Londra Elçisi Kont Marini Rüstem Paşa

The New York Times Gazetesi 20 Kasım 1895 tarihli baskısında Osmanlı Devleti’nin en hünerli diplomatı, Londra sefiri Rüstem Paşa’nın sabah saat üçte öldüğünü yazdı. Bundan yüz yirmi altı sene önce bugün.

Daha sonraki günlerde de paşa hakkında yazmaya devam ederek kendisinin üç çeşit kıyafeti aynı anda giyen bir ‘ilm-i münasebât-ı düveliye uzmanı’ olduğundan bahsedilir. Paşanın kafasındaki kırmızı fese, nemrut suratına geçirdiği gülüşüne ve gri paltosuna işaret ederek gariplikleri olarak sıralanan özelliklerine vurgu yapılır. Bir de vasat Fransızcası olduğunu yazarak ona alışkın olan Londra cemiyet hayatının yokluğuna nasıl zor alışacağını da ekler.

Ben de ölüm yıldönümü vesilesiyle Rüstem Paşa’nın kontluktan paşalığa, İtalyanlıktan Osmanlılığa uzanan hikayesini kısaca sunmak istedim.

Osmanlı dış işlerinde yabancı dil bilen gayri müslimlerin olduğunu biliriz. Rüstem Paşa efsanevi Kostaki Musurus Paşa’dan sonra Londra elçisi olur. Selefine nazaran görevde kısa süre kalır ve 10. yılında görev başında vefat eder.

Rüstem Paşa esasında İtalyan asıllıdır. Osmanlı hizmetine girmeden önce adı Kont Lucien Antonie Chimelli de Marini olan bir İtalyan aristokrattır. ‘From an Eastern Embassy’ isimli eserin yazarı Madame Morel Osmanlı hizmetine geçince Rüstem adını kendisinin seçtiğini yazar. Anlamının şanlı veya muhteşem olduğunun bilinciyle…

Dedikodu ve ilgi çeken boyuta hemen geçersek…Rüstem Paşa’nın aristokrat geçmişi, gün görmüş bir beyefendi olması, yürek yakıcı bakışları ve ilerlemiş yaşına rağmen hiç evlenmeyişi cemiyet hayatında hep mevzudur. Madame Morel’in eserinde paşanın kadınlarla olan yakın ama sorunlu münasebetlerine, çay saati görüşmelerine, Londra parklarında yürüme buluşmalarına temas eder. Seviyeli Londra hanımlarıyla olan münasebeti için yakın arkadaşlık ifadesini kullanır.

Bu anıları okumanın pek ilginç olduğunu belirtmem gerekir, dolayısıyla tavsiye ederim.

Bütün bunlara bir de İngiltere’de bir süre önce izlenme rekorları kırdığı söylenen Downton Abbey isimli dizide cinsel münasebet sırasında ölen Kemal isimli karakterin uydurma olmadığı, gerçek bir olaya dayandığı ve o kişinin Osmanlı Sefiri Rüstem Paşa olduğu iddia edilir.

Ancak Madam Morel yaşamını, bürokratlık dönemini ve ölümünü ayrıntılı kaleme aldığı hatıralarında paşanın son günlerinde yanı başındadır, durumu kötüleşince başucunda dua edilmiştir ve kulağına eğilerek ‘Adieu, Excellence’ bile denilmiştir. Dolayısıyla paşanın son günlerinde yatağından kalkacak kudrette olmadığı ve etrafında insanların bulunduğu ortadadır. Yani sadece yatağında öldüğü kısmı doğru görünüyor, lakin kendi yatağında…

Osmanlıya ve yetiştiği toprakların kültürüne kıymet veren paşanın kendisinin nereli olduğu gündeme gelince verdiği cevaplar da ilginçtir. Rüstem Paşa döneminde elçilik müsteşarlığı görevininde bulunan Abdülhak Hamit Tarhan hatıralarında paşa İran Şahı’na takdim edilirken İtalyan asıllı olduğu söylenince ‘Haşa! İstanbul’da yetiştim ve terbiye aldım’ dediğini yazar.

Rüstem Paşa için görkemli bir cenaze töreni yapılır, sevdiği ve gömülmek istendiği İngiltere’de kalır. İngiltere topraklarına gömülen ilk Osmanlı diplomatıdır. Başbakan Markiz Salisbury cenaze töreni konuşmasında kendisi için ‘Osmanlı’nın zaman zaman yetiştirdiği namuslu ve kabiliyetli devlet adamı’ ifadesini kullanır. Acaba ne demek istedi? Osmanlı bürokrasisinin içinde boğulduğu rüşvet geliyor benim aklıma ama ayrıntılı analiz etmeden suçlamamalı.

Kendisi Katolik bir büyükelçi, müslüman ve Ermeni katiplerle her gün heyecanlı politik çekişmelerin sürdüğü ve sürprizlerin yaşandığı dönemde görev yapmıştır.

Yaşını belli etmeyen ve sürekli enerjik bir hal sergileyen Rüstem Paşa Londra’da Kensal Green mezarlığına defnedilir. Londra seyahatinizde zaman kaybetmeden görmek isterseniz anıt mezarının numarası 2763’dir. Londra’da gezeceğiniz esas yer olan Bryanston Meydanı’na ek olarak bunu da eklemek isterim.

Madame Morel ise sadece Osmanlı elçisi Rüstem Paşa ile olan yakın münasebetlerini kaleme almaz, aynı zamanda Osmanlı Devleti son dönemine, diplomatik sıkıntılara, Hamit Han’ın denge siyaseti olarak bildiğimiz şeyin ne olduğuna, Avrupa ülkelerine gönderilen elçilerin kendisi tarafında bu denge politikası ile uyumlu nasıl seçildiğine ışık tutar. Bu hatıraları okumak için diğer bir nedendir kanaatimce.

Rahmet de okuyarak Paşa Hazretlerine…