KKTC’deki bürokratların kötü bir alışkanlığı var.
Yapamadıkları, üretmedikleri, düşünemedikleri, hayata geçiremedikleri fikir ve uygulamaların sorumluluğunu omuzlarından atmak ve savuşturmak için çareyi yasaklamalarda buluyorlar.
Halkımız bu bürokratların, vatandaş veya Sivil Toplum Örgütleri tarafından masaya konan konularda yasaklama getirmesi yerine sorumluluktan kaçmayarak çözüm üretmelerini istiyor.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin, Gönyeli’nin içme suyunda yüksek miktarda E-Coli mikrobu saptandığı yönündeki çalışmasını ve iddiasını sonuna kadar destekliyorum.
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin iddiası, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisine paralel olarak hem içme hem de kullanma suyunun sıfır mikrop taşıması yönünde olduğu şeklinde. Böyle de olması gerek.
Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Gönyeli’nin Kuzeyi, Güneyi, Doğusu, Batısı ve merkezinde olmak üzere farklı yerlerden örnekler alarak tahliller yaptırmış. Tahliller usulüne uygun bir şekilde bu işin uzmanları tarafından iki farklı tarihte alınmış. Yaptıranın ellerine sağlık. Keşke benim yaşadığım şehirde de yapsalar.
Ve numunelerin birer örneği Türkiye’ye gönderilerek saygın bir üniversitenin AB’ye akredite bir laboratuvarında, diğer örnek de Lefkoşa’da güvenilir ve saygın bir laboratuarda tahlil yaptırılmış.
Her iki laboratuvarın yaptığı tahlilde de Gönyeli’nin bütün sularının dışkı ile karışmış kirli olduğu ortaya çıkmış.
Buna karşın KKTC Sağlık Bakanlığı Müsteşarı -çözüm getireceğine ve bu saygın sivil Toplum Örgütümüze teşekkür edeceğine- medyada tamamen aksi yönde bir açıklama yaparak yasaklamalar getiriyor.
Sayın Müsteşar, Gönyeli suyuyla ilgili sonuç veren laboratuarın tıbbi tahlil laboratuarı olduğunu, Devlet Laboratuarı dışında hiç bir kamu veya özel laboratuarın su tahlili yapma yetkisi bulunmadığını söylüyor. Bununla da kalmıyor, Gönyeli suyuyla ilgili tahlil yapan laboratuarla ilgili işlem başlatıldığını ve bugünden itibaren bu laboratuardan hizmet alımının durdurulduğunu açıklıyor.
Yani bu laboratuar hem cezalandırılıyor hem de Sivil Toplum Örgütlerine yasaklama getiriliyor. Hiç kimse su tahlili yapamazmış Müsteşar beye göre! Tabipler Birliği’nin resmi olarak numune alma hakkı da yokmuş. Özürü kabahatinden büyük Sayın Müsteşarın.
Bu kararı ve açıklamayı kınıyorum. Yasakçı zihniyetten vazgeçilmelidir.
Sivil Toplum Örgütleri halkın yararına kurulmuş gelir ve kazanç peşinde koşmayan, gönüllü çalışan kuruluşlardır. Elbette ki, içme sularından örnek almak ve tahlil yaptırma ve de sonuçlarını halka duyurma hakları vardır. Zaten kuruluş amaçları da budur.
Müsteşar bey, vatandaşın gözünde inandırıcı olmak istiyor idiyse, Gönyeli suyunun içilebilir olduğu açıklamasının yapıldığı ilk günden itibaren periyodik olarak tahliller yaptırıp, sonuçlarını da basın ilanıyla veya da panoya asmak sureti ile halka duyurmalıydı. Koltukta oturmak çok önemli değil, iş üretmek ve kamuya hizmet vermek önemli.
Bürokratların veya da halk dilindeki tanımı ile Memurların KKTC’deki adı “Kamu Görevlisi”dir. İngilizce de memurlara “Civil Servant” denmekte, yani “Sivil Hizmetkar”. Görevi halka yasaklar ve cezalar getirmek değil, hizmet etmektir.
Ama nedense bizdeki kamu görevlilerinde vatandaşa gerektiği gibi hizmet verme anlayışı yoktur. Sivil Toplum Örgütleri bu görevi yapınca da, akıllarına ilk gelen iş cezalandırmak ve yasak koymak oluyor.
Bunun bir başka benzeri de Bilgi Teknolojileri ve Haberleşme Kurumu Başkanının “Telekutu” ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada yaşandı. Vatandaşın telefonla ucuz konuşması için her türlü çalışmayı yapıp, gerekli tüzük ve kararnameleri hazırlayacağı yerde, bu hizmetin yasak olduğunu ve bu hizmeti veren yerlere baskınlar yapıp 3 aylık asgari ücret tutarında ceza kesileceğini açıkladı.
Sayın Müsteşar ve Başkan, Cezalar ve yasaklamalar getireceğinize halkı mutlu edecek çalışmalar yapın. Vatandaş bu nedenle size maaş ödüyor.