“Bugün de mutsuz olalım” diye uyandığımız çok gün vardır. Nedense insanoğlu sever içinde biraz hüzün olsun, azıcık bir acı yaşasın. Yoksa da var etsin. Mağdur Edebiyatı bizim sevdiğimiz, kullandığımız bir tarzdır.
Geçmişten ders almamakla beraber, geçmişin acılarını da unutmayı sevmeyiz. “Çektiklerimiz” mutlaka arkadaş sohbetlerinin konusu olsun, severiz. Harika buğulu bakışlarımız, yana devrilmiş boyunlarımız vardır. Sanki o acıları daha da bir keskin yaşarız o an.
“Nooldu neyin var?”
“Hiç sorma….”
“Peki sormam” diyenimiz olmamıştır, bir ısrar başlar,
“Ya Allasen anlat, bak derdini söylemeyen derman bulamaz.”
“Meğersem dermanım burdaymış” diye dökülür de dökülürsünüz, çektikleriniz, yaşadıklarınız, duyduklarınız, ay artık dayanamadıklarınız…
Ve derman gelir, “Amaannn takma kafana boşver”
Artık siz bu gazla neyi takarsınız ki?
Aslında ben de bugün biraz Mağdur Edebiyatı yapacaktım, Mutluluğun formülünü;
X bilinmezleri
Y çıkmazları ve
Z sabitlerinden arınmak zanneden, formül olarak yaşamaya çalışan insanlardan olan yılgınlığımı, hayatın zorluklarını boynumu büküp, gözlerimi buğulandırıp anlatacaktım.
Ama baktım, bahar çiçekleri açmış, depresyon düşmanı güneş tepemde bitmiş.
O sırada karşıma, çok ağır duyma sorunu olan ama öğrenme gayreti ve zekası gözleri yaşartacak kadar güçlü olan 9 yaşındaki öğrencim çıktı. Heyecanla bana, “Hafta sonu ödevlerimi yaptım Mrs Önal, getireyim mi?” dedi. Eğildim, gözlerimizi birbirine kitledik, beni duyamayacağı bir şekilde “Teşekkür” ettim.
En küçüğü 2 en büyüğü 10 yaşında 5 kardeş olan, tek kelime İngilizce bilmeden bir bilinmeze, yolculuğa çıkmış öğrencilerimden 3'u çıktı önüme, coşku ve kocaman gülen yüzleri ile sordular; “Mrs Önal, kaçta geliyoruz sizin yanınıza?”
Çocukların hayatları X, Y ve Z lerle dolu. Ama bu onları mutsuz etmeye yetmiyor. Diyeceksiniz ki, “Onlar daha dünyanın farkında değil” Biz farkında mıyız? Çözmüşmüyüz dünyayı? Ne kadar da eminiz kendimizden yarın ne olacağını bildiğimize dair? Nasıl da harcıyoruz bize verilmiş Zaman Puanlarımızı fütusuzca? Her güne keyifsiz bıkkın başlama hakkımız varmış gibi, şikayetlerimizi sıralıyoruz. Güneşe haksızlık....
Size Osho, Tao, Paulo Coelho sözleri sarf etmeyeceğim, sadece acı bir haber vereceğim;
“sonsuz mutluluk” diye bir şey yok. Yakaladığınız veya yakalamadığınız bir ruh hali var. Tamamen tercih durumu. Bu ruh halini yakalamayi bilmeyenler için çeşitli metodlar da var ama bence bu insana ağızdaki lokmayı nasıl çiğneyeceğini anlatmak kadar saçma bir şey.
Hayat birgün bizi aldığı yere bırakacak.
O zamana kadar, çok geç olmadan doğru seçimi yapın. Bugün mutlu olun.
Olmazsanız da o zaman maske takın, çünkü mutsuzluk bulaşıcıdır.
Mağdur Edebiyatı bize vakit kazandırmıyor inanın.
Güler yüzlü bir hafta olsun.