Mahşerin Dört Atlısı

Hürriyet’in ‘Dört Yüz’ ekibi neden bu denli öfke çekiyor anlamış değilim. Geçen akşam bir TV programında bile adları geçti. Birimiz “Böyle rezalet olmaz” diye başladığı konuşmasına bayağı önemli eleştiriler sığdırdı; bir diğerimiz “Gazeteci kendisini olayın önüne koyamaz, koyarsa gazeteci olamaz” diye özetledi görüşünü...

Ben onları dinlemekle yetindim.

Nedense en büyük eleştiriyi içlerinde ‘ciddi gazeteci’ olarak bilineni alıyor. “Ne işi var aralarında?” diye soruyorlar. “Yaptıklarının şov olduğunu herkes fark ediyor da o fark etmiyor mu?” diyen çıkıyor. Bir dostum “Nicedir o arkadaşın yazılarına göz atmıyorum” dedi bana...

Dostlarımdan biri “Ben anlıyorum” dedi ve şu açıklamayı getirdi: “Tek başına halkın arasına karışamayacak birisinin başının altından çıkmıştır bu girişim; bir diğerinin de aynı sebeple hoşuna gitmiştir. Diğerlerinden destek alarak, ‘toplu halde’ görünmenin güvencesi altında, insan içine çıkabiliyorlar...”

“Hangisi hangisidir?” merakımı çekti, ama soramadım.

‘Mahşerin Dört Atlısı’ en yaygın benzetme dörtlü için... İncil’de geçen, azizlerden birinin vizyonuna dayalı bir söylenceye göre, Hz. İsa gelene kadar at üzerinde kalacaktır dörtlü... Beyaz olanı savaşçıdır, gücü yansıtır... Kırmızı savaş getirir... Siyah kıtlığı, açlığı ve yoksulluğu temsil eder... Yeşil ise salgın hastalığı, güvensizliği ve ölümü simgeler...

Sizler de bana “Dörtlü’den hangisi hangisidir?” diye sormayın lütfen...

Tesadüf müdür, bilemem, ama bugüne kadar ‘dörtlü’nün göründüğü yerler İncil’de tanımlanan işlevlerine fazla uzak değil: İlkin 28 Şubat darbesini ele aldılar, sonra futbolda şike olayını; en son Van/Erciş ekseninde deprem mahallinde göründüler... Deprem yeşil, şike sarı, 28 Şubat da siyah atlıyı temsil ediyor...

Artık sıra ‘güç’ timsali beyaz atlıya gelmiş olmalı. Başatlı, dün, sütununda, pazar gününün sürprizini ilân ediverdi. Herbiri kendisine göre “Türkiye’nin en güçlü 10 kişisi” listesini açıklayacakmış...

Ne kadar hoş, değil mi? ‘Mahşerin Dört Atlısı’ yakıştırmasını yapanlar gözü açık insanlar, sizin anlayacağınız...

Karşıma geçip ‘dörtlü’ hakkında ahkâm kesenlerden biri, “Senin pop sosyolog ülkemiz medyasını kendi beğeni düzeyine çektikten sonra, Hürriyet gazetesini de Almanların Bild gazetesi derekesine indirme çabasında” dedi bana... Bild Almanya’da sansasyonel haberleriyle çok satmayı başarıyor; Hürriyet ise, bu dostumun dediğini doğru kabul edersek, Bild düzeyine indikçe okur kaybediyor...

“Okur kaybını başka sebeplere bağlıyordur” dedi aynı dost...

Haftada bir Bild gazetesine de katkıda bulunuyor bizim pop sosyolog; ben kendisinin yalancısıyım, Alman okurları da provoke ediyormuş yazılarıyla... Ancak kışkırtılmış Almanlar’dan hemen hiç ses çıkmıyor, çıkıyorsa da bize kadar ulaşmıyor. Yazıları Bild okurları için yeterince kışkırtıcı mı değil yoksa?

Belki orada da Kai Diekmann ile ‘İki Yüz’ oluşturup bir şeyler yapmalılar...

Kai Diekmann ilginç bir kişilik... Bild gazetesinin 11 yıldır başında; eşi Katja Kessler de aynı gazetede köşe yazıyor. Hayli zamandır Hürriyet gazetesinin yönetim kurulunda da bulunuyor. 167 yıldır çıkan News of the World (NoW) gazetesinin kapanmasına yol açan skandal sırasında öğrendik ki, o gazeteyi yayınlayan Murdoch Grubu’nun da yönetim kurulundaymış Diekmann...

Elleri kolları Türkiye’ye, oradan İngiltere’ye ve Murdoch’un gazete ve TV kanallarına sahip olduğu kimbilir kaç ülkeye kadar uzanan bir Alman... Birkaç yıl önce pop sosyolog tarafından tanıştırıldığımızda, Kai Bey’in saçlarının jöleli oluşu dikkatimi çekmişti.

‘Hürriyet’in Dört Yüzü’ ülkemizin en etkili 10 ismini ayrı ayrı ve birlikte tespit etmeye çalışırken, ben de sizleri ‘Mahşerin Dört Atlısı’ üzerinde düşünmeye davet ediyorum.

İncil’in Vahiy bölümünde ilgili kısma göz atın, Wikipedia’ya bakın...