri saçlı bir bey çıkıyor. Canlı ve sevecen bir tarz ile beni tanımak için sorular soruyor. Köpekten korkmamam gerektiğini, kendisinin gözlerinin görmediğini ve köpeğinin de yol gösteren bakıcı köpeklerden olduğunu ifade ediyor. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışıyorum ama birden tüm evi ve etrafı tarıyorum sanki gözlerimle. Evin ortamı ve dekorasyonu, ve hatta sahibesi beni sanki bir film sahnesine götürüyor. Biraz sohbet ettikten sonra, gruptakileri beklemeye başlıyorum. Aradan yaklaşık 15 dakika geçtikten sonra grup üyeleri yavaş yavaş geliyor ve hepsiyle tanışıyorum.
Hikayenin geri kalanını toplantının içeriğini aktararak devam etmek istiyorum sevgili okurlar. Toplantı tahmin edebileceğiniz gibi Budizm ile ilgili idi. Daha detaylıca bahsetmek gerekir ise, Nichiren Daishonin Budizmi ile ilgili bilgi veren bir toplantı idi. Bu yaklaşım, günlük hayatın içinde yer alan ve hayatın zorlukları karşısında bu yaklaşım ile güç bulan Budistlerin benimsediği bir bakış açısı idi. Buddha, ‘aydınlanmış kişi’ demektir. Kimi zaman günlük hayatın içinde değilmişçesine, her şeyin ve anın üzerine çıkan bir durum gibi görünse de, aslında her kişinin içinde bir Buddha olduğu ve her an, yaşamın her anında Buddha gibi olabilmek üzerine bir yaklaşım Daishonin Budizmi. Her birimiz içimizde, bir Buddha yani aydınlanmış kişi olabilme potansiyeline sahibiz ve bu farkındalık ile, gücümüzü, enerjimizi, hayata karşı şevkimizi ve tutkumuzu her an geliştirebiliriz.
Budizm perspektifinde, uygulanacak belirli kurallar yok. Bu perspektifi benimsediğimiz zaman, kendimizi en yüksek benliğimize adayarak ve yüksek benliğimize ulaşabilmeyi hedefleyerek kendimize uyan değerleri, etik yargılamaları ya da değerleri zaten oluşturmuş oluyoruz. Yüksek benliğimize ulaşmak ise, hayatın sebep sonuç ilişkisine saygı duymaktan geçmekte. Bu yaklaşımı benimseyen Budistler için, yaşam sadece buradadır, yani bu hayattan sonraki bir hayatı önemseyerek yaşamazlar. Evrenin enerjisini bir okyanusa benzetir isek, okyanus üzerindek dalgaların oluşması, büyümesi ve sonradan yine okyanusa dönüşmesi gibi, bizlerin de deneyimlerini bu analojiye benzetebiliriz. Budizm bize, enerjimizin sürekli bir döngüye benzediğini hatırlatır. Budizm, hayatın tadını çıkarmamızı, zorlukları da kendi lehimize çevirebileceğimizi öğretir. Böylelikle, tüm potansiyelimizi ortaya çıkarır ve gücümüze sahip çıkar ve yaşamımızın kalitesini artırabiliriz.
Peki başlangıç noktası nedir Budizm’in? Shakyamuni 2500 yıl önce Kuzey Hindistan’da yaşamış bir bilge. Şu anda yeryüzünde 300 milyon kişinin inanıp benimsediği bir din. Siddharta Gotama aydınlanmış ruh olarak bu inancın ilk temsilcisi olmuştur. Siddhartha Gotama asil bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir ve 29 yaşında maddi zenginliğin ve lux maddelerinin mutluluğu beraberinde getirmediğini fark ederek, farklı din ve inançları inceleyerek mutluluğa giden yolu bulmaya çalıştı. Altı yıl çalışmanın ve meditasyonun sonunda ‘orta yolu’ bularak aydınlanma yaşamıştır. Bu deneyimden sonra, Buddha, hayatını Buddizim’in esaslarını öğretmeye adadı.
Pek çoğu insana göre, Buddhism bir din olmanın çok ötesine gider ve bir yaşam tarzı halinde görülür. Felsefe olarak hayatın erdemini ve sihirini bulabilmek için benimsenir. Budizimin yolu şu üç ana maddeden geçer: Belirli değerlere sahip olarak hayatına sahip çıkmak, farkındalıkla yaşamak, düşünce ve hareketlerinin farkında olmak, erdem sahibi ve anlayışlı olmak.
Zaman içinde Farklı Budizm branşları oluşmultur ve bunlar ülkelere göre ve kültürlere göre değişir, tek değişmeyen öğretilerin esas prensibidir ve tek gelinen nokta ‘Gerçek’ tir! (Dhamma) Budizm’in öğretileri dört önemli grupta toplanabilir. Bunlar sırasıyla,
1. gerçek, Dukkha: acı hayatın ve varoluşun bir parçasıdır.
2. gerçek, Samudaya: acıların kaynağı arzu ve isteklerdir.
3. gerçek, Nirodha: istek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir.
4. gerçek, Magga: acıların sona erdirilmesinin yolu Sekiz Aşamalı Asil Yol'dan geçer. Doğru kavrama, doğru düşünce, doğru söz, doğru eylem, namuslu kazanç, doğru çaba, uyanıklık, ve doğru konsantrasyon.
Sevgili okurlar, oldukça kapsamlı bilgi derlemesinden sonra önümüzdeki hafta sizlere yine bu konudaki deneyimlerimi yansıtmak istiyorum. Şimdilik sevgi ile kalınJ