Önceki yıllarda önemli insan ve azınlık hakları toplantılarına katılım ve buralarda yaptığı başarılı çalışmalar ile gündeme gelen Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF), son zamanlarda bu tür faaliyetlerinden daha çok kurumsal işleyişinde ve yönetimindeki sorunlarla gündeme gelmektedir. Birçok yönetim kurulu üyesinin istifası, tek adam yönetimi, farklı düşünenlerin dışlanması, demokratik olmayan uygulamaların sürekli hale gelmesi gibi konularla basında ve sosyal medyada yer almaktadır. Bununla birlikte, basında ve sosyal medyada yer almayan fakat ABTTF’nin uluslararası arenada yaptığı çalışmaların önüne geçecek, muhtemelen ABTTF’de çözülme sürecini tetikliyebilecek önemli bir konu da, 14 Mayıs’ta tekrarlanacak olan Tüzük Genel Kuruludur.
Kurum olarak yaptığı çalışmalardan daha çok kendisine yöneltilen eleştiri ve tepkilerle gündeme gelmeye başlayan ABTTF Batı Trakya Türkleri’nin Avrupa’daki bir kuruluşu olmakla birlikte bilindiği üzere varlığı yaklaşık 30 yıl geriye gitmektedir. Avrupa’daki Batı Trakya Türkleri’nin bu önemli temsil organının ortaya çıkışında 1967 yılında Yunanistan’da gerçekleşen askeri darbe, Batı Trakya Türklerinin maruz kaldıkları baskı ve ayrımcılıkların sistemli ve devamlı hale dönüşmesine neden olması ve bunun da göç olgusunu başlatması bakımından ilk basamaktır. Askeri darbe sonrası Türklere uygulanan ayrımcı ve baskı siyesetinin 1970’lerin başları ve daha sonraki yıllarda değişmemesi, tam aksine sürdürülen insan ve azınlık hakları ihlallerinin daha da şiddetlenmesinin olumsuz sonuçları Türkler’in günlük hayatlarında daha çok hissedilir olmuştur. Bu durumda binlerce Batı Trakya Türk’ü Türkiye ve Almanya’ya göç etmek zorunda bırakılmış, bu ülkenin değişik bölgelerine yerleşmeleriyle de Almanya’daki varlıkları başlamıştır. Almanya’nın değişik bölgelerinde başyalan yeni yaşamlarına paralel olarak sosyal, ekonomik, kültürel sorunlar ortaya çıkmış ve karşılaştıkları bu sorunları aşabilmek, bir arada olabilmek için kısa sürede çok sayıda Batı Trakya Türk dernekleri kurulmuştur. ‘Yeni’ ülkelerinde bir taraftan karşılaştıkları sorunları birlikte aşabilmek, diğer taraftan Batı Trakya’da devam eden baskı ve hukuksuzlukları, yaşanan haksızlıkları dünya kamuoyuna daha etkin duyurmak için tüm Batı Trakya Türk derneklerinin bir çatı altında toplanmasının çalışmaları başlatılmıştır. İşte son zamanlarda faaliyetlerinden çok sorunlarıyla gündeme gelen Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu bu gelişmeler çerçevesinde 1988 yılında Almanya Batı Trakya Türk Federasyonu ismi altında kurulmuştur.
Daha sonraki yıllarda İngiltere Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği’nin tam üye olmasıyla günümüzdeki ismini almıştır. Bu sebeple ABTTF amaçları ve faaliyetleri bu iki temel çalışma alanları üzerine dayandırılmıştır; üye dernekler ve Avrupa’da yaşayan Batı Trakya Türkleri arasında dayanışmayı güçlendirmek, sorunlarına yönelik çalışmalar yapmak, Batı Trakya’da devam eden sorunları çözümü yönünde uluslararası arenada lobi çalışmaları yapmak. Bu iki temel çalışma alanı ABTTF tüzüğünde de göz ardı edilmemiş ve halihazırdaki tüzüğün 2. maddesinde yer bulan ‘Avrupa'da yaşayan Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığı mensuplarının, maddi ve manevi dayanışmalarının sağlanmasına katkıda bulunmak’, ‘Üye dernek yöneticilerini ve tabii kişileri çeşitli yönlerde aydınlatmak, onların Federasyon çalışmaları ve kültür düzeylerini artırmak için seminer ve konferanslar düzenlemek’, ‘Üye derneklerin ve tabii kişilerin, üyelerin daha yararlı olmalarını sağlayabilmek için ve birlikte hareket edebilmeleri için beraberliği sağlamak ve geliştirmek’, ‘Batı Trakya Türk Müslüman Azınlığı mensuplarının sorunları ile ilgilenmek, bu sorunların çözümünde yardımcı olmak’, ‘Yunanistan’dan gelip Avrupa’nin çesitli ülkelerinde yaşayan Batı Trakya Türk Azınlığı mensuplarının gerek yaşadıkları ülkelere gerekse Yunistan’na yönelik karşılaştıkları yasal, politik, ekonomik ve sosyo-kültürel sorunlarının çözümüne katkıda bulunmak, eşit haklar sağlamaları için uğraş vermek’ gibi ifadeler ile bu iki alanda çalışma yapmak ABTTF yöneticileri için bağlayıcı niteliğe dönüştürülmüştür.
