Mezhep operasyonları

CHP üzerinden Suriye ve tabiî İran, Türkiye'ye "mezhep operasyonu" yapıyor. Suriye iç savaşı başladığı günden beri CHP'de bir Suriye lobisi oluşmuştu.

Kan deryası çoğaldıkça bu lobi etkisini kaybetti. Son günlerde aynı lobinin iddialı hamlelere giriştiği görülüyor. CHP içindeki bu lobi, Suriye yönetimi adına Hatay'ı merkez alarak bir kamu diplomasisi yürütüyor.

Bu kamu diplomasisinin temel argümanı mezhep sorunu. Malum, Esed Nusayri. Nusayrîlikten, Arap Alevîliğine ve oradan Türkiye'deki Alevî sorununa geçiş ve karıştırdığınız kazanın içinden Esed rejiminin ömrünü uzatacak bir kâse çorba çıkartmak. Bu kadar kolay mı? CHP'lilerin fütursuzluğuna ve söylediklerine bakılırsa evet, bu kadar kolay. 25-26 Ağustos tarihlerinde Antakya Yeşilpınar Belediyesi'nde yapılan ve Esed'e destek gösterisine dönüşen toplantı, bu kontrolsüzlüğün ve fütursuzluğun son örneği.

Ne kadar eleştirsek de Türkiye'nin açık bir rejimi var. Politik kararlar halkın önünde alınıyor, bir yanlış varsa düzeltiliyor. Özgür tartışma ortamına her türlü fikir dahil oluyor. Esed taraftarlarının Suriye rejimine verdiği destek bile. Ama Suriye'de kapalı bir rejim var. Dikta yönetimleri, istihbarat örgütlerinin yetenekleri ile yaşayan polis devletleridir. Rejim kendi halkına sürekli operasyon yapar. Provokasyonlar, komplolar yönetme sanatının rükünleri haline gelir. Suriye'de Baas yönetiminin bu konudaki yetenekleri ile herhalde Türkiye'de en mahir gizli servis elemanları bile rekabet edemez. Doğal bir sınırınız var. Hukuk önünde hesap vereceksiniz; karşınızdaki ise her türlü suçu işleme özgürlüğüne sahip. Hatay'da mülteci kampları konusunda yürütülen kampanya kimin işine yarıyor? Esed'in önceki gün canlı söyledikleri ile CHP'li katılımcıların Antakya'da söyledikleri arasında ne fark var?

Suriye'de yaşanan iç savaşın Alevîlik ile ve mezhep ihtilafı ile bir ilişkisi yok. Diktatörler sıkıştıkları zaman her türlü aracı kullanırlar. Kapalı rejimler nüfuz alanlarını genişletmek adına başka ülkelerin vatandaşlarını etkileyecek araçlar ararlar. Nusayrilik ile Türkiye'deki Türkmen Alevîliği arasında akrabalık bile yok. İran rejimi, siyasî mülahazalarla Nusayriliği zor-şer Şia dairesine aldı. Bugün Türkmen Aleviliği için İran'dan benzer bir gayret gelirse, ne diyeceksiniz? Suriye'de dikta rejiminin Sünni destekçileri de, Nusayri muhalifleri de var. Nusayrilik gayretinin Türkiye'de seferber edilmesi sadece politik amacı olan bir mezhep operasyonundan ibaret.

Suriye'de can veren rejimi kurtarmak adına sahipleri ve hamileri son kozlarını oynuyor. Selahattin Demirtaş'ın PKK basın sözcüsü edasıyla giriştiği operasyonel propaganda ile Antakya'daki toplantı aynı amaca hizmet ediyor. Ha Esed'e destek olmak için slogan atmışsınız, ha Şemdinli'de alan hakimiyeti sağlamak için kurşun. Demirtaş, 400 kilometrekarelik bir alanda PKK'nın alan hakimiyeti sağladığını söylüyor. Aynı lafların arasında, o bölgedeki toplam 60 köyün ikisi dışında can güvenliği nedeniyle kendiliğinden boşaldığı bilgisi var. Halksız bir bölgeden bahsediyor. Gerçekten bir kontrol varsa, alan hakimiyeti bu mudur? PKK propagandasına alet olmamak için soralım: Yerini ve zamanını vererek BDP milletvekilleri PKK militanları ile daha önce yaptıkları gibi buluşabilirler mi?

Bölgemizde yeni dengeler oturuyor. PKK başkaları adına bir savaş veriyor. CHP içindeki lobi bu aynı "başkaları" adına bir kamu diplomasisi yürütüyor. İran'ın ve Suriye'nin yürüttüğü bu basit psikolojik savaşa destek veriyorlar.

Alevi kimliği üzerinden Suriye'de eli kanlı diktatörlükle kurulacak her türlü sempati ilişkisi bu psikolojik savaşın piyonu olmak dışında bir anlam taşımaz. Buna bizim Hatay merkezli Nusayri vatandaşlarımız da dahil. Tartışılacak tek konu: "El Muhaberat'la ilişkiniz nedir?" sorusu olur. Asıl önemlisi PKK'nın son zamanlarda tırmanan şiddeti ve "halksız" halk savaşı ile, El Muhaberat'ın Nusayrilik provokasyonunun aynı merkezlerce yönetildiğini kavramak için ileri görüş sahibi olmaya bile gerek yok.

İran, İslam ihraç etmediği gibi, mezhep bağını sadece bu çıkar ağının bir aracı olarak kullanıyor. Olup bitenleri mezhep gözlüğü ile değerlendiren herkes alenen İran devletinin ve Suriye'deki kanlı diktatörlüğün çıkarlarına hizmet ediyor.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)