MHP'de dip dalgası



Neydi bu heyecanın adı?

Devlet Bahçeli Genel Başkanlığındaki MHP 18 Nisan 1999 seçimlerinde yüzde 18’lik sürpriz bir başarı yakalamıştı. Ama bunun sırrı Başbuğ’un cenazesinde ülkücülerin tek yürek, tek yumruk olması idi. Devlet Bahçeli henüz genel başkan koltuğuna ısınmadan gelen bu sürpriz başarının altında ezildi; 57. koalisyonda takip ettiği teslimiyetçi ve ürkek politikalar ülkücülerde hayal kırıklığı yaşattı. Dahası MHP mazlum millete karşı zorba devletten yana bir görüntü sergiliyordu. MHP sistemin musluk tamircisi olma bedelini 3 Kasım’da Meclis dışında kalarak ödedi.

Genel Başkan Devlet Bahçeli için de yeni bir dönem başlıyordu: Kendi koltuğunu parti menfatlerinden üstün tutma dönemi. 3 Kasım seçimlerinden sonra MHP’de üyelik kayıtları siliniyor, her ilçeye ve ile üye kotaları veriliyordu. Kongrelerde seçilen teşkilat yönetcileri kısa bir süre sonra görevden alınıyor, atama yönetimler üçte iki çoğunluğa kadar ulaşıyordu. Her il ve ilçe kongresi ülkücüler arasında derin uçurumlar oluşturuyordu. Artık  “öz gardaştan öte ülküdaşlık”  mazide kalan bir hatıraydı. Devlet Bahçeli sadece MHP tabanını hiziplere bölmekle kalmadı; MYK ve Başkanlık Divanı’nı da birbiriyle çatışan parçalara ayırdı. Herkes birbiri ile boğuşurken Bahçeli’nin nefis tezgahına geldiklerini anlayamadı. Diğer taraftan AKP ülkeyi adım adım bölünmeye götürüyordu. İç çekişmelerin kargaşası “vatan, bayrak, ezan” üçlemesini bile unutturmuştu. MHP ülke meseleleri konusunda politika üretmiyordu. Haftada bir tatsız tuzsuz salı konuşmaları, arada bir de twitter mesajları...

Ülkücüler umutsuzluk ve öfke sarmalında kahroluyordu. Kan kusup “kızılcık şerbeti” içtim diyen teşkilat yöneticileri de  “bu iş böyle gitmez, gitmemeli” noktasına gelmişlerdi.

***

Koray Aydın’ın Denizli girişinde beşyüz arabalık bir konvoyla karşılanması Salih Erbeyin’in organize başarsından önce ülkücülerin umutsuzluk ve öfke sarmalının eseridir. Herkeste bir heyecan dalgası vardı. Sadece Denizli değil, Ispartadan, Uşak’tan, Burdurdan gelen ülküdaşlar vardı. Isparta’dan gelen Deli Ömer o sıcak Ege şivesi ile:
- “Yetti gari, daha ne inat ediyorsun arkedeş, seninle deniz bitti, çekil kenara aç önümüzü!.. Ulen biz elli yaşındayız, bir de biz iktidar olalım, başımız eğik geze geze sırtmız kambur oldu. Şöööle anasına satiiim başmız dik gezelim biraz!..
Anlaşılan o ki Deli Ömer’in burnu iyi kokular almıştı, sevinci bundandı.

***

İftar yemeğinden sonra Aydın merkez ilçe yöneticisi bir ülküdaşım koluma girdi, tenha bir yere çekildik. MHP genel merkezinden memnuniyetsizliklerini uzun uzun anlattı, anlattı ve şöyle noktaladı sözünü: “Üniversiteye ilk gittiğim yıl renksiz bir gençtim. Ama Türk karakterli idim. Bana dayatma ile  “ülkücü olacaksın” deselerdi, vallahi komünist olurdum...Öğleyin  “sakın ha Koray Aydın’ın iftarına gitmeyin” diye telefon ettiler... Yemin billah bu gün İzmir’e gidecektim, önemli de bir işim vardı. Telefon geldiği için gitmedim ve buraya geldim... Bu genel merkez tilkileri bozkurt karakterini tanımıyorlar!

***

Aydın çıkışı ziyaret ettiğimiz Kuşadası ve Söke ilçe teşkilatlarında Anadolu insanının umut beklentileri ve değişim isteği bakışlarında domur domurdu. MHP tabanı  “Bahçeli ile olmaz, olmuyor, olmadığını denedik gördük”  sözleri artık yüksek sesle dillendiriliyordu.
Koray Aydın’ın konuşmalarında en çok alkış alan sözler şunlardı:  “Biz durarak değil, koşarak, oturarak değil, milletin içine karışarak politika yapacağız.”
* “Bütün siyasi partilere, tarikatlara ve cemaatlere şöyle bir bakın, hepsinin lokomotif gücü ülkücüler. Her tarafa ülkücü ihraç ediyoruz. Artık bu süreci durdurmanın zamanı geldi. Bütün ülküdaşlarımızla kucaklaşmak istiyoruz.”
* “Ülkücüler tek yürek, tek yumruk olduğu gün MHP’nin iktidar yürüyüşü başlamış demektir”
Bu sözlerin en çok alkış alması MHP tabanının hangi özlemlerle tutuştuğunun ifadesidir.
MHP’de dip dalgası senelerden beri vardı. Ama Koray Aydın’ın iftar proğramları bu dip dalgasının şiddetini artırdı. Bu dip dalgası 4 Kasım’da bir tsunamiye bile dönüşebilir. Koray Aydın Ege iftarlarında işte bu umudu verdi.

(Yeniçağ gazetesinden alınmıştır)