Bazı isimler özeldir, değil mi? değişmemeli, o halde ulusal vakıf dememeli…National Trust.
6 milyondan fazla üyesi ve 700 milyon Sterlin’e yakın geliri ile İngiltere kıyı şeridinden İrlanda çayırlarına veya sahip olduğu Rembrandt portresine kadar ilginç bir vakıf. 12 Ocak 1895’ten beri, kuruluş yıldönümünde daha derinden incelemek uygun olur.
Mülkler, malikaneler, çiftlikler, çayırlar, koyunlar falan vakfa aittir ama herşey halkındır…
Yani; ‘for ever, for everyone’
Mülklerinden içeri girerken verilen ücret de buraları muhafaza etmek amacındadır.
John Lennon ve Paul McCartney’in evlerinden Tavşan Peter ve arkadaşlarının yaratıcısı Beatrix Potter’ın Göller Bölgesi’ndeki evine, Lord Curzon’un malikanesinden Isaac Newton’un köy evine, Stonehenge arazinin yer aldığı Salisbury Ovası’ndan Newton’un ‘Elma Ağacı’na, Shakespeare’in evlerinden hayatım halka aittir diyen İngiltere’nin en zeki adamı Bernard Shaw’ın evine ve tabi Rembrandt, Bosch, El Greco, Rubens portrelerine kadar evi, eseri, malikaneyi, çayırı, sahil şeridini, içindeki yaban hayatıyla koruması altına almış, bakımını üstlenmiştir. Tabi çiftliklerinden kıyı şeridine, koyunlarından sıçanlarına kadar 250 bin hektarlık çayır-çimen de onun.
Ve tabi 1914’teki 725 üyesinden günümüzdeki 6 milyon üyesine kadar. Övünerek bildiriyor ki National Trust Danimarka nüfusundan daha fazla üyesi var ve hepsi de aynı amaç uğruna bir arada; ‘daha fazla koruma…’
Gelelim bilgelik, güçlülük ve dayanıklılık anlamına gelen meşe yaprağı ve palamutlu simgesine…
Doğu Sussex’teki Alfriston Clergy House National Trust tarafından 1897 yılında satın alınan ilk mülktür, 10 Sterlin karşılığında…İçeride bir yerde meşe yaprağı motifi ahşap bir kütüğe kazındığı için deseni oluşturan sanatçının da bundan etkilendiği söylenir. Ama yine de İngiliz Gülü, İngiliz Aslanı veya meşesi olacaktı belki de denir. Çünkü ambleminin ne olacağına karar verirken toplanan bir kurul acelece oracıkta bir karar vermedi, yarışma açıldı.
Böyle kıymetli bir kurumun oluşmasında birkaç ileri gelen aydının ama özellikle bir kadının olduğunu şahlanarak belirtmek gerekir. Octavia Hill hanımefendi…
Sosyal reformculuğunun yanında kişi başına düşen yeşil alanın peşinde koşan ve Londra Belediye yöneticilerinin dahil zamanında pek de haz edilmeyen kadın. İmara açmanın yanlış olduğunu, yeşil alanın korunması gerektiğini, fakirlerin gezebileceği parkların sosyal seviyenin yükselmesine olan etkisini 14 yaşından 73 yaşında ölene kadar yılmadan savunduğu için.
Tam da TOKİ’nin nefret edeceği kişi ve bir de kadın…
Belediyeciliğin gelişimi, belediyenin görevleri, tanısalar Türk göçmenlerin de duacı olacakları fakirlere ev bulma ve yerleştirme zorunluluğu gibi uygulamaların anasıdır. Adı da Londra Southwark tarafında Red Cross Garden’da evinde Mavi Plaka ile yaşatılıyor, National Trust’ın kardeş derneği English Heritage tarafından.
Ama neyse ki kanserden öldü de…rant peşinde koşan, fakirler için oluşturulan yeşil alan, her evin bir bahçeye sahip olmasının zorunluluğu ve gerekliliği uygulaması daha da abartılmadı.
National Trust yıllık üyelik sunar, bir kere ödeyerek istediğiniz kadar istediğiniz parkında dolanabilirsiniz, aracınızı park edebilirsiniz, kafesindeki leziz tatlara dokunursunuz, gitmeyeceğiniz varsa bile gidersiniz ve böylece daha çok yer görüp daha çok hoş vakit geçirirsiniz.
En güzel olan şey de çalışan sayısının beş katı gönüllüsünün olmasıdır, 10.000 kişiye 50.000 kişi, yoksa Avrupa’nın tarihi kıymetleri koruma amacındaki en büyük hayır kurumu bu iş nasıl döndürürdü?
Sadece Londra şehrinde onlarca yer var. Türk nüfusunun yoğun yaşadığı yere yakın bir Tudor Dönemi essiz yapısı olduğunu biliyor muydunuz mesela?
Devamı sizi heyecanlandırsın umarım…
Bu hayırseverlik ve gönüllülük işi şahane…Haftanın bir gününü olmadı bir öğleden önce veya öğleden sonrasını National Trust mülklerinde kasada durmaktan rehberlik yapmaya kadar çeşitli hizmetlere ayıran tatlı hanımlar ve güler yüzlü beyler.
Sizi de cezbetsin dilerim 500’ün üzerinde mekanı ile National Trust.
Aklınızda kalmasın…aklınızda kalsın!