Kitle partisi, ihanet ve ahlaksızlık serbest mi demektir?

“UBP’de bu savrulmaları yaşatanların yaptığının siyasetle uzak yakın alakası yok. Bu yapılanlar ilkesizlikten öte ahlaksızlıktır. Eğer UBP’de doğru dürüst siyaset kültürü olsa bunlar asla yaşanmaz, böyle davrananlar bırakın bakanlığı, milletvekilliğine üye bile olamazdı. Bunları yaşayanlara, bunlardan etkilenenlere resmen acıyorum.”

 

 

Başbakan İrsen Küçük’le önceki akşam Kıbrıs Postası’nın kuruluş yıl dönümü etkinliğinde karşılaşıp ayaküstü kısa bir sohbet yaptık.

21 Ekim Kurultayı sonrası ilk karşılaşmamız değil ama ayaküstü de olsa ilk sohbetimizdir dersem yanlış olmaz.

***

İrsen Küçük, en uzun soluklu, kesintisiz parti içi mücadele yaşayan olarak siyasi tarihimize geçecek.

Derviş Eroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından İrsen Küçük, uzun ince yolda yolculuğa çıktı.

Emanetçi gibi başlamıştı.

Başbakanlığı da, genel başkanlığı da geçici kabul ediliyordu.

Belki kendisi dışında herkes öyle bakıyordu ama İrsen Küçük. Öyle bakmıyordu.

Sıra dışı bir kararlılıkla yoluna devam etti.

Ahmet Kaşif’le yarışırken o günün güç dengelerini iyi okudu.

Cumhurbaşkanı Eroğlu ile birlikte yürüdü.

O birliktelik Kaşif karşısında başarısını kolaylaştırdı.

***

Sözü fazla uzatmaya gerek yok.

Kaşif’le 2010’da yarışmasının ardından İrsen Küçük yeni hedefler koyup bugünlere kadar geldi.

Bazıları derki, “Derviş Bey’le yollarını ayırmasaydı, şimdi gül gibi UBP Genel Başkanı ve Başbakan olarak konumunu korurdu.”

Bu görüşte olanlara katılır mıyım?

Katıldığımı söylemem çok kolay değil.

Başbakan İrsen Küçük’ün tavrında sadece kendi istekleri değil deniz ötesinin da mutlaka payı olmuştur.

***

Artık gizli saklı değil.

Ankara’nın İrsen Küçük’ün yanında olmasında Derviş Eroğlu ile kıyaslanarak yapılan bir tercih söz konusu.

İrsen Küçük, Cumhurbaşkanı Eroğlu ile birlikte olsaydı, Ankara’nın gerek hükümet çalışmaları gerekse parti içi yarışta desteğini bu kadar açık arkasında bulur muydu?

Bence bulmazdı.

Hatta belki Ahmet Kaşif ya da bir başka genel başkan adayını Ankara destekli karşısında bulabilirdi.

Bu nedenle İrsen Küçük’ün “Keşke diyerek düşünce eksersizi yapması çok da verimli olmaz.”

***

İrsen Küçük, kurultay sonrası sürecin bu kadar uzamasından rahatsız.

Rahatsız olması doğal.

Rahatsız olmasa doğal olmazdı.

İrsen Küçük, rahat mı?

Çıktığı yolda sonuna kadar yürüme kararlılığının netliği nedeniyle rahat. En baştan sahip olduğu kararlı duruşunu sürdürüyor.

Anımsarım Ahmet Kaşif, “Tek başıma kalsam da çıktığım yoldan geri dönmem” demişti.

Aynı kararlılık İrsen Küçük’te de var.

***

Yüzünde kurultaya giderken ki zafere şartlanmış, zafere inanmış İrsen Küçük ifadesi soldu.

Küçük, havlu atmadı.

Ancak yakın çevresinde erozyona uğrayan heyecan ve kararlılığın farkında.

21 Ekim Kurultayı yaklaşırken nereye gitse etrafında, gölge alanı içinde bakanlar, milletvekilleri, ilçe başkanları, kadın kollarından, gençlik kollarından isimler vardı.

Şimdi onlar yok gibi...

Halbuki 2. tur olacaksa ki eninde sonunda olacak şeklinde görülüyor, temponun kesintisiz sürmesi gerekir.

***

İrsen Küçük de bu ülkede yaşıyor.

Gözü görür, kulağı duyar...

Belki daha da önemlisi insanların sözlü olarak söylemeyip, vücut dilleriyle kendilerini ele verdikleri yaklaşımlarını da okuyor.

Kıran kırana bir yarış henüz resmen sonuçlanmadan, Başbakan ve genel başkan olarak yarışan iddialı bir ismin etrafında kenara çekilme eğilimleri olursa bu hiç kuşkusuz moral beslemez.

***

İrsen Küçük’ten anladığım her şeyin eksiksiz farkında olduğudur.

Farkında oldukları moralini bozuyor mu?

Bence bozmuyor.

İrsen Küçük’ün doğanın değişmez ama en katı kuralının acısını yaşadı. O acının öğrettikleri yanında bir anlamda ihanet grubuna giren yaklaşımları, bir kenara unutmamak üzere not ederek kabullenmesi çok zor değil.

Kabullenmesi, doğal kabul etmesi anlamına gelmiyor elbette.

***

Hem dinlediklerimi hem de duyduklarımı toparladığım zaman UBP resmen sırat köprüsünde gidiyor.

Kite partisi diyerek farklılıkları doğal hatta artı yan olarak anlatmışlardı.

Halbuki kitle partisi, Bremen Mızıkacıları topluluğu demek değildir.

UBP’de herkes, merkeze kendisini koyarak siyaset yapmakta, siyasi tavır belirlemekte.

Önde olan isimlerin neredeyse tümü ilkesiz ve savrulmalarla yollarına devam etmektedirler.

Ahmet Kaşif’in yanında yola çıkıp, bir anda İrsen Küçük’ün yanına geçenlerin şimdi yeniden Ahmet Kaşif’in yanında kaymaları kimse için sürpriz değil.

Aynı şekilde çıkar hesaplarıyla Ahmet Kaşif’in saflarından ayrılanlar da olabilir.

***

Önceki gün gazetede arkadaşlarla da konuşuyorduk bu durumu.

Başaran Düzgün ve Mete Tümerkan’a aynen şunu söyledim: “UBP’de bu savrulmaları yaşatanların yaptığının siyasetle uzak yakın alakası yok. Bu yapılanlar ilkesizlikten öte ahlaksızlıktır. Eğer UBP’de doğru dürüst siyaset kültürü olsa bunlar asla yaşanmaz, böyle davrananlar bırakın bakanlığı, milletvekilliğini üye bile olamazdı. Bunları yaşayanlara, bunlardan etkilenenlere resmen acıyorum.”

 

Günün sözü:

İhaneti alışkanlık haline getirenlerden hayır gelmez.


(Havadis gazetesinden alınmıştır)