Ben bir yaşam koçu değilim… Öncelikle bunu açıkça ifade edeyim…Sadece deneyimlerimi ve belki de başarımın sırrını açıklıyorum…Yani hayata olumlu bakabilme başarısı… Fakat emin olduğum bir şey var ki; “bilinçaltımızı temizlemeye ihtiyacımız var... Geçmişte yaşadığımız, bizi üzen bazı olayları; üzerinden yıllar geçtğinde unuttuk sanıyoruz… Ama onlar bilinçaltımızda mevcuttur, yerleşmiştir çünkü... Bu bilimsel de bir gerçekliktir zaten… Bunun etkilerini yaşamımızda görebiliriz. Çoğumuz bunu duymuşuzdur, yabancı olduğumuz kavramlar değil... Hepimizin hayatında hoşlanmadığımız olaylar gerçekleşir… Biz bunların bittiğini düşünürken bilinçaltı onları bir bir yerleştirip zihnimize depolar... Yeri gelince de ortaya çıkarır… Unuttuk sandığımız ne varsa; günün birinde sağlık problemleri veya gereksiz korkular gibi farklı kişisel boyutta karşımıza çıkar... Bunun sebebi, geçmişi temizleyememeten kaynaklanır. İşte bu noktada meditasyon gereklidir.
Dolayısıyla meditasyon bizim özümüzdür.
Meditasyonla doğru nefes almayı ve kendimizi dinlemeyi öğreniriz. Kendimizi sevmeyi de… Yani bir sevgi yolculuğudur aslında… Artık bedenimizi iyi tanırız. Her şeyin bizimle başlayıp bizimle bittiğini öğreniriz. Bir şeyleri fark etmediğimizi farkındalıkla fark ederiz. Okuduğumuz her şeyin doğru olmadığını görüp, meditasyonla gerçeğine ve özüne bakarız... Artık hayatı daha hızlı yaşamak yerine daha yavaş, tadına vararak, hissederek yaşamayı öğreniriz ve böyle değerli kılarız yaşamayı. Önyargılarımızdan, dayatmalarımızdan, egolarımızdan, korkularımızdan kurtuluruz. Kendi içsel benliğimizi buluruz ve çözeriz. Kendimizi tanıdığımızda etrafımızdaki insanları da çözmeyi başlarız. Kısacası, kalp gözümüz açılır. Sürekli dışarıya çıkan ve yalnız kalmaktan korkan insan aslında kendini tanımayan insandır. Fakat “kalabalıkta bile yalnız kalabilen insanlar”, bana göre güçlü kişilerdir. Zira, meditasyon yalnızlığın içinde bir sessizlik konumudur. Kişinin kendisiyle yalnız kalması sadece bedensel bir durum değildir. Öncelikle bu içsel yalnızlık boyutuna geçen kimse, meditasyona başlayabilir... Fakat ille de meditasyon yapmak istiyorum diye başlamamalıdır insan. İçten hissetmelidir ve hazır olmalıdır... Ya da mutlaka yoga yapıp kendisini mutlu hissedecek diye bir kaide yoktur… Ayrıca, yaşam koçlarına da muhtaçsınız, olmazsa yaşamınız anlamsızdır gibi bir mana da çıkarılamasın sakın.. Arzu ederseniz gidersiniz... Bu durumda, yoga yapmadan da meditasyon yapılabilir sonucuna varmak gerekiyor… Zaten, her yoga dersi verenin kendi içinde farklılıkları ve metodları vardır…
Meditasyon esnasında…
