pes" etti.
Finale iki isim kaldı: Mevcut Başkan Oğuz Kaan Salıcı ve Ali Özcan. Eğer önümüzdeki günlerde sürpriz bir isim çıkmaz ise emin olun yarış bu iki kişi arasında, üstelik de kıran kırana geçer. Sonunda kimin kazanacağını tahmin etmek ise çok güç! Zira ortalık karışık. Tabanın ilçe kongrelerinde epeyce kırıp döken, can yakan Salıcı'nın yanında olmadığını, Ali Özcan'ın yanında olduğunu cümle âlem biliyor.
Ama tabii o koltuğa kimin oturacağının son kararını verecek olan taban değil, delege. Onlar ne yapacak 13 Mayıs'ta orası mühim. Kılıçdaroğlu ve yakın çevresinin, "Aleviler aday olmasın" minvalindeki telkinlerine tepki amacıyla Alevi delegelerin Özcan'ın etrafında kenetlenmeye karar verdiğini önceki yazımda aktarmıştım.
Dün şöyle bir yokladım etrafı. Sürpriz bir aday çıkmaz ise Aleviler Özcan'ı il başkanlığına taşımakta kararlı. CHP'li bir dostum, bu tablodan Kılıçdaroğlu'nun rahatsız olduğunu ve Ankara'da düştüğü handikapın bir benzerini yaşamamak, yani bir kez daha Alevi tabanını kızdırmamak adına olanı biteni sadece izlemeyi yeğlediğini söyledi ama bence doğru değil.
Çünkü Kılıçdaroğlu'nun tercihinin Salıcı olduğu kabak gibi ortada! Niyeti gerçekten de tarafsız bir duruş sergilemek olsaydı, yakın çalışma arkadaşlarının da kongre sürecine müdahalesine izin vermezdi. Erdoğan Toprak'ın İstanbul'un bütün ilçe başkanlarını arayıp, "Genel Başkan Oğuz'u destekliyor" demesine, Nihat Matkap'ın delegelere, "Kemal Bey onu çok seviyor. Geleceği parlak bir arkadaşımız" sözleri ile Oğuz Kaan'ı pompalamaya çalışmasına göz yummak, sessiz kalmak tarafsız duruşla pek bağdaşmayan hareketler.
Pardon ama... Tarafsız bir genel başkan, bütün ilçe başkanlarının olduğu bir toplantıda kendisine yöneltilen, "İlçe başkanlarının mevcut başkanı desteklemesini önemsiyor musunuz?" sorusuna, "Evet önemsiyorum!" şeklinde cevap vermez!
Eğer gerçekten tarafsızsa; "Bu kongrede, tüm adaylarımıza eşit mesafede durma kararım var. Ricam bu kararımı gölgeleyecek sualleri bana yöneltmemeniz. Demokratik bir seçim olsun istiyorum. Tüm adaylarımız benim için değerli. Hepsine başarılar diliyorum" der geçer değil mi?
"Çok önemsiyorum. Çünkü birlik beraberliğe önem veriyorum. Sizin birlik beraberlik içinde olmanız partiyi güçlendirir. Büyütür. Bla... bla... bla..." filan deyip top çevirirseniz, o topu kime paslama niyetinde olduğunuz bir güzel anlaşılır.
Önceki gün Meridyen Otel'de bir soruya verdiği cevapla Kılıçdaroğlu'nun neyi kastettiğini anlayan anlamış. Toplantıdan sonra delegesini durumdan haberdar etmek isteyen ilçe başkanları dün de gün boyu kulisteydi. "Nasıl olsa Genel Başkanımın hazzetmediğim Oğuz'dan yana tavrı yok. Ali Abi de toparlar bizi. Bir arada tutar!" düşüncesiyle, öncesinde Özcan'a destek sözü veren ama Kılıçdaroğlu'ndan gelen bu son işaret nedeniyle "dumur" olmuş birkaç delegeyle konuştum.
Kafaları haddinden fazla bulanık! "Ne yapacağız şimdi? Verdiğimiz sözden mi cayacağız yani?" diyenlerin sayısı hayli fazla.
Delegenin yaşadığı bu hengâmeye neden olan Kılıçdaroğlu'nu anlamak hakikaten imkânsız. Madem "tarafsızım" dedin, o zaman öyle kal! Niye bu ikircikli tavır? Tarafsız kalmak istemiyorsun o zaman çıkıp açık açık, "Ben Oğuz'la devam etmek istiyorum" deseydin. Ne kaybederdin? Ha... Oğuz kaybedebilirdi belki ama hiç değilse partililer senin hakkında "Genel Başkan ikili oynuyor. Sağ gösteriyor, sol vuruyor. Kimseyi desteklemiyorum diyor ardından ekibini Oğuz için seferber ediyor" mealindeki tartışmaları yapmazdı.
Haksız mıyım değerli okurlarım?
(Sabah gazetesinden alınmıştır)