Üç yıl önce Diyarbakır Emniyet Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Metin Murat Arslan’la tanışmam tesadüf oldu. Yazılarımda Emniyetin bölgedeki politikasını ve uyguladığı yöntemleri şiddetle eleştirmeme rağmen Arslan, daha çok beni sevmeye başladı ve çok sıkı bir okuyucum oldu.
Başta Kürt kimliği olmak üzere bütün farklı kimlikleri bağrında barındıran, Doğu-Batı arasında hep köprü olma mücadelesini veren, son derece dindar, davasına ve inancına sadık olan Metin Murat’la geçen telefon görüşmemizde “Cüneyt’ciğim ben de aday oldum” deyince doğrusu şok oldum. Hadi canım şaka yapıyorsun dedim. Hangi parti dedim? BBP dedi. Wey maşallah Metin abi, başka partiyi bulamadın mı diye sordum.
Benim nazarımda MHP ne ise BBP’de odur. –ki bölge halkı nazarından da aynı olduğunu söylersem abartı olmaz. MHP ve BBP’nin siyasal görüş ve politikasına hep karşı çıktım, evrensel adalet, demokrasi ve insan hakları boyutunda MHP ve BBP’nin hep sınıfta kaldığını düşünenlerdenim doğrusu. Arslan’ı yakında tanıyan biri olarak, biraz espri biraz ciddi olarak ona sordum, peki sayın vekilim, neden aday olduğunla ilgili bana bir şeyler yazar mısın dedim.
Metin bey de sağolsun üşenmeden oturmuş 2 sayfalık adaylık gerekçesini yazmış. İşte Arslan’ın roman tadında cevabı:
“Sevgili Kardeşim Cüneyt;
Diyorsun ki neden siyasette Büyük Birlik Partisi’ni tercih ettin. Bildiğin gibi Hukuksuz Zorla Emekliliğim ilgili bir makalemde de ifade ettiğim gibi, hiç bir sosyal güvencesi olmayan, iki dönüm toprağı eken, babasının zaman zaman odun, buğday veya kireç alıp satarak bazen de arkadaşlarının yanında günü birlik çalışarak altı çocuklu aileyi geçindirmeye çalışan bir ailenin en büyük evladıyım. Gümüşhane Kelkit gibi küçük ve maddi imkanları kısıtlı bir yerde doğup büyüyen, lise dahil 17 yılını geçirerek üniversite aşamasına gelen; ancak üniversite kazananların nadir olması nedeniyle sınava yeni bir yer görmek amacıyla “bende girdim” diyebilmek için sınava giren insanlarla büyüdüm. 1982 de Ege üniversitesi Kimya lisansı, 1984’te Hacettepe Üniversitesi almanca Kimya öğretmenliğini okumuş, 1985 te Polis Akademisini kazanarak 1989 öğrenimimi tamamlamış, daha sonra 1999 da Marmara Üniversitesi Sosyoloji dalında Yüksek Lisansını tamamlamış biriyim.
26 sene Emniyet Teşkilatında doğrucu davutluğundan ödün vermeyen, haksızlık karşısında eğilmeyen, kendisine veya başkasına menfaat biçmeyen, hayatında cezası olmayan ve sicili 90 dan yukarı olan, 206 maaş taltifi, 24 takdirname ile ödüllendirilen, 41 Hizmet içi kurs ve seminere katılımcı, 26 kez de eğitimci olarak katılan, gerek meslekle ilgili gerekse sosyal konular üzerine yazdığı 80'i aşkın makalesi çeşitli dergi ve internet sitelerinde yayınlanan, yazdığı 5 adet tiyatrosu Bartın, Denizli, Siirt, Diyarbakır, Aydın, Yozgat olmak üzere il Emniyet Müdürlükleri ve Polis Okullarınca sahnelenen birisi olarak hukuka aykırı kanun çıkarılarak bir komisyon marifetiyle zorla emekli edilen 1776 kişiden birisiyim. Rakam daha sonra 2000 leri aştı. Bu zorla emekli edilenlerin ortak özelliği dürüst ve hukuktan taviz vermeyecek kişiler olması gerisi boş laf; kuşa bak kuşa derken istediğini alıp götüren tilki olayına benzemektedir.