Meditasyonu her gün yapmak zorunda değiliz… Bu tamamen istekle alakalı bir durumdur. Öncelikle, doğru nefes almayı öğrenmeliyiz. Günün içerisinde hiç nefes almıyoruz ve bu bize duygusal anlamda problem yaşatıyor. Doğru nefes nasıl alınır? Burundan alınır ve ağızdan hızlıca verilir… Fakat bu çok bilindik yöntemi maalesef yapmayı unutuyoruz. Burada ki doğru nefesin amacı ise; daha az düşünmememizi ve zihnimizi boşaltmamızda etkili olmasıdır… Kendinizi nasıl rahat hissediyorsanız, o doğru pozisyonu alarak başlangıç yapmalısınız. İster uzanarak ister oturarak… Fakat, eller- ayaklar çapraz ve kapalı konumunda olmamalıdır. Dışarıya dönük tavana bakar vaziyette, dışarıya doğru açık olmalıdır… Burada nefesimizi alırken içimizde ve dışımızda olduğunu hissetmemiz önemlidir. Yani; Bu kaynağın yaratıcı enerjiden geldiğinin farkına varmalı ve içimizde hissetmeliyiz… Çünkü nefes alıp verdiğimizde enerji akışımız içimizde daha rahat hareket edip sakinleşir ve düşüncesiz konumuna gireriz… O anda hayal kurabilir ve çeşitli imgelemeler yapabiliriz. Mesela, enerji alanımızın bembeyaz bir ışıkla kaplandığını ve bu ışığın bizi şifaladığını imgeleyebiliriz. Suyun sesini veya doğanın içine girip dalgaların içinde yüzdüğünüzü, bir kuş olup, diğer kuşlarla gökyüzünde kanat çırptığını da imgeleyebilirsiniz… Vay be çılgınlık dediğinizi duyar gibiyim. Oysa insan zihni öylesine yaratıcıdır ki. Hayallerinizde asla sınırlayıcı olmayınız... Şimdi bu çılgınlık gibi geliyorsa; İnsan ile evren arasında güçlü bir enerji olduğunu hatırlayın derim…
Meditasyon sırasında vücudunuzda yoğun bir titreşimin gidip gelişini deneyimlersiniz. Ve ya gözkapaklarında titreşim hissedebilirsiniz bu çok normaldir... Çünkü bu enerji alanımızın temizlenmesidir. Ve bir yerde enerji boyutuna geçmişiz demektir. Böylece tıkalı olan çakralarımızı açıp dengeye sokabiliriz. Nasıl açabiliriz? Çakralarımıza bir sonraki yazıda yer vereceğim… Ayrıca biz neyi düşünürsek evrenden onu çekeriz. Eğer evrenin şifacı gücüne inanıyorsak meditasyon konumunda bunu gerçekten hissediyorsak evrenden bunu isteriz. Ve günlük yaşamımıza aktarırsak, zaman içinde değişimleri fark ederiz. Bu bir yaşam şeklidir. Onu da egzersiz gibi algılamamak gerekir... İsterseniz deniz kıyısındaki taşlarla ya da evrendeki kaynak akışıyla yapabilirsiniz... Veya açın sonuna kadar müziği…
Müzik meditasyon sırasında önemlidir. Düşüncelerden bizi uzaklaştırır… Ve işte ben bunu deneyimlemeye bayılıyorum… Kaynak vermek gerekirse; Osho’nun 100 ün üzerinde meditasyon teknikleri var. Kimisi deli gibi dans etmeyi telkinler, kimisi şarkı söylemeyi. Ya da kişi kendini sesi ile telkinleyebilir… Meditasyonda sınır yoktur. İsterseniz küveti doldurup içine girer, isterseniz şömine karşısında ateş meditasyonu yaparak zihnini keskinleştirip odaklayabilirsiniz. Önemli olan kendinizi o hale, o duruma sokup, zihni boşaltabilmektir. Bunu herkes yapamayabilir ya da bu yaşam şeklini kabul etmeyebilir.
Okuyucularıma verilecek küçük bir mesajla yazımı tamamlamak istiyorum: “Evrenden beni, ruhumu bedenimi ve çakralarımı sevgiyle şifalamasını istiyorum ve buna inanıyorum (nefes tekniğiyle beraber).
Ben meditasyonu kabaca anlatmaya çalıştım, kendimize ve içten gelen sesimize sadık olmak dileğiyle gerisi size kalmış… Sevgiyle…