Melezleşme...

Berkin, Burak ve Ahmet adlı üç vatandaşımızı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Ailelerine sabır diliyorum, mekânları cennet olsun.


Bir yandan, Çözüm Süreci ile gençlerimizi artık kaybetmiyor oluşumuzun mutluluğunu yaşamaya çalışırken, bu acılarla karşılaşmak çok sarsıcı. Ben insana güvenirim. Bu ülkede her kesimden insanın, (eğer herhangi bir akli, ruhi sorunu yoksa) bu kayıplara onları kategorize etmeden üzüldüğünden eminim. Nitekim, Burak'ın babası tüm topluma örnek olacak bir vakarla barış ve sağduyu mesajı vermekte. Çünkü en çok böyle acılı insanlar başka ocaklara aynı ateşin düşmesini istemiyorlar. Onların bu olgunluğu hepimize, ama özellikle de medya ve siyasete örnek olmalı.


Kavga çok sert doğru, ama bu temel değerleri unutmak anlamına gelmiyor.


Bir yandan da, bu acıların da 'araçsallaştırılması' bizi derinden sarsmakta. Kiteleleri ajite etmek için ellerinden geleni yapan patetik kalemlerin ölümlerin arkasından yine aynı niyetle ajitasyona girişmelerini izlemek ise en büyük eziyet. O son cümlede 'Tükürmesinler diye mezar taşına toma bekleyecek başında' diyebilmek için, bir yazıyı Berkin'e ayıran pespaye zihniyetin, Uludereliler ve İbrahim Tatlıses için neler yazdıklarını hatırlıyoruz. Erdoğan'ı Berkin'in katili ilan eden Kılıçdaroğlu'nun da Dersim soykırımı için özür dilendiği günlerdeki hallerini de.


Ancak ne ki bu kesimler hep böyle… Toplumun sağduyusunu yönlendirebilecek güce artık sahip değiller. Berkin'leri, Ceylanları, Uluderelileri, Hrant Dink'i siyaset mühendisliği için işlevsel bulanlar, sosyolojiyi başka amaçlar için istismar etmeye çalışıyor olsalar da, tam da manipüle ettiklerini düşündükleri kitleleri birbirlerine açıyorlar.


Ceylan paramparça olduğunda, günlerce yayın yapmış, derin bir sessizlikle karşılaşmıştık. O sıralarda Özdilgiller hükümete karşı askeri vesayeti destekliyorlardı. Oysa biz, sadece bu acıya kilitlenmiştik. Bir anne, evladının parçalarını ağaçlardan toplamıştı. Bunun Kürdü, Türkü, siyaseti, şusu busu olabilir miydi? Oldu!


O nedenle, ben şimdi Berkin, Burak ve Ahmet için yükselen toplumsal hassasiyeti, medyadaki vicdansızlardan daha çok önemsiyorum. Onlar belki başka hesaplar yaptılar. Ama Berkin'in cenazesinde 'başka dünyaların insanları'nın Kürt-Alevi bir çocuğun ölümünü ortak acı belliyor olmaları, yapılan hesaplardan çok öte bir melezleşmeyi, birbirine dokunmayı ima ediyor. Siyaseten Erdoğan karşıtı olmaları, konunun bu yanını gölgelememesi lazım.


DHKP-C'nin gece işlediği cinayet, provokatörlerin vandallığı ise işin en tehlikeli boyutu. PKK'yı kaybeden güruh için DHKP-C, Türk-Kürt savaşının yerine ise bir Sünni-Alevi çatışması oldukça 'işlevsel'. Öcalan'ı tehdit etmek, Kandil'in aklını çelmek, Kürt sosyolojisini sokağa çekmek için gözümüzün önünde ellerinden geleni yaptılar. Gezi krizi bu manada gökte arayıp yerde buldukları bir fırsat oldu. İçinde 'demokrasi', 'özgürlük' geçen cümleler kurmakla toplumu etkileyebileceklerini düşündüler. Güne adapte olma kapasiteleri, karakter ve güdülerinin kötücüllüğü ile sınırlıydı.


Toplum mühendisliklerinin yumuşak karnı, adı üstünde toplumu biçimlendirme gücünün ellerinde bulunduğu yanılgısıdır. Böyle düşünen seçkinler, kendilerini toplumun üzerinde bir konuma yerleştirir. Böylelikle, kendilerini de seçilmiş bir körlüğe mahkûm ederler. Toplumu küçümsemek, toplumun kapasitesini ihtimal hesaplarının dışında tutmak demektir. Böylelikle, zaten tamamına asla hâkim olamayacakları karmaşık parametrelerin en önemlisini de hesap dışı bırakırlar. Halkın düşünme kapasitesini, seçme iradesini…


Şimdi, sandıktan ümitleri olmadığından, ülkeyi yönetilemez hale getirmek için olabilecek en aşağılık yöntemi deniyorlar. Döktükleri timsah gözyaşlarının ardından, Berkinlerin, Burakların çoğalmasını, buradan bir Ukrayna, bir Mısır çıkarmayı umuyorlar.


Bunun için de umursamayı bırakın, bu kesimlere karşı işlenen suçlardaki sorumlulukları ile insan içine çıkmaması gerekenler, Alevi ve Kürtlerin hamisi kesilmiş durumda. Buna göre yazıp çiziyorlar. Ancak unutuyorlar ki, etkili oldukları 'beyaz' kesimleri, Aleviler ve Kürtlerle yakınlaştırıyorlar. Allah'ın sopası yok derler. Erdoğan nefreti uğruna, Alevi ve Kürt nefretini bal eylediler, sosyolojilerini 'sağ gösterip sol vurmak adına' paradoksal bir 'sağaltma'ya da açmış oluyorlar.


Eski Türkiye'nin rehabilitasyonu, parçalanmış algı ve duygu dünyalarını birleştirmekten geçiyor. Bunun için de her kesimin kompartımanlarından çıkarak birbirinin içine karışması, acılarını, kültürlerini, tarihlerini, hikâyelerini birbirlerine anlatmaları gerekiyor; yani melezleşme…


Mühendislik uğruna yapılan her şeyin tersi bir etkisi var. Kürtlerle, Alevilerle bu kadar 'empati' yaptıktan sonra, Çözüm Süreci'ne, Dersim kırımına nasıl karşı çıkacaklar, yeni savaşları hangi düşmanlaştırma üzerinden başlatacaklar.


Erdoğan bugün var, yarın yok… Bir paratoner gibi tüm nefreti Erdoğan'a yöneltmeye çalışıyor ve bir kişiden kurtulmak için yıllarca emek verdiğiniz bir 'nefreti' yıkıyorsunuz?


Tehlikenin farkında mısınız?

(YeniŞafak)