Nefret Edilen Korkunç Azınlık

Kıbrıslı Rumların hiç akıllanacakları yok anlaşılan. Siyasileri de, ruhbanları da Kıbrıs adasının sadece kendilerine ait olduğunu zannettiklerinden olsa gerek, hep aynı ağızla konuşuyorlar. Düşünceleri, davranışları, etkinlikleri ve kararları da hep bu yönde.

 

Onlara göre Kıbrıs adasının tümü Rumlara ait ve biz Kıbrıslı Türklerin en ufak bir hakları bile yok adanın üzerinde.  Zaten bu nedenle de 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin anayasasını tek taraflı ve kanunlara aykırı bir şekilde değiştirdikten sonra, Cumhuriyet üzerindeki tüm haklarımızı da yok ettiler. Çok değil daha geçen ay aldıkları bir kararla Kıbrıslı Türklerin sağlık hizmetlerinden faydalanmasını da yasakladılar.

 

Elbette kendileri bilir ne yaptıklarını ama bu tür davranışlarla gittikçe Kıbrıslı Türklerin nefretini kazandıklarını anlayacaklar. Zaten arada samimiyet oluşturmak için çok geç kalmışlardı, şimdi geçinde geçi oldu. Geri dönüş çok zor.

 

Haftaya bazı Rumlarla yaptığım konuşmaları, köşe yazıma dökeceğim. Düşüncelerin nasıl değiştiğini sizlerde göreceksiniz. İnanılması güç ama Annan Planını bile arar oldular.

 

Rum halkı, Rum siyasiler ve Rum papazlar daha evvelden biz Kıbrıslı Türklere "Türk azınlık" diyorlardı ve Kara Papaz Cani Makarios'un döneminde de korkunç bir soykırım uygulamışlardı bizlere.       

 

Şimdi bazıları bu tanımı değiştirdiler ve bir adım daha ileri giderek bizleri "Korkunç azınlık" olarak tanımlamaya başladılar. Bu bazıları dediğim de, kendilerini "Allah'ın insanlarla ilişkilerindeki aracılar" olarak tanıtan ruhban sınıfı, yani Rum Ortodoks papazlar. Hz. İsa'nın öğretilerine göre insanları din, dil ve ırk ayırımı yapmadan kucaklamaları gereken kişiler.

 

Hz. İsa öyle demiş ve o şekilde davranmalarını istemiş ama nerde bu davranış bizim adamızdaki Rum papazlarda. 1963-1974 döneminde elde silah, Türklere mermi sıkan Rum papazların resmini isteyen okuyucuma gönderebilirim. İnsanlığa faydalı olmak ve Allah'ın öğretilerini yaymak, elde silah insanoğlunu öldürmek şeklinde mi ifade edilmektedir, bilemiyorum.  

 

Baf Metropoliti Yeorgios, evvelki gün Kara Papaz Cani Makarios'un 100. doğum günü kutlama etkinliklerinde yaptığı konuşmada bizleri aynen, kelimesi kelimesine "Nefret edilen korkunç azınlık" olarak tanımladı. 

 

Üstelik bir de, " Nefret edilen korkunç azınlık ve cuntanın Helen karşıtları işini baltalamasaydı bugün vatanımız Türk işgalini yaşamayacak, halkımız özgürlüğün tadını çıkaracaktı” diyerek, kendileri adada bize soykırım uygularken, geleceğimizi ellerimizden alıp, yaşantımızı kabusa dönüştürürken, yollardan, işyerlerinden ve tarlalardan silah tehdidi altında topladıkları Kıbrıslı Türkleri öldürüp bedenleri bulunmasın diye kuyulara atarken, kendileri de "özgürlüğün tadını" çıkarıyorlarmış ama Türk ordusu gelmiş, adayı işgal etmiş ve bizlerin kan ve gözyaşları üzerine inşa ettikleri özgür yaşamlarını da bozmuş!

 

Hala daha bir keçi inadıyla, adayı geri alacaklarını ve bizleri adadan atarak adanın tümüne sahip olacaklarına inanıyorlar.  Siyasileri de aynı kafada, papazları da...

 

Yarın Rum Ulusal Konseyi toplanacak. Rum Meclisinde sandalyesi olan partilerin başkanları ile eski Rum Cumhurbaşkanları, RMMO komutanı ve Rum Ortodoks Kilisesinin başı, yeni Rum lider Anastasiades'in başkanlığında bu toplantıya katılacak.

 

Alacakları kararı ben size şimdiden söyleyebilirim.

Hristofyas tarafından müzakere masasına konan "Dönüşümlü Başkanlık, Çapraz Oy" benzeri önerilen geri çekilmesi, Papadopulos-Talat anlaşmasının uygulamaya konması ve Rum Ulusal Konseyi'nin 2009 tarihli kararından yola çıkılarak, Anastasiades ile Eroğlu arasındaki görüşmelerin sene sonuna doğru "kerhen" başlatılması.       

  

İşte Rum adadaşlarımız aynen böyle düşünüyor. Bizi "Nefret Edilen Korkunç Azınlık" olarak tanımlayan komşuların ne "Müzakerelere de başlamak" gibi bir niyeti var, ne de ortak bir devlet kurmak...