Türkiye'nin yanı başında dünyayı yönetenler, DAİŞ bahanesiyle Suriye'yi parçalama, ateşi Türkiye'ye sıçratma planı yapıyor.
Aynı plan çerçevesinde masayı dağıttırdıkları PKK'ya silah vererek Türkiye'ye saldırtıyorlar. Güneydoğu'daki mayınlı çukur terörü yüzünden her gün evlere ateşler düşüyor. Şehit haberleri geliyor.
Güvenlik güçleri terör örgütüne karşı destansı bir mücadele yürütüyor.
Kürt halkı olanları görüyor, kendini geri çekiyor. Sessizce, uluslararası odakların PKK kuklasına oynattığı bu rezil terörün biteceği, evine, işine, okuluna gideceği günleri bekliyor.
Ama Türkiye bir haftadır Kılıçdaroğlu'nun, bir kadın bakana yönelik cinsiyetçi hakaretini, sövgüsünü tartışıyor.
***
Kılıçdaroğlu, sadece bir "özür" dilese mesele buraya gelmeyecekti belki de. CHP'nin yıllarca eleştirdiği, "küfür" dediği "Önüne yatmak" lafını bu kez Kılıçdaroğlu "Sadece bir deyim, siz başka yönlere çekiyorsun" diyerek savundu.
Öyle ki daha önce küfür saydığı lafın, aniden 'deyim' olduğunu söyleyerek düştüğü çelişkiyi bile fark etmedi. O hakaretin arkasında durarak, sahip çıkarak, geri adım atmayarak dallanıp budaklanmasını istedi.
Hâlbuki Kılıçdaroğlu, "Yanlış anlaşıldım, sözüm maksadını aştı. Hele bir hanıma karşı asla böyle bir şey aklımdan bile geçmez. Eğer incittiğim insanlar olduysa özür diliyorum" dese, yaralar kapanmasa bile kabuk bağlardı.
Ancak o üretemediği siyaseti, küfür, kavga, kıyametle sürdürmek konusundaki maharetini sergileyip, olayın sakız gibi uzamasına neden oldu.
***
Bu köşede, çok değil 19 Ocak 2016 tarihinde "Kılıçdaroğlu'nun tek meziyeti(!)" başlıklı bir yazı yazmıştım.
Sebebi de o günlerde Kılıçdaroğlu, milletin yüzde 52 oyuyla devletin en tepesine seçilen, milletin temsilcisi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan için 'diktatör bozuntusu' demişti.
"Kaset operasyonuyla CHP'nin başına geldiği günden bu yana Kılıçdaroğlu'nun akılda kalıcı bir projesini veya millete faydası dokunan bir girişimini hatırlayan var mı?" diye sormuştum.
Her ama her seçimden, yerel, genel, referandum fark etmez, hepsinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti karşısında ezici yenilgiler yaşayan Kılıçdaroğlu, dikkatleri üzerinden başka yöne çekmek için ilk günden bu yana hep aynı taktiği izledi, 'Erdoğan'a hakaret' etmek
'Recep bey' diyerek başladığı siyasi serüveninde 'Erdoğan'a sövgü'den başka akılda kalan tek meziyeti yok.
İleride Kılıçdaroğlu'nun politik serüveni hatırlandığında akıllarda kalacak tek şey, siyasi muhataplarına ettiği hakaret ve küfürler olacak.
Kılıçdaroğlu her defasında da muhatapları kendisine hak ettiği cevapları verince aynı bahanenin arkasına sığındı; "Siyaseti kutuplaştırıyorsunuz"
Oysaki bu kutuplaşmanın önüne geçmesi için Kılıçdaroğlu'nun yapması gereken şey çok basitti; Küfretmemek, hakaret etmemek.
***
Kılıçdaroğlu gündemde kalma yolunun "hakaret ve küfür" olduğunun farkında. Bir siyasi parti liderinin gündemde kalmak için bu yola tevessül etmesi ayıp ve demokrasi açısından da sıkıntılı bir durum.
Hükümet, her gün bir icraatla, açılışla, yeni bir yatırımın temelini atmakla gündeme geldikçe, Kılıçdaroğlu'nun gündeme gelmesi imkânsızlaşıyor.
E kendi partisindeki muhalifleri de saf dışına itince Kılıçdaroğlu ve CHP'nin ülke gündemine girmesi için geriye bir şey kalmıyor.
O da "Aday olmam" dedikten birkaç saat sonra adaylığını açıkladığı CHP'nin başına geldiği günden bu yana en iyi bildiği şeyi yapıyor; Sövmek, hakaret etmek.
(Aktüel'den)