Kolluk güçlerine son uyarımdır!
Başbakan da sözünü yemiş durumda! 29.03.2013 gecesi CNN-Türk ve Kanal D’de canlı yayında milyonların önünde aynen şöyle demişti.
“Silahsız olarak geçişini yap. Silahını Türkiye’de bırak, silahsız çekil... Sınırları geçeceklerse silahı bırakmakla bu mümkün olur. Silahların susması demiyorum, silahın bırakılması diyorum... Silah bırakmadan bu süreç olmaz. Ülkemde şu silah bırakma işi gerçekleşmiş olduğu anda Türkiye sıçrayacaktır.”
Başbakan’da da tıs yok! Herhalde o da ellerinde silahlarla çekilen PKK’lıların fotoğraflarına bakıyordur!
***
Şu an itibari ile sütre gerisine çekilmiş TSK ve Emniyet mensuplarına son kez sesleniyorum.
Açık ve seçik suç işliyorsunuz!
TCK’ya göre sınır dışına çıkan PKK’lılar suçlu. Bırakın adam öldürme, devlete silahlı
başkaldırma gibi ağır suçları, PKK’nın servis ettiği çekilme fotoğraflarında açıkça görüldüğü gibi “ruhsatsız silah” taşıdıkları için bile suçlular. Suçluları arayıp-bulup, adalete teslim etmek üzere önce ikaz edip, gerekirse güç kullanarak durdurmak TSK ve Emniyet’in görevi. Bu görevi yapmaktan kimse onları men edemez. Anayasa’nın 137. Maddesi ve Devlet Memurları Kanunu’nun 11. Maddesi’ne göre kimse onlara kanun dışı yazılı/sözlü emir veremez. Başbakan da veremez. Kanunları ihlal eden emri veren de, yerine getiren de suçludur.
Sözlü emir veren Başbakan, ilgili Bakanlar, Genelkurmay Başkanı ve tüm komutanlar/emniyet yöneticileri, hatta Mehmetçik/polisler fotoğrafları bizim gibi seyrederken suç işliyorlar!
***
Efendim, “geldikleri gibi gideceklermiş”, sınırdan nasıl gizli girdilerse öyle gizli çıksınlarmış! Bu sözleri bir ülkenin Başbakan’ı, ilgili Bakanları söyleyebildiler!
Açıkçası TSK’ya “göz yumun” dediler! Onlar da yumuyorlar.
Ancak bu kez gizlilik bile yok. Karayılan 25 Nisan’da tarih vererek sınır dışına çıkışı ilan etti. Bir anlamda kendi örgütünü deşifre etti. Daha önce herhangi bir sınırdan “gizli giriş”i ilan etmiş miydi? Bu kez İstihbarat’a bile gerek yoktu. Ortada açık seçik önden uyarı var!
25 Nisan’dan sonra TSK’nın görevi sınırda teyakkuza geçmek, elinden gelen her noktayı gözaltına almaktı. Tersine onlar mayınlı arazilerin önüne uyarı levhaları asarak “aman başınıza bir şey gelmesin!” diyerek PKK’yı uyardılar.
***
Gizli ve sözlü emri neden sessizce tebellüğ ettiler?
Silivri’ye gitmekten korkuyorlar!
Ben de soruyorum: Hadi şimdi size kimse dokunmadı. Gün gelip hesap döndüğünde ne yapacaksınız?
28 Şubatçılar için gün geldi hesap hesap dönmedi mi? Ergenekon, Balyoz Davaları’nda haklı/haksız yargılanan komutanlar için hesap dönmedi mi? Hatta onlara yalancı gizli tanıklar, ispatlanmış CD tahrifleri, uyduruk belgeler ile kumpas kurulmadı mı?
Çok daha basit bir uyarı yapayım. Elinde silahla sınır dışına çıkan PKK’lıların eğer “reformlar”ı beğenmezlerse tekrar savaşmak üzere geri döneceklerini Karayılan açıkça söyledi. Tehdit etti. Eğer, PKK “reformlar”ı beğenmez ise, sınır dışına çıkmalarına göz yumduğunuz PKK’lılar geri dönüp, yine Mehmetçikleri şehit etmeye başlarlarsa hangi vicdanla yaşayacaksınız?
***
Bazı yalaka gazetecilerin Habur Kapısı rezaletinde ileri sürdüğü tezi kimse tekrar ileri sürmesin.
“Barış uğruna birazcık hukuksuzluğa, hukuka azıcık takla attırmaya göz yummak lazım!”
O hukuk bir gün bugünün TSK komutanlarına da lazım olacaksa, asla!
Üstelik, hukuksuzluğa hiç gerek yoktu. Madem barış istiyor, madem bunun için ser (baş) vermeye hazır, pekâlâ Başbakan TBMM’ye gidebilir, oradan gerekli kanunu (bana göre genel af) çıkarabilirdi! Ama ne oldu?
Başbakan böyle bir kanun teklifine bazı AKP’lilerin bile oy vermeyeceğinden korktuğu için değil serini vermek, siyasi ikbalini bile zerre kadar riske atmayı tercih etmedi.
Ateşten gömleği başta TSK olmak üzere tüm kolluk güçlerinin kucağına attı!
***
TSK’nın komutanları, diğer kolluk güçlerinin amirleri-müdürleri!
Artık suç işleme sürecine girdiniz! Suçunuzu fütursuzca fotoğraf yayınlayan PKK belgeliyor! Bari dostlar alışverişte görsün diye resimlerin nerede ve kimler tarafından çekildiğini tespit edin!
(Yurt'tan)