KKTC'nın tek derdi UBP Kurultayı mı?

Değerli okurlarım KKTC'de garip işler oluyor. Eminim aşağıda soracağım soruların cevabını sizler de merak ediyor ve aynı konuları sorguluyorsunuzdur.

İşte bu soruları sizlerle paylaşıyorum.

UBP'li olmayanlar UBP'lilerden daha fazla UBP Kurultayı ile ilgilenmekteler. Hayırdır?

Hele medyada bazıları varki "Hanedan" olduğu iddia edilen çevrelere yaranmak için "Kurultay" konusunu neredeyse tefrika halinde günlerce yazmaktalar.

KKTC'nin tek derdi kurultay mı?

UBP'li olmayan birini neden bu kadar ilgilendirmekte UBP'nin başkanının kim olacağı?

UBP'li olmayanların başka hiç bir sorunu yok mu?

KKTC'de tüm sorunların tek çözüm olanağı UBP'nin ikinci kurultayını yapıp, yapmaması mı?

Lefkoşa Belediyesi'nde işler yolunda gitmiyorsa bunun nedeni UBP'nin ikinci kurultayını yapmamış olması mı?

Lefkoşa'da çöpler UBP ikinci kurultayı yapmadığı için mi toplanmadı?

"Ulaştırma" konusunda "çuvallamış" olan bir vekil örneğinde olduğu gibi onun tüm işi gücü bırakıp "Hanedan'ın" emir komuta zinciri hizmetinde ikinci kurultayın yapılması için yanıp, tutuşması sonucu amacına ulaşsa bundan önce berbat olan karnesiyle bundan sonra nasıl umut olacak? Kurultayın alternatif galibi onu bakan mı yapacak ve yaparsa KKTC'ye dün faydası olmayanın yarın ne yararı olacak?

Dürüst olmamız gerekirse KKTC'nin ana sorunu UBP'nin ikinci kurultayını yapıp, yapmaması değil.

Anavatan ile ilişkiler söz konusu ise hali hazırdaki hükümetten daha iyi ilişkiler kurarak atılması gereken adımları atmasını mı bekliyoruz birilerinin?

Anavatan günümüz hükümeti ve icraatinden memnun. Peki o zaman habire "anavatan" edebiyatı yaparak "ille de iktidarı devirelim" diyenler "hangi anavatana sadık olmaktan bahsetmekteler?"

UBP yönetimi illa "Hanedan'ın kontrolünde" olmalı diyen "merkez" anavatana sadık olsaydı bu kavgayı bu noktaya getirir miydi?

Hem "onlarca yıldır anavatana bağlıyım" iddiasında olunup hem de nasıl "anavatanın tercihlerine karşı bu denli anti-anavatan bir kavga" verilebilinir?

Kaybedilmesinden korkulan "koltuklar", "makamlar", "imtiyazlar", "geçmişten hep sahip olunmasına alışılmış güçler", "nemalar" ve "böyle gelmiş böyle gider yaşam tarzı" anavatanın Başbakanı'nı "kandırdığını sanacak kadar ufak hesaplarla yapılan işlere bulaşmaya" değer mi?

Geçmişte Türkiye'de "irtica gelecek onun için sizi koruyoruz" diyen üniformalıların her türlü anti-demokratik yöntemle Türkiye'ye çok zarar verdikleri gerçeğini de göz önünde tutacak olursak şimdi de "KKTC'yi müslümanlaştıracaklar, ama biz direneceğiz" diyerek aslında çoktan sona ermiş olması gereken sadece kendilerine çalışan sistemi kurtarmaya çalışanların Kuzey Kıbrıs'ın geleceğini engellemeye çalıştıklarını görmemek için kör olmak gerekmez mi?

Türkiye'de hiç bir zaman "irtica tehlikesi" olmadığı gibi KKTC'de zaten "müslüman" bir ülke! Değil mi?

Müslümanları "AK Parti sizi müslümanlaştıracak" ya da "Recep Tayyip Erdoğan sizin müslüman olmanızı istiyor" gibi cümlelerle korkutmaya çalışmak ne derece "doğru bir tavır". Zaten müslüman olan Kıbrıslı Türkler niye cami yapımına, İlahiyat Fakültesi'ne ya da dini eğitimin daha kaliteli olmasına karşı olsunlar?

Gördüğünüz gibi birileri sadece ve sadece hak etmedikleri konumlarını sürdürmek ve çıkarlarını kollamak adına KKTC'de istikrarın olmamasını, Türkiye ve KKTC arasındaki mükemmel ilişkilerin bozulması tehlikesini ve kendi partilerinin parçalanması riskini bile göze alabilmekteler.

UBP'nin ikinci kurultayı yapıp, yapmaması niçin bu derece "abartılmakta"?

Türkiye ve KKTC için mi yoksa "yıkılmakta olan bir Hanedan'ın" yıkılmamasını sağlamak için mi?

Soruyorum.