İlk dönemlerde ABTTF çatısı altında bu iki temel unsur dikkate alınarak faaliyetler ve çalışmalar gerçekleşmiş, 2002 yılında Halit Habipoğlu’nun 3.kez başkanlık görevine gelmesiyle birlikte ABTTF’nin çalışma parametrelerini oluşturan iki ayaklı çalışma yapısından da uzaklaşma süreci başlamıştır. Bu bağlamda, uluslararası lobi faaliyetlerine daha çok ağırlık verildiği ölçüde üye dernekler ve Avrupa’daki Batı Trakya Türkleri’nin dayanışmasına, karşılaştıkları sosyo-ekonomik ve kültürel sorunların aşılmasına, derneklerin karşılaştıkları sorunların çözümüne yönelik çalışmalar zamanla ortadan tamamen kalkacak şekilde ikinci plana itilmiştir. 19. madde ile ilgili yapılan etkinlik, bu çerçevede gerçekleşen bir iki etkinlikten biri olarak düşünülebilir.
Öte yandan uluslararası faaliyetlere ağırlık verilmesi sonrası uluslararası lobi alanında çok yerinde ve başarılı çalışmalar başlatılmış ve başta 2006 yılında BM ECOSOC’ta hükümet dışı sivil toplum kuruluşu statüsünün alınması (NGO), yapılan lobi çalışmaların AGİT ve BM dışında Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği kurumlarını kapsayacak şekilde genişletilmesi, FÜEN üyeliğinin alınması ve FÜEN Türk Azınlıkları Çalışma Grubunun hayata geçirilmesi sağlanmıştır.
Uluslararası alanda bu çalışmalar yapılırken, ABTTF himayesinde gerçekleştirilen Dr. Sadık Ahmet Futbol Turnuvası dışında (etkinliği üye dernek düzenlemektedir) üye dernekler ve üyeleri arasında dayanışma ve yukarıda tüzükte bahsedilen diğer alanlardaki faaliyetler yavaş yavaş terkedilmiş, geçtiğimiz yıl ise Dr. Sadık Ahmet Futbol Turnuvası da düzenlenmemiştir. ABTTF tüzüğünün yılda bir kez toplanmasını öngördüğü Temsilciler Kurulu alınan YK kararına rağmen toplantıya çağrılmamış, böylece derneklerin görüş ve düşüncelerini paylaştığı bu platformun senelerdir toplanmaması durumu sürdürülmüştür. İki yılda bir gerçekleşen ABTTF Genel Kurul toplantılarının yemek ve içki eşliğinde hakarete varan tartışmalarla sürdürüldüğü, faaliyet raporu okunurken katılımcıların yarısının dışarıda olduğu, yapılmak istenen görüş ve önerilerin yuhalamalarla kesildiği göz ününe alınırsa Temsilciler Kurulu toplantılarının önemi çok daha iyi anlaşılabilir.
ABTTF dikkat çeken ve Batı Trakya Türk kamuoyunun tartışması gereken uygulamalar bunlarla sınırlı değildir. YK üyesi olarak görev yaptığım dönemde de şahsımın ve bazı YK arkadaşlarımın yaşadığı ve halen varolan farklı düşünenlerin ötekileştirilmesi ve dışlanması, Başkan Halit Habipoğlu’nun yönetim şeklini ve kararlarını eleştiren üye derneklerin ABTTF uzaklaştırlılması, örneğin yaklaşık 25 yıldır ABTTF üyesi olan ve üyeliği bugüne kadar bir hukuki sorun oluşturmamış İngiltere Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği’nin tüzükte olmamasına rağmen ABTTF ile üyelik ilişkisinin kesilmesi, tek adamlığın her geçen gün güçlenmesi üzerinde durulması gereken diğer sorunlardandır. Yine de, Habipoğlu’nun insiyatifi/isteği ve desteğiyle toplanması kararlaştırılan, 9 Nisan’da toplanan ve 14 Mayıs’ta tekrar yapılacak olan tüzük Genel Kurulu, ABTTF’de yaratacağı sonuçlar bakımında var olan tüm sorunları gölgede bırakacak nitelikte ve üzerinde durulması gereken konudur.
