Ne savaşın sonu ne de diplomasi

Ukrayna’daki savaşın yaklaşık 100. günündeyiz… ‘Ukrayna'da ne savaşın sonu, ne de diplomasinin başlangıcı görünüyor‘ diyor Almanya’nın Washington, Moskova, Paris eski büyükelçisi Hans-Dieter Heumann… Almanya’da haftalık Die Zeit gazetesine bir makale yazan deneyimli eski büyükelçi, ‘Diplomasi şansı her zaman öncelikle bir savaşın gidişatına , askeri güç dengesine bağlıdır. Ukrayna, farklı zamanlarda müzakereler için farklı hedefler verdi… Önceleri ülkesi için garantili tarafsızlık, Donbass için özel bir statü, Kırım sorununun ertelenmesi… Bu artık geçerli değil… Savaş diplomasiye ne gibi fırsatlar sunuyor… Ona bakmalıyız. ‘ diyor…
* * * *
Alman Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları‘nda önemli pozisyonlarında görev yapan, 2015‘e kadar Berlin'deki Federal Güvenlik Politikası Akademisi başkanlığı yapan eski büyükelçi, ‘Diplomasi, müzakere sanatından daha fazlasıdır. Ulusal çıkarları, güç ilişkilerini, aynı zamanda bölgesel veya küresel düzen kavramlarını, güvenlik ikilemlerini ve son olarak iç siyaseti dikkate alan stratejik bir analize dayanıyorsa başarılı olabilir. Diplomasi sadece realpolitik kurallarını takip edemez’ diye ekliyor makalesinde…
* * * *
Ukrayna’dan gelen haberler savaşın uzun süreceğini gösteriyor/işaret ediyor… Yeni jeopolitik ortamda, Avrupa ilk kez bir kader birliği yaşıyor. Ama Ukrayna ile dayanışmanın, fedakarlığın Avrupa ülkeleri arasında eşit dağılmadığını da göz ardı etmemek gerekir sanırım… Örneğin Baltık Devletleri'ndeki ruh hali ile Portekiz veya Fransa'daki ruh hali arasında dünyalar kadar fark var… Rusya’ya petrol ambargosu ancak 26 gün süren müzakerede uzlaşmayla çıkabildi… Macaristan, Çek Cumhuriyeti veya Slovakya Rusya'dan petrol ithal edecek… Rus petrolünün deniz yoluyla sevkiyatı duracak ama boru hattı devam edecek.
* * * *
İsviçre’deki Neue Züricher Zeitung gazetesinde tarihçi, meslektaşım Andreas Ernst, bu durum için ‘Rusya'nın saldırganlığına karşı ortak Avrupa direnişinin sonu anlamına mı geliyor… Yoksa yeni bir rönesans yaşayan Batı'nın birliği yeniden parçalanmaya mı başladı…‘ diye yazıyordu… Fransız La Figaro gazetesinin ünlü savaş muhabiri Isabelle Lasserre de bu durumu yorumlamış… Fransızca bilenlerin okumasını tavsiye ederim… ‘Batılılar, ikiye bölündü‘ diyor… ‘Üç aylık savaşın ardından çözülen Avrupa yapbozunun parçalarını toplamak kolay değil…‘
* * * *
Le Figaro ‘Avrupa'nın farklı bölgelerinin siyasi doğası, kıtayı iki bloğa böldü. Batılı müttefikler savaşın nasıl ve ne zaman sona erdirileceği konusunda bölünmüş durumda. Batı'da Fransa, Almanya ve İtalya'nın başını çektiği barış kampı, savaşın bir an önce durdurulmasını ve müzakerelerin bir an önce başlatılmasını istiyor. Berlin, ‘her zamanki gibi işlere‘ geri dönmeyi umut eden bir ateşkes fikrini savunuyor . İtalya iki damla su gibi görünen bir barış planı önerdi.‘ diye yazıyor…

* * * *
Olan biteni anlamak için geniş açıdan bakarsak aslında Batı'da roller yeniden dağıtılıyor… ABD, Avrupa’ya tekrar döndü… Bunun uzun vadeli olup olmadığı zaman gösterecek… ABD, Ukrayna'ya büyük silah teslimatlarıyla jeopolitik rekabette Rusya'yı zayıflatmayı hedefiyor... ABD doğrudan savaşta değil…. Tırmanma riskini azaltmak için vekalet savaşına dönüştürdü… Ukraynalılar savaşıyor… Brexit ile AB’den ayrılan İngiltere ise Ukrayna’yı silah ve danışmanlarıyla destekleyerek Avrupa güvenliğindeki rolünün altını çiziyor…
* * * *
Avrupa tarihini bilenler bilir… Otuz Yıl Savaşları, 1618 ile 1648 yılları arasında Orta Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı savaşlar dizisidir. 1648’de Almanya’nın Münster kentinde imzalanan anlaşmayla sona erer… Buna Westfalya Barışı denir… Anlaşmanın imzalandığı Münster Belediye Binası’nın Barış Salonu’nda Latince ‘Pax optima rerum‘ yazar… Yani ‘Barış en değerli şeydir‘ der… Dileğimiz Ukrayna’daki bu savaş da barış ile sona ersin…