Kıbrıs'ta Federasyon Mevcut Koşullarda İmkansız



Bir Rum gazetesine verdiği demecinde Sayın Yakış, "mevcut koşullar altında Kıbrıs sorununun çözümünün mucize olacağını" söylemiş.
Haklı değil mi?

Hepimiz aslında aynı düşünceye sahip değil miyiz?
"Mucize" kelimesi bile bence iyi niyetle dile getirilmiş. "Mucize" olması için bile bir mucize gerek miyor mu?
Sayın Yakış ayrıca "büyük etkiye sahip Kilise’nin de çözümü arzulamadığını bu nedenden dolayı Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas için bir anlaşmaya varılabilmesi için gerekli olan uzlaşmaları ileriye götürmesinin zor olacağını" belirtmiş.

Hristofyas'ın Kıbrıs Cumhuriyeti ismini istismar eden Rum Kesimi'nde itibarının her geçen gün daha fazla azaldığını sürekli izlemekte ve kayda geçmekte değil miyiz?
"Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumların davranışlarından dolayı hayal kırıklığına uğradıklarını" defalarca hayal kırıklığına uğradığı bir süreçten bahseden Yaşar Yakış'ın dediklerini Rum Kamuoyu acaba kavrayabilmekte mi? Yıllarca Kilise ve "Kafatasçı" aşırı sağ politikacılar tarafından "beyni yıkanmış" bir halk önüne hangi anlaşmayı koysanız red etmeye programlanmış durumdayken "federasyonvari ortak bir çözüm" bu koşullarda imkansız değil mi?

Yakış, ayrıca "Türkiye’nin AB üyeliğinin başka Kıbrıs sorununun başka olduğunu bunların ilişkilendirilmemesi gerektiğini belirterek, Türkiye’nin AB katılım çabasından bağımsız olarak Kıbrıs sorununun çözümlenmesine kararlı olduğunu, kendilerinin “ya çözümü ileriye götürün ya da üyelik sürecini dondurun” tipi ültimatomların empoze edilmesini de kabul etmediklerini" söylerken hem Rum Kesimi'ndeki "aptalca tehditlerle" Türkiye'yi sıkıştırabileceklerini sananlara hem de KKTC'de "elma ile armutu" karıştırmaktan başka becerisi olmayan bir avuç "Rumlarla birleşelim de AB üyesi olalım ve Türkiye'den kurtulalım" tarzı "teslimiyetçiliği ve Rumların azınlığı olmayı" benimsemiş kesimlere en iyi cevabı da verdi.

KKTC ve Türkiye elbette 2002'den beri kararlı bir şekilde izlenen "ortak çözüm için çalışma ve bu olmuyorsa sorumluluğunu Rumların üstlenmesi" politikasını sürdürmeye devam edecekler.
Rumlar bu konuda zaten ellerinden geleni yapmaktalar. Bir yandan AB'yi istismar etmeye diğer yandan İsrail ile birlikte "gaz ve petrol" arama adı altında kışkırtıcı faaliyetleri sürdürmeye devam etmekteler.
Zaten AB'de onlar için sadece bu amaca yönelik olarak var.
Bir de bunu AB'deki bazı "akıllı" milletvekilleri fark edebilseler iyi olacak. Rumlar, AB ile değil Rusya ile tam bir Birlik halinde işlemekteler.

Ekonomilerini Rusya'nın ekonomik yardımı ile düzeltmeye çalışmakta ve savunma konusunda AB'ye değil Rus Donanması'na güvenmekteler. AB Ortak Politikaları kavramı ve AB'yi bilgilendirme yükümlülüğü gibi kelimelerin "Rumcası" olmasa gerek.
Bunu AP'deki miiletvekilleri de görebilse keşke!

Değerli dostum Vakur Kaya geçenlerde değerli bir izlenimini aktarıyordu: "Avrupa Parlamentosu Kıbrıslı Türkler ile Yüksek Seviyede Temas Grubu’nun son Kıbrıs ziyaretinde bazı grup üyelerinin KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile fotoğraf çektirmedikleri görüldü. AP’nin en yüksek karar organı olan Başkanlar Konferansı tarafından alınan karar sonrası kurulan Temas Grubu'nun bazı üyeleri Kıbrıslı Türkler ile AP arasındaki diyaloğa katkı koyacağına ilişkileri baltalayıcı harekette bulunmaya devam ediyor. Temas Grubu üyesi Rum kökenli İngiliz parlamenter Marina Yannakoudakis KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu'yla diğer temas grubu üyeleriyle birlikte fotoğraf çektirirken Temas Gubu üyesi İspanyol Willy Meyer Pleite ve Fransız Françoise Grossetête’in fotoğraf çektirmedikleri görüldü. Oysa Willy Meyer Pleite ve Fransız Françoise Grossetête’in Hristofya ile grup üyelerinin toplu çektirdiği fotoğrafta yer aldıkları görüldü.

AP gözlemcileri ABHaber’e konuyla ilgili yaptıkları değerlendirmede ,AP üyeleri kendilerine verilen görevin bilincinde değiller."
Aynen öyle!

Bu Rum Kesimi ve bu Temas Grubu ile mi bir çözüm olacak?
Değerli Yaşar Yakış sonuna kadar haklı değil mi?