Biz birşeyleri kaçırıyoruz. Kaçırdığımız herşeyde de birilerini suçluyoruz. Her kaçan şey için suçlayacak birilerini muhakkak ama muhakkak buluyoruz ancak bu bulduklarımız bir türlü kendimiz olmuyor, olamıyor. Bu yüzden de bir şeyleri kaçırmaya hep devam ediyoruz.
Geçenlerde biri, ‘artık insanlar birbirilerine kusurlarını söyleyeceklerine, kendi kusurlarına baksalar ya’ gibisinden birşeyler söylemişti. Elhak doğru söyledi söylemesine de bunu nasıl yapacağız bilmiyorum. İnsan konuştuğu kadar da susarsa mı yoksa konuştuğundan daha çok susar sa mı kamilleşir? İnsan kamilleştikçe ne yapar, daha mı fazla susar yoksa daha mı çok konuşur kamil olduğu için?
Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bir topluluğuz ve biz başımıza ne gelirse gelsin, sonucu hep bu toplumu göz önünde bulundurarak buluyoruz. Bazen faturayı ‘geri kalmış’ Anadolu insanına-dağdaki çobana- bazen fildişi kulelerinde kadehini yudumlayıp memlekete yön vermeye çalışana çıkarıyoruz. Kimi zaman siyasetçimizden bir şey olmaz, kimi zaman akademimizden bir şey olmaz, kimi gün medyamızdan bir şey çıkmaz, kimi gün insanımızdan bir şey çıkmaz diyoruz. Maalesef bunu hepimiz diyoruz. Bunu mu demeliyiz, işte onu bilmiyorum ben.
Bazı sorunlarımız var bizim. Mesela başkalarının alanlarına pervasızca dalma sorunumuz. Komşumuzun bahçesindeki çalıları ondan habersiz ve izinsiz budamaya çalışmak gibi birşey bu yaptığımız oysa ki. Jeoloji uzmanı profesörümüz tarih alanında, siyasetçilerimiz ve medyamız fıkıh alanında, tarikat ehli olduğunu söyleyen bir kısım Challenger füzesi düşürme sahasında, sanatçılar siyaset arenasında arzı endam ediyor. Hepsi de ahkam üstüne ahkam kesiyor. Bizim bir derdimiz var anlaşılan. Anlaşılan var ama ne olduğunu kestirmek kolay olmuyor.
Taksicilerimiz bugünlerde memleketin konusu. Bizim taksicilerimizin de bir derdi var ancak bu deri nasıl çözmeye çalıştıklarını görünce hem dertten, hem taksiden hem de taksiciden kaçası geliyor insanın. İstanbul’dayken sık sık taksi kullanan bir insan olarak nadir olarak ‘kötü taksici’ye rastlıyordum, yaşadıklarımı da iş/trafik stresine bağlıyordum. Son birkaç yılda Türkiye’den gelen, Türkiye’ye giden, Türkiye’de olan herkesten aynı şikayeti duyuyorum. Hani vardır ya okulun yaramaz talebesi, tüm öğrenciler, tüm öğretmenler hep aynı ismi söyler, ondan şikayetçi olurlar. Taksiciler de öyle geliyor şimdi; herkes içi pis ve sigara kokan sarı taksilerden, havaalanında aldığı yolcunun kısa mesafe gideceğini öğrenince surat yapan hatta onu taksiye almayan sarı taksi şoförlerinden, turistleri çok gezdiren, fazla para isteyen, tehdit eden sarı taksi şoförlerinden bahsediyor. Bunların hepsi bende dehşetengiz bir manzaranın canlanmasına neden olup, sarı taksilere ürken gözlerle bakmama neden oluyor. Oysa sarı taksilerin, o şoförlerini dövdükleri, arabalarını yakıp yağmaladıkları, taksi firmasıyla mücadele etmek için yapacakları bir tek şey vardı. Daha iyi hizmet vermek, işini dürüst yapmak. Bunları yapmayan, rakipsiz kalsa da vallahi günün sonunda kaybeden olacak.
Yazının bağlamı dışında ifade etmek istediğim bir şey var ki onu bu paragrafta ifade-i meram nevinden belirteyim. Askerimizin Suriye’nin kuzeyinde yürütüp, Afrin merkezine doğru adım adım gittiği Zeytin Dalı Harekatı, değinilmeden geçilecek bir konu değil. Nitekim belki henüz çoğumuz farkında değiliz ancak bizim ordumuz bu harekatla tarihin seyrini hali hazırda değiştirdi bile. Artık bu tekerlek tümsekte kalmayacak. Askerimizin, adeta bir cerrah titizliğiyle, mazluma ve aman dileyene şefkatle, hıyanet içerisinde olana şiddetle, ama ne olursa olsun dilinde zikirle yürüdüğü bu yol, kutlu bir yoldur. Allah mübarek etsin.
Meselemiz nedir bizim? Niye suçluyoruz birbirimizi, suçlamak bir çözümse dertlerimiz niye artmaya devam ediyor? Çözüm değilse meselemiz çözümü bulmak mıdır? Peki çözüm nedir? Bilmiyorum, bildiğim birşey var. Bizim bir meselemiz var ve bence bizim meselemiz insan olmak. Eğer insan olursak, insan olduğumuzun farkında olursak biliriz ki; hata yaparız, can yakarız, aç gözlülük yaparız, yapacağımız yerde yıkarız, suçlarız, suçu üzerimize almayız. Ayrıca biliriz ki aciz varlıklarız, korkan yaratıklarız, kıskanç bir fıtrata sahibiz bununla beraber çok da vahşi varlıklarız. Yine biliriz ki insan olmak güzel şey, insan olmak yüce bir şey, insan olan, insan olduğunu bilen meseleleri de bir şekilde sehl ile çözmeyi bilir.