Zorla emekliliğimi sağlayan 3201 sayılı Kanuna eklenen geçici 27 inci maddesinin Anayasamızın 2 inci, 5 inci 10 uncu, 11 inci, 13 üncü, 15 inci, 38 inci, 48 inci 49 uncu 60 ıncı 70 inci, 128 inci, 129 uncu maddelerine aykırılığıyla ilgili davalar açtık bu konuda uzun anlatıma girmek istemiyorum.
Her zaman insanlarla sinerji oluşturmak ve hayata katma değer sağlamak anlayışıyla hayata baktım ve bakmağa devam etmekteyim. Emeklilikten sonra okumalara ağırlık verip çeşitli internet sitelerinde görüşlerimi paylaşmaya çalışmaktayım.
Emeklilikten sonra kenara çekilip keyfime bakmaktansa, ülkemin ve milletimin dertleriyle dertlenerek, gerek Türk Milleti adına, gerek İslam Milleti adına, gerekse İnsanlık adına nasıl katma değer sağlayabilirim ana fikir temelim olmuştur. Memuriyette iken de bir siyasi görüşüm olmakla birlikte bu görüşümü sessizce demokratik irade olan oy kullanmayla yaparak, ülkem insanlarına tarafsız, adil bir hizmet üretme gayretinde bulundum.
Memurken haklı da olsanız ülkenin gidişatıyla ilgili herhangi bir fikirde bulunmanız izinsiz olarak basına demeç verme sayılacağından, hele de günümüzde hükümeti yıkmak kabul edileceğinden o zamanki yazılarımda bu yönde yazamaz ve basına açıklamada bulunamazdım. Ancak emeklilikten sonra fikirlerimi açıkça ifade etmek ve ülke insanıma katkıda bulunmak istedim.
Bildiğin gibi inancım gereği canımı önemsemeyen kutsal değerler adına her türlü ırgalanmayı, soruşturmalar geçirmeyi, sürülmeyi ve hatta şehit olmayı göze alan birisiyim. Bu tavrım Allah’a c.c olan İnancından kaynaklanmaktadır. Bir hadiste var olan “Zulme karşı elinizle, olmazsa dilinizle, oda olmazsa kalbinizle buğz edin” emri gereği elimden geldiğince zulme dur demeye, yeri geldiğinde dilimle müdahale etmeye ve her türlü zulme buğz etmeyi yaşayan birisi oldum.
Türkiye’de siyasetin genelinde söz verir sözünde durmaz, politika gereği rahatça yalan söyler, muhalif olanın hiç olumlu yanını görmez ve tümden kara ilan eder, vatandaşı seçimden seçime hatırlar yönlerinden dolayı pek sevmez ancak ülkemin insanının yaşamının siyasete de önemli derecede bağlı olması nedeniyle temiz, dürüst, söz verdiğinde sözünde duran, yalan söylemeyen, ülke insanın imarı, gelişmesi, gelişmiş ülkelerin hak ve hürriyetlerine sahip ve hatta onları da geçen, diğer ülke insanlarına insanlık adına örnek olan bir ülke olma yönünde siyaset yapan bir partinin önemine inanmam ve bu inanç doğrultusunda hangi parti buna örnek teşkil edebilir diye baktığımda o partinin Büyük Birlik Partisi olduğuna karar vermem nedeniyle Büyük Birlik Partisinde aktif siyaset yapmam gerekir düşüncesini gerçekleştirmek için bu seçim döneminde kendilerine müracaatımda Büyük Birlik Partisinin İstanbul 3.Bölge Milletvekili adayı olarak teşkilatlarına kabul etmeleri benim için sevindirici ve onur verici bir gelişme olmuştur.
Ülkemizin haline baktığımızda, 1 000 seneyi aşkın İslam’ın bayraktarlığını yapan, Allah’ın c.c kainatı sevgi üzerine yaratmasını idrak etmiş ve yaşamına yansıtmış, Türküyle, Kürdüyle, Alevisiyle, Sünnisiyle, Ermenisiyle, Hıristiyan ve Yahudisiyle Selçuklunun, Osmanlının mensubu olmaktan onur duymuş, millet olmayı sağlamış, güzel ahlakı yaşamak ve yaşatmak adına sahip olduğu her şeyi ortaya koymuş, İslamın bayrağının düştüğü bu topraklarda kaldırarak tüm dünyaya insanlığı, sevgiyi ve barışı sağlama, hem bu dünyayı insanca yaşama, hem de diğer sonsuz dünyayı kazanma adına birlik ve beraberlik sergileyen ataların evlatları olarak ülkede var olan Kürt sorununu, Türk sorunu, Alevi sorununu, Sünni sorunu, Laiklik sorununu, Dindar sorununu, Azınlık sorunu kısaca Demokrasi ve İnsan hakları sorunlarını çözmeyi hedeflemiş bir parti olarak Büyük Birlik Partisi’ni gördüğüm için aday oldum.
