Kraliçe Avam Kamara’sına Neden Giremez?

1642 yılının Ocak ayında Kral Birinci Charles askeri güçleri ile Avam Kamarası’na yürüyerek emrine karşı gelen beş üyesini tutuklama girişinde bulundu. Ancak, bu beş milletvekili daha önce haber aldıkları için ortadan kayboldular. Bu tutuklama girişimi İngiltere’nin en kanlı iç savaşına yol açtı, Kral Charles da vatana ihanetten yargılandı ve idam edildi.
Kanlı iç savaştan sonra hiçbir kral veya kraliçe bir daha parlementoya kafa tutmaya cesaret edemedi. Alınan ders hem demokratikleşme adımı oldu, hem de geleneklere, uygulamalara yansıdı ve törenler için resmiyet kazandı.

Bizler sıradan insanlar parlementonun açılışı türenini yerinde izleyemeyiz ama görkemi her yıl televizyonlara yansır. Kraliçe de 2022 yılında yaşlılığının ve enflasyonun gölgesinde açılış konuşmasına son anda katılamayıp oğlunu gönderdi. Kraliçe tahttan feragat etmeme yemini etmiştir, oğlu da ‘Naip Kral’ değildir ama yine de İç Savaş’tan beri Charles isimli bir hanedan mensubudur. Kral olmak için doğan hiçbir çocuğa şimdiye kadar Charles ismi verilmemiştir. Bu yanıyla enteresandır.
Bu enteresan töreni ve barındırdığı ayrıntıları ele almak istedim. İlgi çekeceği düşüncesiyle…



Kraliçe 70 yıldır görevdedir, parlementoyu her defasında açarak yıllık çalışmalarını başlattı. Sadece son iki oğluna hamile olması sebebiyle iki defa bu görevi yerine getiremedi. Bir de bugün sağlığı elvermediği için gelemedi, oğlunu gönderdi.

Kraliçenin parlementoyu açma töreni 600 civarında katılım ve saray süvari alayı eşliğinde yapılır. Kendisi Buckingham Sarayı’ndan ayrılarak parlementoya doğru giderken parlementonun mahzeni olası bir devirme kumpasına karşı iyice aranır. Bu gelenek katoliklere daha fazla hak sözünün yerine getirilmemesi üzerine İskoçya’dan gelip İngiltere tahtına oturan Kral Birinci James’e karşı 1600’lü yılların başında yapılan başarısız suikast girişime işaret eder.
Törenle beraber her iki kamara üyeleri parlementoda yerlerini almaya başlar, kraliçenin mabeyinci başı tören boyunca bir milletvekilini rehin tutar ve tören sona erip kraliçe sarayına güvenli bir şekilde dönünce serbest bırakılır. Bu gelenek de kralların parlementoda zaman zaman istenmemelerini ve Kral Charles’ın halk temsilcilerini tutuklamasını sembolize eder. Bugün tamamen geleneksel olsa da rehin alma askerlerin eşliğinde gerçek bir tutuklama işlemidir.



Kraliçe parlementoya gelince Lordlar Kamarası’na doğru yürümeden önce onuncu kuşaktan amcası Kral Birinci Charles’in ölüm fermanının bulunduğu giyinme odasına alınır. Bunun sembolü parlementoya saygısızlık eden monarşinin başına gelenlerin hatırlatılmasıdır ve bu yorum değildir. Herkes ne olduğunu, odanın ne anlama geldiğini bilir. Yine de krallığın simgesi bayrak gönderdedir Kraliçe içeride olduğu sürece.
Kraliçe nihayet kraliyetin simgesi olan tacını giyerek kocası eşliğinde içeri alınır.
Bu sebeple krallar ve kraliçeler bu olayı sembolize eden ve Avam Kamarası’nın monarşiden bağımsız olduğunu temsilen buraya giremez, hatta kabul edilmez.
Kraliçenin gelemediği bu yılki ilk açılış töreni yürüyüşüne daha az popüler oğlu, dünyanın en uzun süre kral olmayı bekleyen Galler Prensi Charles katıldı.

Black Rod denilen ve Lordlar Kamarası’nda giriş ve çıkışı düzenleyen/denetleyen kişi Avam Kamarası’na celb gönderir ama Avam Kamarası kapıyı yüzüne kapatır, çarparak. Bu kapı çarpmasının sesi ‘MECLİS BAĞIMSIZDIR’ anlamına gelir.
Sonra kapalı kapı üç kere vurulur, ardından açılır ve devamında Avam Kamarası temsilcisi lordları takip ederek tören odasına gelir, tahtın karşısına oturur ve majestelerinin konuşmasını dinler.


Parlemento açılış konuşmasında majesteleri ne der?
Pek birşey diyemez! Çünkü yine kısıtlanmıştır, halkın sesi olan hükümetin komutu altındadır. Konuşmasını hükümet yazar, kendisine verir ve okur. Düz, duygusuz, yansız ve monoton okuması beklenir ki tarafsızlığına gölge düşürmesin. Konuşmasına ‘Lordlarım ve Avam Kamarası üyeleri’ diye başlar ve ara ara ‘hükümetim’ ifadelerini kullanmak zorundadır. Bunun dışında yapabileceği birşey yoktur.
Konuşma herkes tarafından sessizlik ve saygı içinde dinlenir, alkış veya protesto olmaz.
Hiç mi?
Ta ki 1998 yılında Kraliçe İkinci Elizabeth yıllık açılış konuşmasını yaparken Lordlar Kamarası üyeliğinin babadan oğula geçmesi uygulamasının/kuralının iptal edildiği ilan ettiğinde İşçi Partisi mensupları kendilerini tutamaz ve ‘Evet! Yaşa!…’ diye bağırınca ‘Lordlardan bir kısmı da ‘Olamaz, utanç…’ diye karşılık verir. Kraliçe ne yapar? Her zamanki gibi hiçbir şey…konuşmasına devam eder, bitirir ‘Allah yardımcınız olsun’ der ve sarayına döner.
Kraliçe’nin bu yıl yapamadığı konuşmasında oğlu ‘yaşam maliyetleri, satın alma gücü, ekonomik büyüme, sokağın güvenliği, dünyada özgürlük, Ukrayna’da barış, vergileri azaltmanın yolları, okulların standardı, akıl ve ruh sağlığı, altyapı yatırımları, ticaretin artması, tarım sektörü, etkin tarım yöntemleri, gıda güvenliği, teknolojiye yatırım, ülke bütünlüğü, kıyı güvenliği, mülteciler, İngiliz futbolu ve NATO’ dedi. Gecen sene annesi ‘fakirlikle savaş ve ekonomik büyüme…’ demişti.