Durum tespitiyla başlayalım... Almanya’da ilk Covid-19 vakası 27 Ocak 2020’de Münih kentinde görüldü. Covid-19 kaynaklı ilk ölüm ise 9 Mart 2020’de kayda geçti... Bu Cumartesi itibariyle Almanya'da ilk korona vakasından bu yana 431 gün geçti... Virüs yaklaşık 2,8 milyon kişiye bulaştı... Ölenlerin sayısı 75 bin çoktan aştı... Bini aşkın Türk veya Türk kökenli de vefat etti... Yoğun bakımda Covit hastası 3 bin civarında...
* * * *
Covid-19 salgınının ilk dalgası yaşanırken, Almanya’nın süreci çok iyi yönettiğine dair başarı öyküleri yazılıyordu... İmrenilen, mukayese edilen bir ülkeydi... Anahtar kelimeler de sağlam bir sağlık sistemi, güçlü ekonomiydi... İlk dalgada büyük değişiklikler gerekmiyordu... Mevcudu kurtarmak yeterliydi... Şansölye Angela Merkel de bir devrimci değil... Statükocu ve istikrarı koruyucu bir lider... İhtiyatlı bir siyaset izleyerek ilk dalgayı iyi yönetti...
* * * *
Ama gelişmeler, durumu hızla değiştirdi... Risk derecesi yükseldi... İkinci dalgayla birlikte ‘örnek ülke’ konumunu kaybetmeye başladı... Herşeyi faks ile yapmaya çabalayan Sağlık Daireleri’nin yetersizliği ortaya çıktı... Askerlerden yardım istendi... Yetersiz test, maske sıkıntısı, vakaları takipte, izolasyonda zorluklar başarısızlık öykülerine malzeme olmaya başladı...
* * * *
Vaka sayısı tırmanışa geçti... Üçüncü dalga başladı... Virüsün mutantları daha hızlı yayılıyor... Aşı tedarikindeki sıkıntı Alman kurumsal sisteminin bir parçası olan planlamayı da altüst etti. Aşılama 27 Aralık’ta başlamıştı... Bu Cumartesi itibariyle tam 92 gün geçti... Hızlı aşılama yapılamıyor... Halbuki Almanya, dünyada hep imrenilen ülkeler arasında... Almanya deyince akla disiplin, çalışkanlık, ‘Vorsprung durch Technik’ (teknoloji sayesinde ilerleme) gibi kavramlar gelir... Ancak şu an bunlar da yetmiyor... Almanya salgına karşı bir türlü proaktif olamıyor...
* * * *
Berlin’de sıkça 10-11 saati aşan toplantılar yapılıyor... Salgının seyri görüşülüyor, kararlar alınıyor... Ünlü virologlar, Robert Koch Enstitüsü’nün 130 yıllık deneyime dayanan araştırmaları, yol gösterici oluyor... Ama 16 eyaletin her biri kararları kendine göre yorumluyor... Çünkü Almanya seçim yılında... Gece alınan bir karardan sabah vazgeçilebiliyor... Siyasi kariyerinin sonundaki Şansölye Merkel belki de her akşam eve gitmeden Midas’ın berberinin kuyusuna gidip, ‘Bu böyle gitmez’ diye bağırıyordur...
* * * *
Şansölye Angela Merkel, popülizme taviz vermeyen bir lider... Analitik düşünme kabiliyeti yüksek bir siyasetçi... Pek çok krizde Almanya’yı fırtınalı denizlerden sakin sulara taşımayı başardı... AB’deki kararlarda öncü rol oynadı... Ama şimdi Covit-19 salgınında Almanya’nın proaktif olmasını sağlayamıyor... Sert eleştirilere hedef oluyor... Yıllarca liderliğini yaptığı muhafazakar parti de güven kaybına uğruyor...
* * * *
Der Spiegel dergisi şöyle diyor... ‘Paradoksal olarak salgındaki başarısızlığın nedeni Almanya’nın ebedi başarı modeli... Denge ve uzlaşmaya yönelik sürekli bir çaba... Her şeyi dengeleme, herkesi memnun etme girişimi... Ancak Covit-19 ile mücadelede bu strateji çalışmıyor...’ Yani Şansölye Merkel’in aynen 2011 Fukişima felaketi veya 2015 mülteci krizindeki gibi bir çıkış yapması, yani ‘masaya yumruğunu vurması’ isteniyor...