2012 yılındayız artık.
Zor bir yıl olacak.
Türkiye - AB İlişkisi açısından her türlü gelişmeye hazır olmak zorundayız. Fransa'da seçim tansiyonun sürekli yüksek olmasına neden olmaya aday.
AB içinde özellikle Yunanistan'ın başını çektiği "çulsuzlar" diye tanımlayacağım ülkeler nedeniyle ekonomik kriz sorun olmaya devam edecek.
Doğu Akdeniz'de çözülmeyen Filistin Sorunu Türkiye ile İsrail'in dost konumda olmasını engellemeye devam edeceğe benziyor.
Suriye'de "Arap Baharı" artık an meselesi. Elbette Türkiye açısından da yükümlüklere neden olmakta "Esad'ın Devirilmesi Operasyonu". Doğu Akdeniz'deki son kalan anti-demokratik diktatörlüğün çökmesi insan hakları açısından bir kazanım olacak.
İran belli başına bir konu. ABD kararlı. An kolluyor. İran ise hazırlanıyor ve ABD'nin beklediği anı kışkırtarak öne çekmeye ve de avantaj kazanmaya çalışıyor.
Rum Kesimi'nin AB Dönem Başkanlığı hem Türkiye - AB İlişkisi açısından hem de Kıbrıs Sorunu için "iyileştirilemez derin yaralara" neden olacağa benziyor.
Rum Kesimi'nin Dönem Başkanlığı sadece Kıbrıs'a zarar vermeyecek. Kosova'da nasibini alacak bu "talihsiz durumdan". Türk Silahlı Kuvvetleri ya da Emniyet Teşkilatı mensuplarının her hangi bir "düşman konumda olan" Rum komutan emrine girmesi düşünülemeyecek olduğundan Türk askeri ve polisi Kosova'yı terk etmek zorunda kalacak. Bu durum ise Kosova'da "barışı tehdit edecek" bir gelişme olacak.
Kendim bizzat Priştina'da şahit oldum. Arnavutlar Türk Askeri ve Polisi'ni hem çok seviyor hem de onlara büyük saygı duyuyorlar. Türk Bayrağı dışında sempati duydukları ikinci bayrak ABD Bayrağı. AB Bayrağı'nı şimdilik üçüncü sırada kabul ediyorlar.
Ancak Türk Asker ve Polislerinin olmadığı bir Kosova'da "saldırgan" Sırplara karşı kendilerini sürekli hazır tutmak zorunda olan Arnavutları sakinleştirmek zor olacaktır. AB'nin bu nedenle epey başı ağrıyacak.
Bu saydıklarıma ekleyecek epey konu daha var.
Bir bütün olarak değerlendirirsek 2012 yılında KKTC'yi sıcak günler bekliyor.
İşte bu nedenle KKTC Türk Medyası'na da büyük sorumluluklar düşüyor.
"Türkiye'ye söverek belli kesimlerden alkış almayı" gazetecilik sananların "çorbayı bazen içilmez hale getirdiklerini" düşünecek olursak sorumlu gazeteciliğin de değeri ortaya çıkmakta.
Bir yandan Türkiye ile "derin bağlara sahip olmakla böbürlenip" diğer yandan elli ya da altmış gazete daha satarak "Türkiye'ye sövülmesine göz yummak" 2012 yılında kabul edilmez bir durum olacak.
Çünkü 2012 yılında kamuoyunu doğru bilgilendirmek, kışkırtmalara karşı en doğru tavır olmak zorunda.
KKTC ve Türkiye arasındaki derin bağların KKTC kamuoyunun büyük sessiz çoğunluğunun tercihi olduğunu da hatırlatmakta yarar var.
İsim yazmadan ve de "cahilce" küfür etmeyi yorum yazmak sanan hep aynı malüm isimler kimseyi yanıltmasın. Örneğin ben gülüp geçiyorum bana "dün CTP'liydin bugün UBP'li oldun" diye sataştıklarında. Çünkü biliyorum ki ayağımı üzerinden hiç kaldırmamaya kararlı olduğum nasırlarına biraz daha sert basmışım. Hemen "sövmeye ve karalamaya" başlıyorlar.
Çünkü ancak isim yazmadan küfür edecek" kadar "cesarete" sahip olanların kafasının almadığı bir gerçeğim var.
CTP Hükümeti döneminde bir çok dostumla yaptıklarımı UBP Hükümeti döneminde de yapıyorsam "KKTC'nin çıkarlarına" olan özenimdendir. Yoksa CTP Hükümeti döneminde benimle diyalog halinde olanların çok iyi bildikleri gibi siyasi duruşumda değişiklik hiç olmadı. Dün KKTC'ye ve Kıbrıslı Türkler'in Davası'na nasıl bakıyorsam bugün de aynen öyle bakıyorum.
Söz konusu KKTC'nin, Türklerin Çıkarları ise benim için "sağ", "sol", "üst" ya da "alt" çekmeceler yok.
Sadece "adam gibi adamlar" var. Onların hangi partiden olduğu benim için ikinci planda bir değerlendirme meselesi. Biliyorum bazılarının "dar dünyası" için anlaşılması güç. Hoş zaten bu gibileri de beni zerre kadar ilgilendirmiyorlar. Gölge etmemeleri yeterli.
KKTC'deki sessiz büyük çoğunluk ile aynı görüşte olduğumdan zerre kadar şüphem yok.
Medya olarak işte bu büyük çoğunluk ve de Türkiye'nin insanlarının ortak olan çıkarlarında çok titiz olmamız gerektiğine inanıyorum.
2012 yılında medyada yazılarım işte bu amaca hizmet edecek. Dostun, düşmanın bilmesinde yarar görüyorum!