Kuzey Irak’ta Amerikalı askerlerin Türk askerlerinin başına çuval geçirmeleri uluslararası askeri ve siyasi platformda askeri ve siyasi görgüsüzlük, ucuz kabadayılık ve hırs dolu bir saldırganlıktı. Aynı şeyi boğazdan geçen Rus harp gemisinin güvertesindeki askerin, omuzunda taşıdığı, elleri tetikte, füzeyi ateşlemeye hazır ve İstanbul sokaklarını nişan alır vaziyette beklemesi ile gördük. O asker elbette ki kendi çapında eğlence maksadı ile o küstahça hareketi yapmadı. Biz ‘’ Provokasyon!’’ dedik geçiştirdik. Aslında iki Türk firkateyninin ve üç Türk hücumbotunun toplarını, füzelerini bu Rus gemisine doğrultarak ona refakat etmesi haktı. Bununla beraber havadaki Türk savaş jetlerinin ve Türk savaş helikopterlerinin Rus gemisinin üstünde alçak sortiler yapması da haktı. Daha öncesi Türk hava sahasını ihlal eden ve 10 defa uyarılan Rus savaş uçağının Türkler tarafından düşürülmesinin de yanlış bir olay olduğu söylenemez. Ancak düşen uçaktan kendilerini fırlatma koltukları ile kurtaran Rus pilotlardan birisinin havada taranarak öldürülmesinin de doğru bir olay olduğu söylenemez. Şimdi NATO ‘’ Türkiye’nin yanındayız!’’ diyor. Daha önce Obama ve adamları ‘’ Türkiye ile Rusya arasında bir sorundur’’ gibilerden, ne şiş yansın ne de kebap çerçevesinde sözler yumurtladılar. Çok daha öncelerine gidersek, Osmanlı Devletinde Bulgarlara, Sırplara silah vererek ilk eyalet isyanlarını başlatan, doğuda Anadolu’daki Ermenilere silah vererek ve onlara Rus üniformaları giydirerek Anadolu’daki Türkleri barbarca, vahşice katlettiren yine Ruslardı. Türk ticaret tırlarının gümrük kapılarından, Türk ticaret gemilerinin Rus karasularından döndürülmesi, domateslerin geri çevrilmesi gibi ekonomik savaşlar bir futbol maçı değildir. Türklerin Ruslardan buğday, doğalgaz alımına ve onlara limon satışına noktayı koyması da futbol orta saha hakeminin penaltı düdüğü değildir.
Tüm bu olaylardan şunu anlıyoruz. Uluslararası ilişkiler, milletler arası ticaret, dostluk, turizm, kültürel faaliyetler iki tane yetkili siyasetçi ile iki tane çok rütbeli generalin iki dudağı arasındaki emirlere bırakılamayacak kadar önemli ve duruma göre tehlikeli, riskli olan ilişkilerdir. Milyonlarca insanın ekmek tezgahları dört beş tane adamın kişisel hırslarına ve egolarına teslim edilemeyecek kadar kutsaldır.
Putin Bey’e tam, sınırsız yetki verirseniz, keyfi yerindeyse ata biner, judo yapar, mankenlerle aşk yaşar, su kayağı yapar. Ama keyfi yerinde değilse bir hafta Gürcistan’ı bombalar, aylarca Ukrayna’da katliamlar yapar, Suriye’deki insanları Arap, Türkmen, terörist, Kürt ayrımı yapmaksızın bombalar. Türkiye sınırında uçuş yapan pilotlarının 10 defa uyarıldıktan sonra düşürülmelerine adeta çanak tutar, hatta Türkiye’ye sıcak savaş ilan eder. Bu sadece Putin için değil, tüm ülkelerin kendilerine sınırsız yetki verilmiş başkanları veya liderleri için geçerlidir.
O halde hiçbir ülke, hiçbir millet, kendisini idare etmek üzere hiçbir şahsa veya makama tam ve sınırsız bir yetki vermemelidir. Kuvvetler ayrılığı, güçler arası işbirliği, makamlar arası koordinasyon olmalıdır. Ülkenin en büyük makamına sahip kişi, diğer altındaki makamlarla koordinasyonu sağlayan kişi olmalıdır.
Özet olarak geçmişteki padişahlıklar, krallıklar, bugünün başkanlık, diktatörlük isimleri ile, biraz format değiştirerek devam ettirilmemelidir.
Yoksa dünyada mevcudu 7 milyarı bulan yada bulmak üzere olan insan nesli mayın tarlalarında ve kurşun, bomba, füze, mermi yağmurları altında ve nükleer harp bulutları soluyarak son çağlarını yaşamaya başlarlar.
Başkasının yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu Bozdağ’ın armudu sanırmış. Artık siyasetçilerin, orduların birbirlerine kabadayılık yapmaları devrini kapatmalıdır ve hep birlikte terörle, yoksullukla, işsizlikle, din ve mezhep ayrımlarını düşmanlık olarak gören yobazlarla, milliyet ve kültürel farklılıkları nefret olarak gören ırkçı sefillerle, şekil ve mikrop değiştiren bilinmeyen hastalıklarla, doğanın ve doğa canlılarının katleden menfaat ve hırs şebekeleri ile, uyuşturucu ve mafya ile savaşmalıdır.
Küresel bir dünya kurulacaksa bu dünya böyle, bu niyetle kurulmalıdır ve bu dünyanın ekseni, kutupları ABD’nin elinde olmamalıdır. Bu birleşik dünyanın yönetimi, tüm milletlerin ,devletlerin nüfuslarına göre eşit katılım ile oy kullandıkları ve dönüşümlü başkanlık yaptıkları bir sistem ile sağlanmalıdır.
Halkların, milletlerin, devletlerin kaderleri sizden, bizden, benden, senden daha akıllı, daha zeki olmayan bir yada birkaç şahsın, menfaatlerinin, egolarının, hırslarının tutsağı olmuş kişilerin iki dudağı arasına teslim edilemez. Bu devir peygamberlik, halifelik, imparatorluk devri değildir ve olamaz da. Olmasına da asla izin verilmemelidir.
Hitler’in, Stalin’in, Lenin’in, Mao’nun milyonlarca insanı ,çocuğu, bebeği, kadını ölüme sürüklemeleri, öldürmeleri gerçeği bir an olsun hafızalardan silinmemelidir ve başka Hitler, Stalin, Lenin, Mao yada sahte peygamber olmak isteyen her kim var ise askeri ve siyasi sahnelerden kesin ve sonsuz olarak uzaklaştırılmalıdır ve onlara bir tüfek dahi teslim edilmemelidir. Gerekirse bu niyetteki adamlar ömürlerinin son gününe kadar, lazer ve çelik kafeslerin ardında tutsak edilmelidirler.