Geleneklerine bağlılığı ile bilinen muhafazakar İngiltere’nin başkenti Londra’da, seçkinlerle, soylulara verilen ve geçmişi yedi yüz yıl öncesine uzanan “Freeman Onur Payesi” (geçen yazımda söz etmişim) uygulaması günümüzde de yaşatılıyor.
Daha çok Londra’ya yaptığı yatırımlarla kente katkı sağladığı düşünülenlerin onurlandırıldığı bu ödülü alanlar arasında, politikacı Thatcher ve bağımsızlık sembolü Nelson Mandela gibi dünyaca ünlü isimler de yer alıyor.
Layık görülenlere, köprü, geçit gibi şehrin imkanlarından ücretsiz olarak yararlanma, şehir içerisinde kılıçla dolaşma, asılırken ipek ip tercih etme ve şehirde tutuklama korkusu olmadan sarhoş olarak dolaşma hakkı tanıyan “Freeman Payesi”ne sahip üç de Türk olduğunu biliyor muydunuz?
Bilmiyorsanız bu yazıyı okuduktan sonra öğrenmiş olacaksınız.
İLK TÜRK FREEMAN SULTAN ABDÜLAZİZ
İngiliz arşivlerine göre, Londra Belediye Meclisi tarafından Freeman payesi verilen ilk Türk, 18 temmuz 1867 tarihinde Birleşik Krallık’ı ziyaret eden Sultan Abdülaziz. Sultan için düzenlenen törende, yapılan konuşmalar ve paye takdim töreni için hazırlanan davetiye, İngilizlerin Sultan Abdülaziz’e olan hayranlığını da gösteriyor:
“Meclisimiz, ülkemizle dost olan müttefik yabancı ülkelerin egemenliğine saygı göstermeyi ciddi bir şekilde arzulamaktadır. Sultan Hazretlerinin bu şehri ziyaret etmek üzere olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Majestelerine bir davet gönderilerek, meclisimizin kendilerini bir ziyafetle (eğlence) şehrin locasında ağırlamasına izin vermesini talep etme fikrindedir.”
Bu nazik davet ile onur payesi verilen Osmanlı Sultanı Abdulaziz’e hitabette seçilen kelimelerden, yapılan konuşmalara kadar nezaket ve saygıda kusur edilmediğini görüyoruz.
İKİNCİ TÜRK KAZIM AKKUŞ
Bu tarihten sonra onurlandırılan ve Londra merkezinde ayrıcalıklı yaşama hakkına sahip ikinci Türk ise şehir merkezinde açtığı Efes Restaurantlar ile tanınan Türk işadamı Kazım Akkuş oluyor.
İngiltere’ye 1972 yılında gelen işadamı Kazım Akkuş, memleketteki mesleği olan Restaurant işletmeciliğini burada da sürdürüyor ve Londra Merkezi’nde ‘Efes’ adıyla Restaurantlar açıyor. Ahçılarıyla ünlü Bolulu olan Kazım Akkuş, 1975 yılında açtığı restaurant sayısını kısa sürede üçe çıkararak Londra’nın seçkin işadamlarından biri olunca, zamanın Westminister Belediye Başkanı Harvey Marshall tarafından “Freeman Payesi”ne aday gösteriliyor.
Kazım Akkuş, otuz yılı aşkın süredir Londra’nın göbeğinde Türk mutfağını tanıtarak Türkiye’ye katkıda bulunurken, İngiltere ekonomisine sağladığı katkı ile de “Freedom of The City London” tarafından onurlandırılan ikinci Türk olarak tarihe geçiyor.
‘RAMSEY LONDON’, GÜR’E ‘PAYE’ GETİRDİ
Bu tarihi “onur payesi”nin verildiği üçüncü Türk ise işadamı Remzi Gür oldu. Türkiye’de oluşturduğu “Ramsey London” markasını Londra’ya da taşıyan ve şehir merkezinde bir ara iki ayrı mağaza da açan Kastamonulu işadamı Remzi Gür’e, 2003 yılında Freeman payesi verildi. Büyükşehir Belediye Sarayı’nda düzenlenen törende Gür’e onur ödülü Hakim Murray Craig tarafından takdim edildi. Hakim Craig törende yaptığı konuşmada “ticari hayattaki başarı ve dürüstlüğü ile kent merkezinde ticari faaliyetlerde ulaştığı saygınlık” nedeniyle Gür’e böyle bir payenin verildiğini belirtiyordu.
Geyik derisi üzerine yazılmış ödül metninde, Remzi Gür’e, Londra’da toplum yaşamına yaptığı katkılardan dolayı teşekkür de ediliyordu.
Geçmişi 1300’lü yıllara uzanan bu geleneği İngilizler günümüzde de yaşatmaya çalışıyor.
Ama artık Londra’nın, şehir merkezine girişi bile paralı hale getiren Ken Livingstone tarafından yönetildiğini hatırlatalım.
Sultan Abdülaziz hayatta olmadığı ve Livingstone Londra’sını görmediği için belki de şanslı.
Diğer iki Türk “Freeman”, Kazım Akkuş ve Remzi Gür ise onur payeleri sayesinde Londra’da belki kılıçla dolaşabilecekler ama, şehir merkezine girmek için her gün 8 sterlin “Congestion Charge” (şehre giriş ücreti) ödemekten kurtulamayacaklar.
Kimileri bu duruma, “paranın başladığı nokta, geleneğin bittiği yerdir” diyor.
Her kim söylemişse bu sözü haksız mı sizce?