Rusya, Kıbrıs Rum Yönetimini istediğinde maymun gibi oynatıyor, tükürdüğünü yalattırıyor ve önünde el-pençe-divan durmasını sağlıyor.
“Rumların Ruslarla ilişkisi çok iyiymiş, Ruslar kayıtsız şartsız Rumların arkasındaymış” iddiaları da tam bir şehir efsanesi gerçekte. Durum tam tersine ve bunların da zaten hepsi olmak zorunda. Aksini düşünmek bile yanlış olur.
Geçen hafta içinde, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Aleksei Meshkov, Kıbrıs'a birer ziyaret yaptılar. Bu ziyaretler Rumların kara kaşına kara gözüne olmadı tabii. Her ikisi de Rum Yönetimine hangi tarafta olduğunu sordu kapalı yollu.
Rusya'nın, eski günlerine dönebilmek ve ABD'nin karşısına ikinci bir güç olarak çıkabilmek amaçlı arka arkaya ataklar yaptığı bu günlerde bu gelişme çok doğal. Doğu Akdeniz,
içinde barındırdığı ve yeni keşfedilmiş hidrokarbon yatakları nedeni ile geçmişte bulunduğu yerden bir kaç adım daha öne çıktı.
Aslında bölgedeki hidrokarbon yataklarının büyüklüğü, Basra körfezindeki yataklarla kıyaslandığında üfürükten tayyare ama bölgemizde olduğu için bize sanki de bütün dünyayı doyurmaya yetecekmiş gibi büyük ve zengin geliyor. Ömrünün en fazla 2000'li yılların ortalarına kadar yetebileceğinden kimse pek bahsetmiyor şimdilik.
ABD, daha temkinli ve Kıbrıs sorunu çözülmeden Kıbrıs Rum Yönetiminin doğalgazı çıkaramayacağını açıkça dile getiriyor ve Kıbrıs sorunu çözüldükten sonra da doğal gazın çıkarılması, dağıtılması ve gelirinin aktarılması konusunda yardımlarda bulunabileceğinin garantisini veriyor, Kıbrıs Rum Yönetimine.
ABD'nin söyledikleri gerçekte de Batı blokunun doğruları. Çözüm olmadan bunların hiçbirinin olmayacağını masaya koymuş durumda daha şimdiden. “Yanındayım ama sen adanın tek sahibi olmak iddialarından da vazgeç” diyor Rumlara. Ekonomik çöküntü içinde olan Rumların refaha ulaşmak için güvendikleri doğalgazın çıkarılıp çıkarılamaması, ABD'nin iki dudağı arasında.
Rusya’nın verdiği garantiler ve Rumlara yaptığı teklif veya da gösterdiği havuç ekonomiyi canlandırmak için Rus turistleri adaya yönlendirmek ile banka sermayelerinin transferi konusunda. Gerçekte Rum tarafına gelen turist sayısında dramatik bir düşüş var. KKTC'ye gelen turist sayısının Rum tarafına gelen turistlerin sayısını orantısal olarak yakaladığını söylemek hiçte yanlış olmaz.
Bir de Rusların cebinde, 24 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs'ta gerçekleştirilen Annan Planı referandumundan sonra BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın referandum ile ilgili olarak 28 Mayıs 2004 tarihinde yayınlamak istediği ve Rusların vetosu nedeni yayınlayamadığı rapor var.
Genel Sekreter bu raporunda, “Referandumlar sonrasında, Güvenlik Konseyi dahil uluslararası toplumun tümünün dikkatinin Kıbrıslı Türklerin durumuna yönelmesi gerekmektedir” ve “Kıbrıslı Türklerin kullandıkları oy, kendilerine baskı uygulanmasına ve tecrit edilmelerine yönelik bütün gerekçeleri ortadan kaldırmıştır” ifadelerine yer veriyor.
İşte Rusların ellerindeki en büyük koz -siz buna şantaj malzemesi de diyebilirsiniz- bu rapordur. Ruslar vetolarını kaldırdığı an bu rapor yayınlanacağından, arkasından Kıbrıslı Türklere uygulanan insanlık dışı ambargoların kaldırılması ve Kıbrıslı Türklerin dünyadan izole edilmelerine son verilmesi gelecek ki, Rumların Ruslara tavla teslim olmalarına yeter bu korku. Zaten AB içinde Rusya'nın Truva atı konumundalar. Rusya aleyhine her tür karar Rumların vetosuna takılıyor son 10 yıldır.
Şimdi Rumlar, tam tabirle "iki cami arasında beynamaz." Yukarı tükürseler bıyık, aşağı tükürseler sakal. Ama karar vermek zorundalar, şöyle veya böyle hangi tarafta olduklarına.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
http://www.twitter.com/ataatun
http://www.ataatun.com
2 Haziran 2014