Kızlarıma tek taş yüzük gerekmez...
-”Benim kızıma tek taş yüzük falan almasınlar... Gerek yok...” dedim...
Berbat bir şartlanma ve küçüklük yıllarında edinilmiş “öğrenilmiş çaresizliklerden” biri genç kızların tek taş yüzük takıntıları...
Tek taş yüzüğü gizli gizli hayatlarının en önemli yerine koyan kadınlara bir şey demiyorum...
“Bir erkek tarafından evliliğe değer!!! bulunarak evlenmek” öğrenilmiş çaresizliklerden muzdarip bir genç kadın için önemli olabilir...
O kadınları suçlamam...
Fakat annelerine kinayeli bir şekilde söylediğim şey;
“Aman benim kızlarıma, illa evlilik teklif etmeye falan çalışmasınlar... Hiç umurumun teki değil... Kızlarımın da umurunda olmaması için elimden geleni yapacağım...”
Şöyle dedim küçüğün annesine...
Aynısını düşünerek büyük kızım için de;
- “Çok istiyorlarsa evlenirler de...
Niye evlenecekmiş benim kızlarım illa ki?.. Böyle bir şart mı var?..
Evleneceği adamların mı garantilemesini istiyorum hayatlarını?..
Benim kızlarımın evlenecek adamın sağlayacağı maddi zıngırtılara ihtiyacı yok... Çok zengin olduklarından değil... İsterlerse istedikleri parayı kendileri kazanabileceklerini bilecekleri için...
Bir erkek kızlarımdan biriyle evlenmek isteyince mi daha fazla değer kazanacak benim kızlarım?..
Böyle bir aşağılanmayı ben nasıl kızlarım için kabul ederim?..
İstemiyorlarsa hiç teklif etmesinler...
Benim kızlarımın hiçbir erkeğin parasına da puluna da, garantisine de evlilik sözleşmesine de, evlilik teklifiyle oluşacak değer artışına!! da ihtiyaçları yok... Başka kapıya...”
Büyümekte olan kızlarım adına konuşmak istemediğim için, daha fazlasını söylemiyorum...
Bana kalsa fazlasını söylerim...
Evlilik kurumunun bir kadın için “garanti müessesesi” haline getirilmek istendiğini, “evliliği garanti müessesesi olarak gören” genç bir kızın hayatta sınırsız yaratıcılığını kendi elleriyle yok edeceğini, bir insanın ve bir kadının bu tür garantiler peşinde, güvenceler aramasının kişisel gelişimini mahvedeceğini de söylerdim...
- “Elin adamından neyi güvence arasın benim kızlarım?..” diye de sorabilirdim...
Aşıksa aşkını yaşar...
Aşkının karşılığında güvence aramalarına gerek yok...
Küçük kızımın annesi merakla beni dinliyordu...
- “Özellikle kızlarımdan bahsettim” dedim... “Eğer oğlum için bu sözleri söyleyecek olsaydım, erkek babası elbet bunları söyleyecek... Oğlunu kıymetli görecek... Kızlara kaptırmak istemeyecek...” derlerdi...
“Oğlumdan önce kızlarım için istiyorum... Benim kızlarım kıymetli... Tek taş uğruna, garanti peşinde koşacak kızım yok benim...”
Şimdi biliyorum ki, “tek taş bir garanti meselesi mi?.. Aşk meselesi değil mi?..” diye akacak gürleyecek bir kesim olacak...
“Aşık olan insanın evlenmek istemesinden daha doğal ne olabilir ki?..” türünden istismara açık ahlaki boyutu yüksek laflar edilecek...
Aşık olan insan aşıksa, önce aşkını yaşasın...
Evlilik aşkın bir tezahürü değil, şirketleşmenin, sözleşmenin, yükümlülüklerin ve müeyyidelerin bir yansıması...
Bunu aşkın doğal sonucu göstermek “demagojinin ve çarpıtmanın dik âlâsı...”
Evlilik olmasın mı?..
Hayır, böyle söylemiyorum...
İsteyen evlenir, nasıl içinden geliyorsa öyle yaşar...
Benim “kızlarımın, elin oğlundan maddi güvence istemelerine” hiç gerek yok...
Eksik olsun diyorum...
Erkekten gelecek evlilik teklifiyle “daha değerli olacaksa” kızlarım, vah bana...
Onlar zaten benim gözümde dünyanın en değerli yaratıkları... Değerli hissetmeleri için adamın birinin evlenme teklif etmesine ve tek taş yüzük almasına hiç gerek yok...
Üstü kalsın!..
AZİZ YILDIRIM, AYKUT KOCAMAN’DAN VAZGEÇEMEZ...
Fenerbahçe’yi çok yakından bilen bir dostumla sohbet ettim... - “Abi ismimi yazmazsan sana Fenerbahçe’deki durumu anlatayım...” dedi...
- “Anlat” dedim...
