EkoAvrasya Derneği’nin Cumartesi günü Ankara’da düzenlediği “KKTC Su Temin Projesi ve Doğu Akdeniz’de Değişen Dengeler” Çalıştayı’na katıldım. Dernek Başkanı Sayın Hikmet Eren’i KKTC’ye yönelik çalışmalarından dolayı kutlarım.
Mükemmel bir Çalıştaydı benim değerlendirmelerime göre.
Türkiye’de bu işi düşünen, planlayan ve gerçekleşmesini sağlayan teknik bilgilerle donanmış, T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sayın Akif Özkaldı’yı, Su Politikaları Derneği Başkanı Sayın Dursun Yıldız’ı, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Balkanlar ve Kıbrıs Araştırmaları Merkezi Başkanı Sayın Gözde Kılıç Yaşın’ı ve diğer emeği geçmiş kişileri dinlemek ve derinlemesine bilgi almak şansım oldu.
KKTC Su Temin Projesi bitip borularla adamıza ulaşmış su ile ilgili bizler ahkam keserken ve de kimin suyu dağıtacağı gibi basit görünen ve hizmet vermekten öteye “ben bu işten ne gelir elde ederim, açıklarımı suyu bahane edip vatandaşın sırtına yükleyip nasıl kapatırım” muhabbetleri yaparken, Türkiye’deki akıllı, yaratıcı, mühendislik zekasına sahip, dünyadaki son teknolojiyi takip eden ve büyük düşünen insanların nasıl bu projeyi yarattıklarını birinci ağızdan duymak ve görmek beni gerçekten hem şok etti, hem de yapılan çalışmaya hayran bıraktı.
Beni mutlu eden sadece Türkiyeli uzmanların bundan 4-5 yıl önce, (su gelir mi-gelmez mi tartışmaları yapılıyorken) su yönetimiyle ilgili olarak yaptığı çalışmalar değildi. Bu Çalıştayta “Mütekabiliyet”in ne demek olduğuna, KKTC’den gelen bir Bakanımıza nasıl davranıldığına bir kez daha şahit oldum. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Sayın Mustafa Akıncı’nın Türkiye’ye yaptığı resmi ziyarette kendisini en üst düzey devlet protokolü ile karşılayan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Cumartesi günü EkoAvrasya Derneğinin Ankara’da düzenlediği Çalıştaya katılmak için Türkiye’ye gelen KKTC Tarım-Doğal kaynaklar ve Gıda Bakanımız Sayın Erkut Şahali’yi, ziyareti resmi olmasa da devlet protokolü ile karşılayıp, gidiş gelişlerine koruma ve eskort vermesi gerçekten gururlandırdı.
Aklıma, Almanya Büyükelçiliği'nin ara bölgede yer alan Goethe Enstitüsü'nde Kıbrıs’a ziyaret gerçekleştiren Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in onuruna verdiği resepsiyona, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı “Toplum lideri", GKRY Başkanı Nicos Anastasiadis’i de “Cumhurbaşkanı” olarak davet ederek ortaya koyduğu çirkin ve kabul edilemez davranış geldi hemen, Bakanımız Sayın Erkut Şahali’yi eskortlar ve polis eşliğinde, bindiği arabanın önünde dalgalanan KKTC bayrağı ile konferans salonuna gelişini görünce…
İşte buna mütekabiliyet denmekte. Almanya’nın adam yerine koymadığı Cumhurbaşkanımızı ve Bakanlarımızı Türkiye Cumhuriyeti adam yerine koymakta, kendi Cumhurbaşkanı ve Bakanı ile aynı seviyede tutmakta ve devlet protokolü ile karşılayıp, misafir etmekte.
Dönelim yine esas konumuza; Çalıştaya katılmadan önce “KKTC Su Temin Projesi”nin mühendislik yönünü araştırırken, hukuki yönlerini de iyice araştırdım.
İlginç bulgulara ulaştığımı söyleyebilirim. Fırsat buldukça bu konulara bu köşemde değineceğim. Bunlardan en önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Doğu Akdeniz olarak da anılan Levant’da planladığı, projelendirdiği ve gerçekleştirdiği “KKTC Su Temin projesi ile” mühendislik ve ekonomi bilimlerine “Deniz içine askılarla döşenmiş boru hattı ile direkt su ihracatı” kavramlarını sokmuş olması. Bu artık kullanımı en azından birkaç asır sürecek olan “teknik bir deyim” ve “teknik bir tanımlama” olmuş. Patenti de Türkiye’ye ve Türk mühendislerine ait.
Bir diğer bulgum ise 20 Temmuz 2010 tarihinde KKTC Hükümeti adına Başbakan İrsen Küçük ve T.C. Hükümeti adına Devlet Bakanı ve Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek tarafından imzalanan “KKTC Hükümeti ile T.C. Hükümeti Arasında KKTC’nin Su İhtiyacının Karşılanmasına İlişkin Hükümetler Arası Çerçeve Antlaşması”nın Türkiye açısından bir ilk olmadığıdır… (Aralıklı olarak devam edecektir)