Aşağıda gerçek bir hikayaden esinlenip yazdığım olaylar ve tavsiyelerim kariyer hedefi yüksek ve gelecekte uluslararası temsil pozisyonlarında olacak gençler içindir. Tabiki normal ya da az bir İngilizceyle dünya çapında işler yapanlar var. Onlar yazının konusu içinde değiller. Üzerlerine almasınlar lütfen. Ben de hala bu yolda ilerleyenlerdenim.
Hikayemiz
“Gencimiz üniversitesini bitirir. İngilizce’nin yurtdışında öğrenilmesi gerektiğini bilmektedir. Yurt dışı danışmanlık şirketleri araştırılır. En havalı satış elemanının dediklerine göre İngiltere’de bir yer seçilir. Gariban ana-babadan yılların birikimi alınıp bu “kutsal” eğitime yatırlır.
Adrenalin yüklü bir süreçle vize sonuçlanır. İngiltereye gelinir.
Eğitim başlar. Özgürdür. Filmlerden hayal ettiği hayatı bulmuştur. Baskı yoktur. Etrafından etkilenmeye başlar. Gece hayatı cazip gelir. Çat-pat İngilizce konuşmaya başlar. Bu arada daha önce forumlarda okudukları vardır kafasında. Bir kız arkadaş edinmeye didinir. Çalışmak için bir yer arar.Türkiye’de olsa yüzüne bakmayacağı işlerin peşinde koşar.
Gelmeden önceki hayali, üç ayda “bülbül” olup, İngilizce “ötmektir”..
Bir yandan geziler, eğlenceler. İşin dozunu bilemez. Maddi manevi kaybeder de kaybeder. Zaman geçer… Baba parası biter, çalışma da masraflara yetmez. Vicdanı sızlasada bir daha mı gelecez der ve babadan takviye ister.
Böyle böyle aylar geçer, yılları bulur. Face’de binlerce fotoğraf, Foursquare’de yüzlerce “check in” le zaman dolar.
Artık İngilizce konuşuyordur. Türkiye’ye döner.
İş arayacaktır. Havalı olmalıdır. Tüm dayılar devreye sokulur. En iyi CV hazılanır. Her yere başvurulur.
Sonunda bir yerde işe başlar. İngiltere tecrübesiyle yurtdışı bağlantılı bir iş bulmuştur. İlk iş toplantısına gidilir. Amerikalı müşterilerine ürün tanıtımı yapılacaktır. Yanında pazarlama müdürüyle toplantı başlar ve işte orda gerçek ortaya çıkar.
Kendisinden beklenti yüksektir. Kendini ispatlama gayretiyle konuşur bol miktarda. Hafiften İngiliz aksanı taklit edilir. Bu arada bir türlü tam anlamaz konuşmaları. Yarım yarım devam eder. Ama bakar kendi müdürü de kendisi gibi konuşmaktadır, rahatlar. Demek ki böyleymiş der.
Diğer tarafta Amerikalı satın almacı anlamıştır durumu. Karşısındakiler tamamen sokak İngilizcesiyle konuşup, ana konuları bile tam anlamayacak düzeydedirler. Bir-sıfır galip başladığını bilir Amerikalı. Karşı taraf yarım anlayacak ama Amerikalı’nın istediklerini tam kabul edecektir. Düşünür, günün tadını çıkarmaya bakar.
Günün sonunda bu ucuz ve saf ülkede, en kaliteli ürünü en iyi fiyata almış, leziz yemekleri yemiş, hamam sefası sürmüş, gecelerde en iyi alemleri yapmıştır.”
Aman Dikkat!
Yukardaki sade örnek bizim ülkemiz gençlerinin yurtdışı macerasında yüksek oranda yaşanan bir durum malesef. İngiltere’ye gelecek gençler;
Sokaklar ve gece kulüpleri size çok farklı bir İngilizce öğretir. Orda belki konuşmaya ısınabilirsiniz ancak daha üst düzey bir İngilizceye ihtiyacınız var. Master yapın, eğitimli İngiliz dostlar edinin, kaliteli öğrenin, iş İngilizcesi çalışın, kitap okuyun, bol bol haber ve belgesel izleyin ve kaliteli insanlarla konuşun.
Sizden önce buralara gelip dönmüşlere biraz daha sorgulayıcı bakın. Basit konuşanları örnek almayın.Tabiki iyi anlayıp-konuşanları vardır ancak genelinin sahip olduğu özgüven, kurulan yalan dünyadaki balonlardır. O dünyada kimse kimsenin bilgisinin boş olduğunu söyleyemez.
Düzgün anlayıp, kaliteli konuşamadığımızda en azından kendi alanımızda ülkemizi olumsuz etkiliyoruz. Özel sektörde ya da devlette farkında olmadığımız bir çok zayıflıklara neden oluyoruz.
Şu an dünyada –malesef- hala en geçerli dil İngilizce. Uluslararası tek konuşma dili. Resmi gayri resmi tüm yazışmalar bu dilde. O zaman bu dili en iyi şekilde öğrenmemiz gerek. İngilizce tartışabilmemiz gerek. Deyimleri, imaları, atasözlerini anlamamız gerek. Karşımızdaki bizimle konuşurken çekinmeli, kandırabileceğini düşünmemeli.
Bir toplantıda, konferansda rahatlıkla konumuzu, tezimizi savunabileceğimiz bir İngilizcemizin olması gerek. Yoksa basit durumlara düşüyoruz. Ülkemizi anlatamıyoruz. Ürünlerimizi satamıyoruz. Yeterince kar yapamıyoruz.
Komplekslerimizi ve özentilerimizi bırakalım. Kötü örnek, örnek değildir. İngiltere ya da herhangi bir batı ülkesine siz eğitime geliyorsunuz. Buradan almanız gerekenler ahlaksızlıkları değil. Özenmeyin. Tamamen bomboş bir hayatları var. Gençliğinize kanmayın. Dikkatle bakarsanız, sosyal hayatları sizi tiksindirecektir.
Batıda kurulan sistmeleri anlamaya çalışın. Sorgulayın. Kaliteli dostlar edinin. Dünya çapında networkünüz olsun. İlerde çok işinize yarayacak.
Dil öğrenmek yılla-yıllar alan bir süreçtir. Yurt dışından döndükten sonra da sürekli okumanız, geliştirmeniz gereken ayrı bir iştir. Türkçeyi kaç yılda öğrenebildiğinizi düşünün.
Ve özellikle devlet içinde kariyer yapmak isteyenler lütfen İngilizceniz çok iyi olsun. Bizi mahcup ediyorsunuz. Tekrar ediyorum, keşke İngilizce ile anlaşmak zorunda kalmasaydık ama malesef hala dünyada ortak tek dil İngilizce.
Selamlarımla…