Doğu Akdenizdeki enerji kaynaklarının varlığının kesin tespitinin Kıbrıs adası yakınlarına kadar ulaşmasına paralel olarak, Orta Doğudaki enerji kaynaklarının haritası, politik güç odaklarının yeri ve bölgedeki ekonomik çıkarlar da değişikliğe uğrayınca, Kıbrıs konusu ister istemez derin dondurucudan çıkarıldı.
Kıbrıs adasında 1958 yılından beri süregel huzursuzluk ve iç çatışmalar, soğuk savaş dönemine rastgeldiği için, İkinci Dünya savaşından sonra yer küre üzerinde oluşan iki kutuplu düzenin Doğu Akdeniz'deki dengelerini bozmak, Anglo Amerikalıların ve Rusya'nın işine gelmedi.
Üstelik bu dengeyi pekiştirmek, daha da kalıcı yapmak ve adadaki Kıbrıslı Türklerin haklarını BM Güvenlik Konseyi kararları dışında sağlayabilmek için hem Amerika hem de Rusya, ağız birliği etmişçesine, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türkiye'nin adada bozulan düzeni, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Ek I, Madde 4'e göre, tekrardan ihdas etmesine, hiç bir müdahalede bulunmadan ve de ses çıkartmadan onay verdiler.
Aslında bu "sessiz ve müşterek" onayın nedeni, Anglo Amerikalıların 1968 yılından beridir Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon varlığının ve yataklarının yerini bilmeleri.
Adada Türk ve Rum dengelerinin sağlanması, çatışmaları ortadan kaldıracağını ve belli bir zaman süreci içinde de adadaki dinleri, dilleri, kültürleri ve tarihleri farklı iki halkın barışık hale geleceklerini varsaymışlardı.
Gerçekte bu varsayım veya da kurgu doğru çıktı. 1974'den sonra adada yaşamlarını ayrı bölgelerde sürdürmüş olan iki halk hiç çatışmadı ve ABD ile BM ve AB, aynı zamanda garantör de olan İngilizlerin desteği ile iki toplumlu faaliyetleri başlattılar ve belli bir ölçüde de yakınlaşmayı sağladılar.
Ama gelinen bu çatışmasız yaşam ve yakınlaştırma aşaması başarılı da olsa, Rumların adanın tümüne sahip olmak hırsı ve tanınmış devlet olma avantajlarını hep kendi çıkarları doğrultularında kullanmaları nedeni ile Doğu Akdeniz'deki hidrokarbonu sorunsuz olarak çıkarmaya yetmedi.
Üstelik eldeki veriler Meis adası- Girit-Kıbrıs üçgeninde de bol miktarda doğalgaz varlığını gösterince, düğmeye basmak gerekti.
Önce Amerikalılar ve Yahudi Lobisi Yunanistan ve Kıbrıs Rum Dışişleri bakanları ile görüşerek, Türkiye ile ortak bir arama ve çıkarma yapmalarını tavsiye ettiler. Bunu Yunanistan Başbakanı Karamanlis ile Rum lider Papadopulos reddetti. Buna ilaveten Papadopulos Annan Planı ile ilgili yalan söyleyip ABD'yi ve AB'yi kandırınca, gitmesi vacip oldu ve Cumhurbaşkanı olarak seçimi bırakın kazanmayı, daha ilk turdan elendi.
ABD zaten Papadopulos'a güvenini sıfırladığından, Kıbrıs Rum tarafının İsrail ve Mısır ile yaptığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmalarının "kesin onayı"nı ve sınırların belirlenmesini dondurdu ve rafa kaldırdı. Mısır hükümetine birden vahiy gelmedi, Rum hükümeti ile imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmasına itiraz etmek için.
2008 Şubatında Rum tarafında yapılan seçimlerde Hristofyas'ın seçilmesini değerlendiren ABD, Hristofyas'ın çözüme duyduğu ateşli isteğin, kendi düşünce ve planları doğrultularında Doğu Akdeniz'deki Münhasır Ekonomik Bölgenin kullanımını kabul edeceğini varsayarak kendilerini "İki bölgeli federasyon" görüşünü desteklemeye ve Türkiye'ye baskı yapmaya mecbur hissettiler.
Hristofyas hükümetinin- Anglo Amerikalıların planının tümünü değilse bile bir kısmını anlamaya başlamasına rağmen- İsrail'in ve de özellikle Doğu Akdeniz'deki Münhasır Ekonomik Bölgelerin kullanımında ABD'denin ne dereceye kadar yer almak istediğini anlayamayan Liebermann'ın teşviki ile Rusya'daki, Fransa'daki, Çin'deki, İtalya'daki ve diğer ülkelerdeki büyük enerji şirketleri ile temasa geçmeye başlaması, Kıbrıs Rum Cumhuriyetinin çökertilmesi sürecini başlattı..... (Devam Edecek)
ÖZEL NOT ve DÜZELTME: Kıymetli dostum Sayın Özel Tahsin beni arayarak " 7'ler 5'ler 9'lar ve 8'ler" başlıklı yazımda düzeltme yapılmasını ve kendisinin UBP'den istifa ettikten sonra herhangi bir partiye girmediğinin belirtilmesini rica etmiştir. Düzeltir, tüm okuyucularımın bilgisine getiririm.