Günümüzde kutsal kavramların içinin boşaltıldığı, günah ve ahlaksızlığın prim yaptığı, yalanla, iftirayla, kendi fikrinin dışındakileri hoyratça yok saydığı, dışladığı, yok etmeye çalıştığı; insanların yaşamlarının, geleceklerinin, namuslarının, ahlaklarının hiçe sayıldığı; İnsanı yaşat ki Devlet Yaşasın düsturu yerine kişilerin yaşamının yok sayıldığı ve devlet kurumlarının kutsal hale getirilerek kararlarının tartışılmayacak olarak algılattırılmasıyla göz ardı edildiği; İnsan hakkının Allah c.c indinde dinin temel direği ve temel hak iken göz ardı edilerek, şekli Müslümanlıkla ibadet kotarıldığı, dinin siyasete alet edilmeyecek kutsal, değerli, başlar üzerinde yeri var iken 1 500 sene önce indirilen ve kıyamete kadar din olarak devam edecekken, hiçbir kurum ve şahısla sınırlanmaması gerekirken, beşeri bir kurum olarak partiye ve siyasete alet edilerek insanların dinden soğutulduğu bir ortamda bunları yapmayan ve yapmayacak olarak Büyük Birlik Partisi’ni gördüğüm için aday oldum.
Parti amblemini dahi seçerken “Bizler amblemimizde “Hilâl” ve “Gül”ü tercih ettik. Sevgiye, barışa, zafere, saadete olan susuzluğumuzu gidersin diye yaptık bu tercihi. Hilâlimiz; karanlıkları aydınlatan ışığımızı, yayılmacılığa ve zulme dayanan Yeni Dünya Düzeni'ne alternatifimizi, muhalif duruşumuzu ve de gücümüzü ifade ediyor. Hilâlin kucakladığı Gülümüz; “En Sevgiliyi hatırlatan, O'nun insanlığa takdim ettiği soylu değerlerini vurgulayan; bozgunculuğu, kini ve zulmü reddeden bir sembol olarak seçilmiştir.” İfadeleriyle Allah c.c ve habibini baş tacı eden ve bunu istismar yapmayan ve yapmayacak olan olarak Büyük Birlik Partisi’ni gördüğüm için aday oldum.
Kendisiyle kaderi olarak iki kez görüşmenin nasip olduğu, bu ülkenin dertleriyle dertlenip hayatının 10 yılını hücrelerde, nezarethanelerde ve hapislerde işkenceler çeken ve insan haklarının yerle bir edilmesini göze alarak ve bunun karşılığında kimseden bir karşılık beklemeden niyetini Rabbine arz ederek yaşayan ve yaşadığını anlatan bir şehit lider olan Muhsin YAZICIOĞLU’na sahip olan olarak Büyük Birlik Partisi’ni gördüğüm için aday oldum.
Faili meçhulleri yaşayıp ve faili meçhulleri yaşayanlara empati(duygudaşlık) duyabilen, faili meçhullere karşı çıkan, anti demokratik her girişim ve darbeye mertçe duran, köy yakılmalarını, adaletin keyfi uygulanmasını kabul etmeyen olarak Büyük Birlik Partisi’ni gördüğüm için aday oldum.
Ülkede birliği ve beraberliği sağlayacak, kimseyi ötekileştirmeyecek; kişi komünist olsa da “Komünistler Moskova’ya” demeyen tam aksine her türlü fikre saygı duyan ve özgürlükleri herkesin herkese saygı duyarak hak yememe hassasiyetinde düşünen; suç ortamlarını yok etmeyi ve huzurlu yaşamayı amaç edinen ancak suçlu olanı da ıslah ederek topluma kazandırmayı hedefleyen; suça bulaşarak heba olan hayatlara kendi çocukları kadar üzüntü duyan; sevgi, saygı ve insan hakları temelli tüm sorunları çözecek, halkıyla katılımcı olacak, ülkede birlik ve dünyada itibarlı bir denge unsuru devlet olmayı sağlayacak dengeli, adil olarak Büyük Birlik Partisi’ni gördüğüm için aday oldum.” Diyor Metin Murat Arslan….