1562 yılında İstanbul’dan Antwerp Limanı’na doğru yola çıkan bir kargo gemisinde Türkiye menşei ürünlerin yanında birkaç tane de lale soğanı bulunur. Felemenk tüccar teslim aldığı ürün balyalarının içinden çıkanların ne olduğunu anlamaz. İstanbul’daki müşterisinin kendisine hediye bıraktığını düşünür, Türk soğanı olduğunu düşündüğü hediyelerin bir kısmını kızartır ve yer. Kalanları da lahanalarla beraber diker.
1563 yılının bahar aylarında ise sıra dışı kırmızı ve sarı kafalar lahanaların arasından çıkmaya başlar. Kendisi lahanalarının ona sürpriz yaptığını düşünür, birkaç gün sonra evine gelen bitki biliminden de anlayan işadamı Joris Rye’e çiçekleri gösterir. Rye çiçekleri tanımaz, farklılıkları ve yakışıklı olmaları onu şüphelendirir. Laleleri oracıkta lahanalardan ayırır, sadece kurtarmaz, aynı zamanda yetiştiriciliğinde de ilk adımı atmış olur. Devamında dönemin en yetenekli ve meraklı botanikçisine yazarak yardım ister. Carolus Clusius…Lalenin Avrupa’daki serüveninin onunla başladığı düşünülür.
Clusius hayatını bitki bilimine adayan ve Antwerp, Montpellier, Paris şehirleriyle İspanya, Portekiz ve İngiltere’ye de seyahat ederek nadir ve bilinmeyen çiçekleri araştırır. İngilizce, Latince, Fransızca, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Felemenkçe ile beraber toplamda 9 dil bilmesi de nadir çiçekleri toplamasında kendisine yardımcı olduğu söylenir. Dünyanın en güzel çiçek bahçesinin babası kabul edilen Clusius için lalenin yeri ayrıdır.
Laleyi Clusius’a kimin verdiği veya gönderdiği bir tarafa Kutsal Roma İmparatoru Ferdinand’ın İstanbul elçisi Busbecq ile yazıştıkları, kendisine İstanbul’dan çuvallar dolusu çiçek tohumu ve lale soğanı gönderildiği bilinmektedir.
Osmanlı’da lale sadece saray ve çevresinin çiçeği iken Avrupa serüveniyle zamanla yetiştirme yöntemindeki gelişmeler sebebiyle herkesin olur. Avrupa’da enteresan bir piyasa oluşturur, önemi Lale Çılgınlığı döneminden sonra dahi devam eder. Çiçeklerin kralıdır, insan diğer canlılar içinde nasıl farklıysa lale de diğer çicekler arasında o derece farklıdır. Yıldızların en farklı olanıdır, güneştir.
Lale Hollanda’ya varır varmaz Clusius’un da yardımıyla ünlenir, yeni çeşitleri oluşturulur. Clusius döneminin en çalışkan, bilgili ve envanteri dolu botanikçisi olarak hazırladığı çiçek türleri katalog kitabında lalenin en az 34 ayrı gruba ayrılan 120 farklı türü olduğunu tespit eder. Bununla kalmayıp hangilerinin erken ve hangilerinin orta ve geç dönemde açtığına dair tespitleri vardır.
Zamanla Clusius’un bahçesinden lale satın alma talepleri artar. Lale yetiştiriciliği ile ilgilenmeyen sonradan görmelerden rahatsız olur ama onlardan kurtulamaz. İtinayla yetiştirdiği laleleri çalınır, aslında onun endişesi alanların yetiştirilmesinden haberdar olmadıkları çaldıkları yüzlerce laleye nasıl bakacaklarını bilmemeleridir.
Lale kısa sürede servet ve zevk sahibi olmanın simgesi olur. Artan edebi çalışmaların konusu olur, lale üzerine şiir yazılır. Dönemin ünlü ressamı Rembrandt’ın Dr. Tulp’un Anatomi Dersi isimli tablosundaki meşhur anatomi doktoru Claes Pietersz’in adını lale anlamına gelen ‘tulp' olarak değiştirmesine bile sebebiyet verir.
Değişim aracı olarak alışverişlerde lale para olarak kullanılır, vadeli piyasaların doğuşu lale ticaretiyle başlar. Tüm Hollanda’da daha karlı bir ticaret yoktur. Hint Adaları’na yapılan tehlikeli ama getirisi yüksek ticaretle bile karşılaştırılmaz. Çünkü gemi yolculuğu gidiş ve geliş 2 yıl civarındadır, denizciler için salgınlar, fırtınalar, korsanlar ve İspanyol tehlikesi vardır. Lale soğanına yapılan yatırım ise kısa sürede kara dünüşebilir.
Lale ticaretiyle uğraşmak öyle büyük bir çılgınlıktır ki meslek sahibi insanlar işlerini bırakıp lale ticaretine başlar. Hatta bu ticaret için gerekli olan sermayeyi sağlamak için tüm aletlerini ipotek ettirenler olur. Normal ekonomik faaliyette sanat erbabı yüzde 10 kazanmakta bile zorlanırken lale ticaretiyle yüzler ve hatta bazen binlerle hesaplanır kar oranları. Bazıları ticaretten o kadar çok kazanır ki kendilerine lordluk ünvanı bile satın alırlar.
Rasyonel hareket eden birkaç tüccar dışında fiyatların sürekli yukarı gideceğini sananlar ise kaybedenler olur. 1636 kışında herşey yolunda giderken risk kendini göstermeye başlar. Tarihçilere göre lale çılgınlığı ve talebinin düşmesinin sebebi tek başına fiyatların düşürülemeyecek miktarda artması değil malın satın alınma esnasında görülemiyor olmasıdır. Soğanların çiçeğe durması garanti edilemediği gibi hangi soğanın ne tip, renk ve büyüklükte açacağı da bir gizemdir.
Hollandalılar ellerine ulaşan lalelere iyi baktıkları gibi melezleme yöntemiyle yeni cinslerin oluşmasını da sağladılar. Ayrıca elverişsiz iklim ve toprak koşullarına da dayanıklı olması Hollanda’nın zayıf ve kumlu toprağında yetişmesini kolaylaştırır. O bakımdan en iyi laleler ve soğanları bugün hala Hollanda’dan gelir.
Ben de Hollanda’nın çiçeği olduğunu sanardım çocukken. Ortaokulda İngilizce dersinde amaç bildiren bağlaçları öğrenirken ‘I want to go to Holland to see tulips’ kalıbını hatırladım. O zamanlar anlamazdım ama zamanla hep üzüldüm.
Baharınız lale renkleriyle dolu olsun!