Cuma Gecesi İstanbul'da "Kıbrıs'ta ne var, ne yok" diye televizyona bakarken iki dostumu bir tv programında sohbet ederken izledim. Nazmi Pınar, güzel bir ortamda Mete Tümerkan'ı konuk olarak almış aktüel konular hakkında yorumlarını alıyordu. Mete Tümerkan YDÜ'de (Yakı Doğu Üniversitesi) çıkan olaylar ile ilgili görüş açıklarken "Türkiye'den gelen öğrenciler bu politik kavgalarını buraya taşımasınlar" tarzı bir cümle kullandı.
İşte bu cümle bu konunun ele alınması gerektiğini gösterdiğinden beni yazı yazmaya yöneltti.
İlk önce YDÜ'de olanlara göz atacak olursak aslında "kimsenin hiç bir yerden politik kavga" getirmediğini görebiliriz.
Türkiye'de, Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada lider konuma gelmesinin ve bazı malüm ülkeler ile arasının açılmasının ardından "taşeronvari" bir şekilde azan kanlı PKK Terörü sadece Hakkari'de 24 canımızı katletmedi. Bu yıl katledilenlerin sayısına bir bakmalı herkes.
Türkiye'de barış ve huzur ortamı isteyen ve Türkiye'yi seven herkesin sabrının taştığı bir sırada belki de akrabalarını PKK Terörü'ne kurban vermiş öğrencilerin de aralarında bulunduğu gençler "Terörü Lanetlemek" amacıyla üniversitede gösteri yapmayacaklar da ne yapacaklar?
Üniversite öğrencisi duyarlı olmayacak da kim duyarlı olacak?
Üniversite de iken biz haksızlıklara sessiz mi kalırdık?
Bu nedenle bu çocukları anlamaya çalışmak zorundayız. Onlar Türkiye'den "olayları taşımıyorlar ülkemize".
Onlar Türkiye'den buraya geliyorlar. Anneleri, babaları, bacıları, dedeleri, sevgilileri ve daha nice değer verdikleri Türkiye'de. Türkiye'nin yüreği kan ağlarken onlar casino'da kumar oynayıp "Kan döken teröre kayıtsız mı kalsınlar?".
Ülkesini seven insan yapabilir mi bunu? Hele genç ise ve de üniversiteli ise elbette tavrını koyar!
Kıbrıs üniversitelerine gelen öğrenciler arasında belki de şu anda Kuzey Irak'ta ya da Türkiye'de "teröristlere karşı savaşan" kardeşleri ya da babaları olanlar bile var. Onların hassasiyetini unutmamak lazım.
Aynı şekilde "teröre karşı da olsa" Kürt kökenli olduğu için bazı kendini bilmezlerin rencide ettiği öğrencilerimiz de var.
İşte bu nedenle üniversitelerimizde AB'de olduğu gibi işleri sürekli üniversite içinde öğrenciler arasında gezmek, onlarla konuşmak ve onların saygısını kazanıp gerektiğinde kışkırtmalara karşı onları her zaman şiddete karşı olmaya ikna etmek becerisine sahip "streetworker" tarzı sosyal görevlilere acilen ihtiyaç var.
Üstelik üniversitelerdeki gençlerin tek sorunu "terör olaylarına demokratik tepki verdiklerinde kışkırtılmak" değil.
Türkiye'den gelen öğrenciler "ev kiralarından" ve daha nice sorundan yana dertli.
Bu konularda onlarla konuşup gerektiğinde sorunlu oldukları "ev sahibi" ya da başka muhataplarla sorunların giderilmesine de yardımcı olabilir "streetworker" tarzı çalışan sosyal görevliler.
Dün Levent Özadam bu konuda çok önemli bir noktaya da değindi. Kumar ve fuhuş!
Üniversite öğrencilerini casinolardan ve malüm gece klüplerinden uzak tutmak için çok daha katı kurallar gerekli. Bir çok casinoya gidip kumar oynayamamalı üniversite öğrencileri.
Dostum Levent Özadam'ın yazdığı gibi onları buraya yollayan anne ve babaları için bu çok önemli.
Tanıdığım bu adada öğrenimini sürdüren çok sayıda öğrenci tüm yaşadıkları sorunlara rağmen KKTC'yi seviyorlar ve burada olmak hoşlarına gidiyor. Biraz olsun daha fazla profesyonel desteğe ve toplumsal ilgiye ihtiyaçları var.
Örneğin Girne ve Lefkoşa arası araç kullananlar bilirler. Adada maalesef toplu taşımacılık berbat olduğundan hem Lefkoşa tarafında hem de Girne tarafında çok sayıda öğrenci hep araç bekler ve çok sayıda özel araçta tek şöförle geçip gider. Oysa her seferinde bir öğrenciyi de alıp yola devam etmek hiç sorun yaratmaz. Hatta bayanlar sadece kız öğrencilere bu olanağı sunabilirler. Biz de diğerlerine. Özellikle siyah öğrenciler sanırım bu konuda en zorluk çekenler.
Küçücük bir örnek verdiğim ama inanın bu alanda bile vereceğimiz destek öğrencilerin yaşamını kolaylaştırmakta.