ABTTF'nin kurucu unsurları olan üye derneklerin görüşü alınmadan, bu yönde bir talep olmadan, özellikle de tüzükte delege sayısı dahil olmak üzere bazı sorunlu maddelerin değiştirilmesinin tartışması yapılması gerekirken, şahsi hırstan kaynaklandığı çok net görülen ABTTF Genel Kurul seçimlerini 2 yıldan 4 yıla çıkaran değişikliği gündeme almanın mantıklı ve gerekçeli açıklamasını yapmak mümkün değildir. Zaten önerilen değişikliklerin hangi gerekçeyle yapıldığı ne ABTTF tarafından açıklanmış, ne de üye dernekler tarafından sorgulanmıştır. Gerçi sorulmuş olsa da, daha önce olduğu gibi ABTTF tarafından gönderilen bir cevap almaları pek ihtimal dahilinde değildir.
Bütün bu antidemokratik, dernekleri bir tarafa iten ve kabul görmesi mümkün olmayan yöntemlere rağmen Tüzük Genel Kurulu 9 Nisan’da yapılmış, derneklerin büyük kısmı haklı ve doğru bir tavır takınarak Tüzük Genel Kuruluna katılmamışlar ve de Tüzük Genel Kurulu toplantı yeter sayısı olmadığı için gerçekleşmemiştir. Böylece ABTTF'de telafi edilemez zararların oluşmasının önüne geçmişlerdir.
Derneklerin verdiği bu önemli mesajdan sonra, demokratik prensipler gereği yaklaşık 20 yıldır başkanlık görevinde olan ve bu süre zarfında ikinci bir adamın yetişmesine ve öne çıkmasına asla izin vermeyen, dernekleri kendisini destekleyen ve desteklemeyen diye bölen ABTTF Başkanı Habipoğlu ve YK üyelerinin istifa etmeleri gerekirken ve beklenirken, 14 Mayıs’ta derneklerin Tüzük Genel Kuruluna tekrar davet edilmesi ABTTF’nin demokrasi ve katılımcı yönetim bakımından çok çok gerilerde olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kaldı ki, Tüzük Genel Kurulu’nun tüzük gereği bir ay içinde yapılması gerekirken, süre aşılmış ve daha önce bir çok kez olan tüzük ihlali yinelenmiştir. Görünen o ki, hukuki temelden yoksun Tüzük Genel Kurulunun 14 Mayıs’ta yapılması ve seçimlerin 2 yıldan 4 yıla çıkaran değişikliğinin onaylanması ABTTF’nin ne kadar demokratik olup olmadığı tartışmalarının çok ötesinde sonuçlar doğuracaktır. Bu değişikliğin en olumsuz sonuçlarından biri, değişiklikle ABTTF’de hiçbir fonsiyonu kalmayacak olan derneklerin ABTTF’den ayrılması sürecini başlatması olabilir.
Yukarıda yapılan kısa değerlendirmelerden sonra ‘Nasıl bir ABTTF’ başlığına gelecek olunursa, olması gereken derneklerden uzaklaşan ve dernekleri kendinden uzaklaştıran bir ABTTF değildir. Olması gereken, yeniden kuruluş yıllarındaki gibi birlikte hareket etmenin cabası gösterilmelidir. Bu bağlamda eğer Tüzük değişikliği yapılmak isteniliyorsa bu tüm derneklerin katılımının ve görüşlerinin yansıtıldığı bir yöntemle gerçekleştirilmesidir. Birlikte hareket edilerek, bir taraftan doğru yolda giden uluslararası çalışmalara Avrupa’daki bilgili ve donanımlı gençleri dahil ederek devam etmek, diğer taraftan ABTTF’yi oluşturan derneklerin görüşlerine değer vermek, onları karar mekanizmalarına olabildiğince dahil etmek ve dışlamamaktır. Birliktelik mesajının verildiği en iyi tablo, tüm derneklerin yapılan faaliyetlerde kendileri tarafından sağlanan bir katkıyı gördükleri tablodur. 14 Mayıs yapılacak Tüzük Genel Kurulu birliktelik tablosunun kurulmasında en önemli engel olarak kalacaktır.