Müşteri memnuniyeti, çalışan memnuniyetinden geçer...

ÇALIŞANLAR BORÇLU DA ÇIKARILACAK... DPÖ açıkladı. Kasım ayı hayat pahalılığı %0.08... Yani yüzde yarım bile değil... Bu gerçeği yansıtmıyor, deseniz, hesaplanmaya kaynak olan sepet işaret edilecek. Sepet ince ya da küçük hesaplara uygun yapılırsa tabii ki böyle komik rakamlar çıkar. Korkarım ihtiyaç duyulursa hayat pahalılığı eksi çıkarılarak, çalışanlar borçlu konuma da düşürülecek!!!

 

Son yıllarda Batı dünyasında yaşanan ekonomik krizlerin hiçbirinde sorumlu çalışanlarlar değildir.

Gerçek bu olmasına karşılık, krizlerden çıkış için çare aranma aşamasına gelindiği zaman iktidar olanların eli hemen çalışanın, dar ve sabit gelirlinin cebine gider.

Sadece çalışanın cebine uzanılsa sorun değil diyeceğim, daha da ileri gidilip çalışanın lokması küçültülür.

Bu tür adımlar atıldıkça çalışanın huzursuz, mutsuz ve doğal olarak verimsiz olur.

***

Özellikle hizmet sektörlerinde müşteri memnuniyetine özen var.

Müşteri memnunsa sorun yok sanılır.

Halbuki müşteri memnuniyetinden çok önce önemli olan çalışanın memnuniyetidir.

Çalışan memnun değilse, ondan servis alan müşterinin memnun olma imkan ve ihtimali yoktur.

***

Kamu-Sen’in dünkü açıklamasını bir bölümünü aynen buraya almak istiyorum:

***”Kamu Çalışanları ve emekliler son beş yıldır artış alamıyorlar.

UBP’nin hükümet olduğu 19 Nisan 2009’dan bugüne cebinizdeki 100 TL. 60 TL.’ye indi.

Asgari ücretli açlık sınırının altında ve 2000’nin üzerinde esnaf iflas etmiş durumda… Çiftçi, hayvancı, narenciyeci perişan durumda. Özel sektör çalışanları ise günde 10-12 saat çalıştırılarak sömürülmektedir…

Vergi kaçakçılığı ve hukuksuzluk sıradanlaşmış! Yolsuzluklar, usulsüzlükler, mafyalaşmalar ve çeteleşmeler itibar görür olmuştur.

Milletvekili transferleri, yalakalık, partizanlık meslek halini almış…

Halkımız artık canından bezer hale getirilmiştir.

Kamu Hizmeti Komisyonu gibi bir kurum dahi siyasi hesaplaşmalara ve çıkarlara kurban edilmiş…

Hükümet ise hala kendi içinde koltuk kavgasında ve kim daha çok musluğun vanasını tutacak kavgasında.

Ülkemiz elimizden gidiyor! KTHY batıranlar şimdi başka kurumları da elden çıkarmanın peşindeler.

Ercan da fıstık parasına ve içi boş sözleşmeyle elden çıkartıldı.

Mafyalarla, çetelerle, vergi hırsızlarıyla baş edemeyenler, hatta onlara sessiz kalanlar, her gün yeni zam ve fonlarla halkı iyice yoksullaştırmaktadırlar.

Sayın Başbakan yanına aldığı bakanlarıyla birlikte kimsemizin içeriğini bilmediği yeni bir ekonomik paketi büyük bir eda ile imzalamış!

Eminim ki paketin içeriğini kendi partisinden dahi birçok bakan ve milletvekili bilmiyordur. Halktan ve tüm örgütlerden kaçırılarak hazırlanan bu paketin halkımıza refah, istihdam ve canlılık getireceğine inanmıyoruz.

Özelleştirme kapsamında birçok kurumun elden çıkartılmasını, sendikaların tertiplenerek etkisizleştirilmesini ve partizanlığı öngören bu pakette, özel sektör çalışanlarının, sendikalı olmasını ya da sömürülmesinin engellenmesini içeren hiçbir şey yoktur.

Yine bu pakette yolsuzluk dosyalarının üstüne gidilmesi ya da çalanlardan hesap sorulması yönünde de bir şey yoktur.

Paket tamamen kamu çalışanlarının gelirlerinin; ikramiye haklarının ve diğer sosyal haklarının özel sektörde sömürülen sendikasız çalışanların düzeyine indirmeye yönelik tasarruf tedbirleriyle kamu açıklarını kapatmaya yöneliktir.

Pakete göre kamu hakları daha da geriye götürülecek, vergiler ve zamlar artırılacaktır.”

 

Bu yazılanları çalışanlar, sendikal örgütler biliyor da, hükümet edenler bilmiyor mu?

Elbette biliyorlar.

Ama bilmezlikten geliyorlar.

Yetkililer hep pembe tablolar çizerler.

Halbuki bu ülkede halinden memnun kimse kalmadı.

Düşünebiliyor musunuz son üç yıllık UBP hükümetleri döneminde çalışanların kazandıkları paranın satın alma gücü % 40 eridi.

Rum tarafından çok büyük ekonomik kriz yaşanıyor ya...

“Allahımıza şükür bizde öyle kriz miriz yok!!!” deniyor yaaa...

Rum tarafında asla çalışanların maaşları Kuzey’deki gibi kuşa dönmeyecek.

Biz yıllardır ilan edilmeden krizlerin en derinini yaşıyoruz.

Yıllardır üç kuruş artış alınmadı.

Hayat pahalılığı askıya alınarak çalışanların eli kolu bağlandı ama zamların eli kolu asla bağlanmadı.

***

Çalışanlara ve emeklilere 2013’ün ortasında ve sonunda 100’er TL’lik artış verilecekmiş...

Asgari ücret de 1400 TL dolayına getirilecekmiş.

Bana kalsa hükümet hiç zam yapmasın ama eş zamanlı olarak, gaz, elektrik, akaryakıt ve temel tüketim maddelerine de zam yapılmasın.

Hem maaşlar dondurulsun hem fiyatlar...

Bu yapılsın, bu kararı üretip hayata geçirenleri alınlarından öpeyim.

***

“Hiç olur mu efendim böyle şey?” dediklerini duyuyorum.

Akaryakıtın fiyatı elimizde değil.

Dünyadaki hareketlilik fiyatı belirliyor.

Doğru.

Ancak akaryakıt bu ülkeye kaç paraya mal olur, benzin istasyonlarında arabalara akarken kaç paraya akıyor?

İnsanların satın alma gücü erirken hükümet hala akaryakıt üzerinden “Haraç” toplamaya devam ediyor.

***

Ekonomistlerin bu yazdıklarımı okurken katılmadıklarını biliyorum.

Önemli değil.

Tarafsızlığı ahlaksızlık saydım hep.

Bu noktada da tarafım.

Çalışanlardan, üretenlerden, dar ve sabit gelirlilerden yana tarafım. Tarafında olduklarımın avukatlığını yapıyorum derseniz, ben de “evet öyledir”, derim.

Kıbrıs Türk insanı hiç de hak etmediği bir yoksullaşma sürecinde sürüklenerek gidiyor.

***

Ankara’da imzalanan ekonomik ve mali paket ülkeyi kötü yönetenlerin ayıplarını örtme paketidir.

Çare olamayacağını hep birlikte göreceğiz.

 

Günün sözü:

 

Emeğin sömürüldüğü yerde istikrardan söz edilemez.


(Havadis gazetesinden alınmıştır)