Londra’nın Yol Ustası… Routemaster

Londra’nın simgesel nitelikteki kırmızı otobüslerine binmek, Londra gezisinde metro hattını kullanarak dünyanın en eski metrosunu tecrübe etmek kadar gereklidir. Şimdilerde kırmızı renkli iki katlı otobüs Londra’nın simgelerinden biri olsa da efsanevi otobüs ‘Routemaster’, hikayesi uzun, sevilen ve olaylı tamamlanan bir yolculuktur.

Routemaster Eylül 1954’ten itibaren hiç aralıksız görev yaparak 9 Aralık 2005 tarihinde son seferini gerçekleştirir. Trafikten çekilmesinin ve seferinin sona ermesinin yıl dönümü bahanesiyle hem ilginç hikayesini ve hem de Londra’nın asgari zamanda azami yer görebileceğiniz pek bilinmeyen iki güzergahını anlatmak istedim.

1911 yılında Londra at ile çekilen son arabasını kullanır, 1952 yılında son tramvay seferi yapılır. Troleybüsler de zamanla yerlerini otobüsleri bırakırlar ki Routemaster denilen otobüslerin troleybüslerin yerini alması planlanmıştır. Daha hızlı, daha az yakıt harcayan ve daha fazla oturmak kapasitesine sahip motoru önde, gürültülü, arka tarafı açık bir otobüstür. Dünyanın şasisi olmayan yegane otobüsüdür. Alüminyum paslanmadığı için daha sonra üretilen serinin boyanmadan Silver Lady ismiyle trafiğe çıkması öngörülse bile Londralılar kırmızı rengine tutuldukları için renginden vazgeçilmez. Londra’nın sembolü olmakla beraber bu seriden İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinden olan Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda’nın yanında Amerika, Çin, Malezya ve Sri Lanka ve Hırvatistan’a da satılır.

Bu efsanevi otobüsün ömrünü tamamlayarak hizmetten çekilmesi çevreye ve insanlara zararlı olmaya başlaması sebebiyledir. Dönemin Londra belediye başkanının bildirdiğine göre arkası açık bu otobüslerden her yıl ortalama 12 kişi düşerek hayatını kaybetmektedir.

Ancak bu sürece giden yolda çeşitli sıkıntılar yaşanır. Parlemento’da Routemaster’ın ne olacağı, hurdaya çıkarılıp çıkarılmayacağı tartışılır. İmza kampanyaları oluşturulur, 10.000 civarında imza toplanır. Halkın %81’i Harry Potter’da Azkaban Hapishanesi’ne seyahate sahne olan otobüsün hizmette kalması ister.

Ancak istenen olmaz, son sefer gerçekleştirilir ve seferin güzergahı olan Marble Arch istasyonundan Streatham istasyonuna kadar Londralılar soğuğa ve sisli havaya aldırmadan ona veda ederler. Bu son seferin şöförü de 1962 yılında Jamaika’dan göç edip bu otobüste 26 yıl çalışan Winsten Briscoe isimli kişidir. Londra’nın çokuluslu yapısına işaret eder.

Routemaster Londra’nın siyah renkli taksileri gibidir, şehre hastır ve aslında 20 yıla aşkın kullanılmıyor olmakla beraber şehre ait ve hemen farkedilebilir özelliktedir. Ayrıca şu anda kullanılan kırmızı renkli iki katlı otobüslerin tasarımına da ilham vermiştir.

Renkleri ise başlangıçta yeşildir, ama gideceği güzergaha göre de renklendirilir. Ardından rekabetin kızışması sebebiyle General Obmibus Company kendi otobüslerinin tamamını kırmızıya boyar ve kırmızının ağırlığı burdan gelir. Yine de Kraliçe II. Elizabeth’in 1977 ve 2002 yıllarındaki 25. ve 50. yıl görev süresi kutlamalarına bu günlerin onuruna gümüş ve altın rengine boyanırlar.

Routemaster’ın seferlerine son verilince yine aynı yıl sefere konulan iki hat var ki Londra seferinizde mutlaka keşfetmelisiniz derim. Çünkü şehrin en güzel rotasını iki katlı otobüs üzerinde yavaş akan bir trafikte tecrübe edebilirsiniz. Fotoğraf da çekebilirsiniz, yağmur veya güneşten korunabilirsiniz ve şehrin en güzel yerlerinden geçersiniz.

Hangileri mi?

Biri 15 numaradır ve Trafalgar Meydanı’ndan kalkarak Tower Hill’e gider. Covent Garden Mahallesi’ndeki çekici binaları, Adliye Sarayı ve civarındaki görkemli bina ve heykelleri, Aziz Paulus Kilisesi’ni de görerek Londra Kulesi ve Kule Köprü’de inerek bu gezinizi tamamlayabilirsiniz.

Diğeri ise 9 numaradır, Aldwych’ten kalkarak Hammersmith İstasyonu’na gider. Bu güzergahta efsanevi Regent Caddesi’ni yukarıdan görerek geçmek muhteşemdir. Devamında Green Park kenarından geçerek Hyde Park’a gelirsiniz. Sonrasında da Londra’nın zenginlikleri ve zenginleriyle ünlü Kensington Mahallesi’ni boştan aşağıya geçersiniz. Ünlü alışveriş mağazalarını seyrederek, Kensington Sarayı, Victoria&Albert Müzesi ve diğer müzelerin de önünden geçerek Royal Albert Hall konser salonuna kadar gidebilirsiniz. Bu noktada otobüsten inip Albertopolis Bölgesi’ni keşfe çıkmanızı tavsiye ederim. Keyifli sokak aralarının, binalarının ve heykellerinin sizi beklediğinden emin olunuz.

Otobüs seyahatinden çok hoşlanacağınızdan eminim ve ardından yapacağınız yürüyüş öğretici olacağı kadar merakınızı da artıracak ve devamında okumanıza sebebiyet verecektir…