“Aziz Yıldırım, ne Şekip Mosturoğlu’ndan...
Ne İlhan Ekşioğlu’ndan...
Ne de Aykut Kocaman’dan vazgeçemez...
Durum bu kadar net ve sarihtir...”
Fenerbahçeli dostuma “Neden” diye sormadım...
Üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorum...
Zor bir mahkeme ve dava sürecinin içinden geçiyorlar ve bu bir süre daha devam edecek...
Hele Yargıtay onamaz, karar yeniden normal mahkemelere sevk edilirse...
Peki bu durumda ne olur?..
Mehmet Topal, dörtlü savunmanın önünde tek ön libero olarak oynar...
Meireles’in ileri geri özelliğini hesaba katarak Aykut Kocaman onu Alex’le, geçen yıl oynayan Emre’nin yerine oynatacak...
Böylece Fenerbahçe orta sahada Meireles ve Mehmet Topal’la oynarken, ilerde sağda Krasiç, forvette Kuyt ve Sow, solda ise Stoch’la oynama fırsatı elde eder...
Alex de 65’ten sonra değerlendirilmek üzere ilk 11’den kopar...
Fenerbahçe’nin bu yılki orta yol formülü budur...
Yargıtay’dan çıkacak karar, Fenerbahçe’de başkanlığın nereye gideceğini gösterecek...
Aziz Yıldırım’ın cezası onanırsa, Yıldırım başkanlıktan ayrılır...
Yargıtay onamaz bozarsa, dava özel yetkili mahkemelerden çıkacağı için, normal mahkemelere gider ve uzun sürecek yeni davada Aziz Yıldırım’ın başkanlığı sürer...
Fenerbahçe’de durumun özeti budur...
QUARESMA YÜZDE 10 İNDİRİME YANAŞMADI...
Quaresma Beşiktaş’tan 3 milyon 750 bin euro para alıyor...
Menajeri George Mendes, Quaresma’nın transferinden 3 milyon euro aldı...
Quaresma 3 milyon 750 bin euroyu iki sene alarak 7.5 milyon euronun sahibi olmaktan mutlu...
Beşiktaş, Inter takımına da bu transferden 7 milyon euronun üzerinde para verdi mi, verdi...
Bütün bunları göz önünde bulunduran Beşiktaş yönetimi, Quaresma’dan ve menajerlerinden Portekizli futbolcunun yıllık ücretinden yüzde 10 indirime gitmesini istediler...
Ne eder Quaresma’nın ücretinin yüzde 10’luk bölümü?..
375 bin euro...
Quaresma Beşiktaş’ın istediği indirimi yapsa bile, bu yıl Beşiktaş’tan 3 milyon 375 bin euro para alacak...
Beşiktaş yönetimi “Quaresma’ya bugüne kadar 21 milyon euro para ödedik... Bu yıl için bu kadarlık fedakarlık istemek normal değil mi?..” dedi...
Cevap;
- “Bir kuruş bile inmeyiz...”
- “Peki Quaresma’ya takım bulun... Satalım gitsin?..”
- “Hayır, takım yok... Bonservis parası vermiyorlar...”
- “Bonservis parası olmadan bulun o zaman yabancı bir takım...”
- “Beşiktaş Quaresma’nın 3 milyon 750 bin euroluk yıllık ücretinin 1.5-2 milyon euroluk kısmını ödesin, ancak öyle gidebilir Quaresma...”
Siz olsanız ne yaparsınız?..
Denebilir ki, “Madem elinde kaldı ve yapacak bir şeyin yok, o zaman Quaresma’dan yararlan... Takımda oynat...”
Bugün Quaresma oynamadığı için takımda kaç Türk futbolcunun insanüstü bir gayret göstererek takıma girme mücadelesi yaptığını biliyor musunuz?..
Bazen bir futbolcuyu takıma sokmayarak, genç ve hırslı futbolcuları mucizevi bir şekilde motive edebileceğinizi bilir misiniz?..
Quaresma sonunda Beşiktaş’ta bu sene oynayabilir...
Fakat mesele Quaresma değil Beşiktaş’ta...
Mesele Olcan nasıl oynayacak bu yıl?..
Holosko istikrarlı form tutacak mı?..
Hasan Türk yerinin vazgeçilmezi olabilecek mi?..
Oğuzhan yeni bir yıldız olacak mı?..
Batuhan üzerindeki ataletten kurtulup, Türkiye’nin aradığı santrafor olabilecek mi?..
Quaresma’yla arasının limoni olduğu anlaşılan Fernandes, Quaresma’sız bir takımda daha fazla liderlik yapacak mı?..
Beşiktaş’ın cevap aradığı sorular bunlar...
“Quaresma oynayacak mı, oynamayacak mı?..”
Bu soru televizyon yorumcularının rating tartışmasına yarar...
Beşiktaş’ın geleceğine değil...
Geçiniz...
(Vatan gazetesinden alınmıştır)