Keyfimi kaçıran ne?...

Kimileri, “Türkiye yeni bir devlettir”; kimileri de  Hayır, Osmanlı Devleti’nin devamıdır” diye tartışadursun…

Kesin olan şu var ki; kurulan Cumhuriyet, 101 yıldır, ağır aksak da olsa bir şekilde yoluna devam ediyor…

Üstelik onca darbe ve onca yara almasına rağmen!...

Cumhuriyeti temsil eden Türk Bayrağı’nın, Milletimiz tarafından gün geçtikçe daha çok itibar görüyor olması, zaman zaman solan umutlarımızı yeniden yeşertiyor…

Bu aralar toplum olarak sıklıkla inişler ve çıkışlar yaşıyoruz…

Kabul edelim ki bugün, Milletimizin keyfi eskisi gibi değil!...

Yıllara göre memleketteki mutluluk seviyesini gösteren bir grafik olsa; öyle sanıyorum mutsuzluğun son on yılda zirve yaptığı açıkça görülecektir…

Şahsi olarak takip ettiğim kadarıyla, parası olan da mutsuz, parası olmayan da…

İşi-gücü olan da huzursuz, işi-gücü olmayan da!...

Her şeyin tadı, tuzu bir anda niye kaçtı bilmiyorum…

Bilen varsa söylesin…

Eskiden devletin sahibi Hanedandı…

Ülke onların malı, millet de onların kuluydu…

Yüce Hünkarın bahşettiği nimetler dışında halkın özgürlük adına nasipleneceği pek bir şey yoktu!...

Şayet toplum içinde dini hassasiyetler ve mesuliyetler o kadar kabul görmeseydi ve yaşanan o zor şartlara katlanmak imanın bir gereği sayılmasıydı,  belki de devlet çok daha önceden dağılacaktı…

O günlerin acısını, çekilen çilesini ve çaresiz kalan halkın  gözü önünde şatafat içinde yaşanan saltanatı dikkate almadan, bugün “Osmanlıcılık” yapmak öyle kolay ki!...

Keşke imkan olsa da, o günün insanının saray hanedanıyla ilgili duygularını onlara sorabilsek!...

İşte bu sebeplerle Cumhuriyet, en alttakiler için hakikaten bir cennet vadediyordu…

Artık itilip kakılmayacak, adam yerine konulacaktı…

Devletten sadece emir almayacak, fikri de sorulacaktı…

Kamunun tüm imkânlarından eşit ve adil bir şekilde yararlanabilecekti…

Kişilere değil, kanunlara hesap verilecekti…

Kula kulluk, yerini “insanlığa” bırakacaktı…

Herkes hakkına hukukuna kavuşacak; kimse sahipsiz kalmayacaktı…

Kimsenin geleceği, kimsenin insafına bırakılmayacaktı…

Hastalıklar ve yoksulluklar bitecek; yediden yetmişe herkes rahat bir nefes alacaktı…

Anlayacağınız, Cumhuriyetle ilgili umutlar o kadar çoktu ki!...

Bunun gibi saymaya kalksak, sayfalar yetmez!...

Aradan 101 yıl geçtikten sonra geldiğimiz noktaya bakıldığında; Cumhuriyete dönük beklentilerin -pek çoğunu hala gerçekleştiremesek bile-  aynı heyecan ile halkın gönlünde yaşadığını görmek çok önemli…

Fakat bir yandan da hangi akla hizmet ettiğimiz belli değil…

Cumhuriyetin o beklentiler doğrultusunda içini dolduracak yerde boşaltıyoruz, farkında değiliz!...

Belki de yukarıda bahsettiğim, tadımızın tuzumuzun kalmaması ve keyfimizin kaçması olayının sebebi bu!...

Basit bir örnek vereyim:

Belediyeler başta olmak üzere Üniversiteler ve diğer bazı kurumlar Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla konser düzenliyorlar…

Bu konserler için sanatçılara ödenen devasa paralar var!... Paralar devletin parası ve kaynağı da vergi…

Halkın dişini tırnağını, “kriz var” diye zorla keseceksiniz; kredi kartı limitine bile göz koyacaksınız… Sonra da bu paraları bu kadar sorumsuzca harcayacaksınız…

Cumhuriyet “şuursuzlarına” kepçe kepçe ödeyeceksiniz!...

Hak mıdır şimdi?

Cumhuriyetin külfetini hep alttakiler mi çekecek?!...

Parası olmayan askere gidip vatanı savunacak; parası olan gitmeyecek…

Vergi yükü “tüketime” yüklenecek; böylece yükün çoğunu  dar gelirli, ücretli ve emekli taşıyacak!...

-          Halkın büyük bir kesimi “ekonomik kriz” içinde, “vatan-millet-sakarya” diyerek üç kuruşluk maaşla geçinmeye çalışırken;

-          Esnaf el kadar sermayesini kaybetmemeye uğraşırken;

Cumhuriyetin nimetlerinden sadece fırsatçıların ve siyasi gücünü kullanıp kendine imtiyaz sağlayanların faydalandığına şahit olmak insanda başka nasıl bir duygu yaşatır ki?

Cumhuriyet, adaleti ve eşitliği tam olarak ne zaman sağlayacak?

Sahipsizliği, kimsesizliği tam olarak ne zaman önleyecek?

Hakça paylaşma kültürünü ve özgürlük anlayışını tam olarak ne zaman mümkün kılacak?

Sizi bilmem;  ama bana, “101 yıl sonra bugün keyfini kaçıran nedir?” diye sorarsanız, diyeceklerim bunlar…