Sevgili Okurlar,
Başka bir içsel yolculuğun bitimine yaklaştığım günlerde sizlerle yaşadıklarımın yansımalarını paylaşmak istiyorum!
Ruhsal yolculuk nasıl bir süreç dersiniz?
Kendimizi birazcık irdeleyip, biraz inceledikten sonra sizce kişisel gelişimimizi tamamlamış oluyor muyuz?
Herşeyi ögrendiğimizi zannedip, birdenbire düşünce kontrolunu bırakıp, öğrendiklerimizi bir kenara attığımızda neler oluyor sizce?
Yerimizde saymak var mı sizce kişisel gelişimimizde? Ya da geriye bile gitmek? Hedeflerimizi gerçekleştirememek ya da aynı noktada kalmak? Elbette ki var? Nasıl oluyor peki bunca ögrendiklerimiz, bunca aldığımız yol sonrası aynı noktada kalabilmek nasıl oluyor? Nasıl mı oluyor? Tecrubelerden ders almayarak yerimizde kalabiliyoruz elbette! Hayat bize birtakım şeyleri ögrenene kadar aynı tecrubeleri farklı insanlarla veya farkli olaylarla karsimiza çıkarmaya devam ediyor. Sizlere de oluyor mu sevgili okurlar?
Kendimizi 3. Boyutun dunyasal kavramları içinde kaybetmek ne de kolay! Olayları ve insanları yargılamak, deneyimleri iyi kötü olarak etiketlemek, birdenbire kendimizi bırakmak..Odak noktamızı, fiziksel beden ve fiziksel istek ve ihtiyaçlarimiz üzerinde yoğunlaştirmak ve fiziksel bedenimizde ruhsal yolculuk yaptimizi unutmak… Cevremizdeki enerjileri ve de en önemlisi düşünce güçümüzü unutarak yaşamaya devam etmek…
Beden, ruh ve zihin bütünlüğünde ise, elbette bu negatif döngu bizim fiziksel sağlımızı da etkilemekte… Zaman içinde karşimiza çıkan yorğunluklar ve de bir takım hastalıklara şaşırmamalı…Neler mi yapabiliriz bu durumda? En basit yöntemler en değerlileri aslında, doğa ile bütünleşip, kendi içsel doğallımıza yolculuk etmek… En önemlisi bu! Bizi ne mutlu ediyor ise, bu aktivitelere yönelmek yine, kalbimizle ve ruhumuzla irtibata geçmek, sessizliğimize gömülmek belki de! Tamamen ana odaklanmak, simdinin değerini ve önemini kendi kendimize yeniden hatırlatmak ve bu farkındalıkla yürümek gün boyunca…
Iste bu noktada, bana çok iyi gelen bir sey sanat! Bir süredir devam etmekte olduğum Sothebys Art Instituion da aldığım kurs olan ‘‘Contemporary Art’’ da bu noktaları fark ettiğimde oldukca sevindim! Aslında elbette bu şekilde bir yansıma olacaktı sanata da! Çünkü sanat kişilerin aktarimi, yansıması olduğuna göre, son dönemde yaşanan farkındalıklı yaşam tarsi elbette ki sanatciları da etkilemişti..
Gelin beraberce bu sanatcilara ve yarattıklarına biraz kulak verelim! Tarih sıralamasına bakacak olursak, oncelikle 1916'larda Dadaism akımı ile yargısızlık ve tümü kapsayan, ayırım yapmayan bir bakış açısı çikiyor karşımıza.. özellikle Cabaret Voltaire isimli atolyede tüm sanatcılar tamamen içlerinden geldiği gibi, adeta bir katarsız gibi yaratıcılıklarını sergilemektelerdi. 1916'da çıkan bu akımda, 1. Dunya Savaşı karşıtı herşey geçerli ve değerli idi. Yani savaş karsıtı değerler olan, barış, sevgi, yargısızlık, kabullenici tutum, tolerans..Bu akımda ayrıca roller farklı değil de, yaratıcı ve izleyiciler bir bütün haline gelmişti.
1960 yıllarına geldiğimizde ise, Allan Kaprow ile hayata dair sorular karşımıza çıkıyor. ‘‘Happening’’ konseptinin yaratıcısı olan Kaprow ile hayata dair sorular soruyor ve cevaplarını bulmaya çalışıyoruz. Tamamen anda kalarak ve farkındalık içinde yaratan ve seyircinin beraberce oluşturduğu yaratımlar karşımıza çıkıyor! Bu yaratımlarda ise, sonuç değil de süreçin değeri önemle ortaya çıkıyor!
Aynı şekilde Yves Klein da aynı yıllarda Fransada yaratımları denemektedir. Kişilerin bir araya geldiği, beraberce bir bütün içinde egolarından arınarak adeta ortaya çıkardıkları yaratımlar..
1970'lere geldiğimizde ise, Trisha Brown ve onun gibi birtakım başka sanatcıların sanatı ve sanatsal etkinleri topluluklara ulaştırmayı hedeflemişlerdir.
İşte bu bilgileri öğrenirken aklımda ucuşan noktalar oldu, düşünceler gelip geçtiler dizi dizi… hepimizin aldığı yollar sanata yansıyor idi... 1970 lere kadar olan yolculukta dahi günümüzün değerlerini bulmak olasi..
Nedir bu değerler?
Öncelikle koşulsuz kabul, koşulsuz sevgi, yargılamamak, olduğu gibi kabul etmek, ayırımcılık yapmadan, birlik bilinçini yaşamak!
Hepimizin bir bütün oldugu bilğisi ve bu bilinç ile yaşamak!
Sevgili okurlar, bu bilgilerin ışığı ne kadar da güzel, ancak işsellestirebiliyor muyuz bizler bu ışığı?
Ne kadar içimizde hissediyoruz? Yargılıyor muyuz bizler cevremizdekileri?
Ayırımcılık yapıyor muyuz?
Evrene, bolluk bilincine inanıp güveniyor muyuz?
Hayatın bizlere her zaman daha iyiyi getirdiğine olan inançımız nasil?
İçimizdeki korkuları sevgiye dönüştürebiliyor muyuz?
Soralım şimdi tüm bu soruları kendimize?
Eğer evet değilse bunların cevabı kendimiz üzerine çalışmaya devam edelim!
Korkularımızı, güvensizliklerimizi ışığa dönüştürmeyi hedefleyelim!