Yukarıdaki başlığı görüp de, Hoca yine Müslümanlık dersi verecek diye beklemeyin…
Yazacağım yazının Müslümanlıkla da bir ilgisi var ama; asıl ilgisi insanlıkla…
Halkımızın “kendine müslüman” diye tanımladığı kişilerin sayısı önceleri pek azdı…
Okumuş, okumamış kesimlerin her birinde “halden anlayan”, kişisel olarak zarara uğrasa bile; ahlakın, hukukun ve dinin çizgilerini daima muhafaza eden, durumun gereğini de buna gören yapan insanların sayısı ise epey fazlaydı…
Toplumumuz o yüzden, bu sorunlu tipleri kendi içinde rahatça eritebiliyordu…
Fakat bugün; sadece kendisini düşünen, her şeyi kendi menfaatine yontan, bütün olayları “kişisel çıkarına göre” ile değerlendiren, etrafında arkadaş değil menfaat ortağı arayan “kendine müslümanların” sayısı pirana balığı gibi öyle arttı ki!...
Çıkarları ortak olunca, beş benzemez karakter bir anda beş benzere dönüşebiliyor!...
Seslerini yükselterek, güçlerini birleştirerek sonuç alacaklarını düşündüklerinden kolaylıkla geçici işbirlikleri kurabiliyorlar…
Suç literatüründe adına “çete” denen bu oluşumlar, aynaya bakma zahmetine girip neye dönüştüklerini de göremiyorlar!...
Mevzunun daha iyi anlaşılması için bir örnek vereyim:
Geçenlerde telefon hattımın naklini yaptırmak için bir kuruma gittim… Numaratörden numaramı alıp, sıramı beklemeye başladım… Pazartesi olduğu için bekleme salonu hayli kalabalık…
Bir önümdeki kişinin bankodaki işi biter bitmez sıranın bana geldiğini düşünerek ilerledim… Fakat o anda, üç kişi birden önümü keserek içeri daldı… İşlemi yapan memur, benim numaramı basmadı ve ortada bir sorun yokmuş gibi onların işini yapmaya başladı…
Oldum olası, olay küçük de olsa hiçbir haksızlığa kayıtsız kalmadım… Orada da tepkimi gösterdim:
- “Zaman, paradan daha değerli bir şeydir… Kaybettiğinde tekrar geri kazanamazsın… Bir insanın zamanını çalmak, parasını çalmaktan daha ağır bir suçtur. Onlar benim zamanımı çaldı; siz de buna müsaade ettiniz” dedim…
Memur Hanım sözlerime cevap vermek yerine; kendini ve onları haklı çıkarmaya yönelik mazeretler uydurmaya başladı…
Ağzından çıkanı kulağı duymuyor; onların zamanının benim zamanımdan daha kıymetli olduğuna beni ikna etmeye uğraşıyordu!...
Çetecilik ruhu böyle bir ruh çünkü…
Gerçeklere odaklanmak yerine, sizi menfaatinize odaklandırır!...
“Kendine müslüman” olanların kitabında yardımlaşma, paylaşma, dayanışma ve merhamet gibi kelimeler kesinlikle yoktur…
Onlar yalnızca kendini düşünen, kendi bireysel avantajını kollayan ve başkalarını hiçe sayıp haklarını çiğnemekten imtina etmeyen bencillerdir…
Biraz daha insaflı olmaları konusunda uyarı anlamı taşıyan “Kendine Müslümanlık” tabiri, yaptıkları davranış karşısında oldukça hafif kalıyor aslında…
Çünkü frene basmadıkları takdirde çeteleşiyorlar!...
“Önce ben” düşüncesi zamanla “önce biz” halini alıyor…
Çıkarlarına engel gördükleri her şeyi “düşman” ilan etmeye ve gayrimeşru göstermeye başlıyorlar!...
Nasıl bir akıl tutulmasıysa; kendine hak gördükleri bir şeyi başkalarına reva görmüyorlar…
Aynı şey, kendileri yapınca “doğru” oluyor, başkaları yapınca yanlış…
Hem sosyal düzenimizi, hem de özellikle iş hayatımızı gittikçe çekilmez hale getiren bu tiplere, örnek olaydaki Memur Hanım gibi fırsat vermemek gerekiyor…
Başkalarının hukukuna da saygı göstermeyi bileceğiz…
Sıranın kendimize gelmesini sabırla beklemeyi öğreneceğiz…
Bu toplumda tek başına değiliz…
Çeşme başı tutma adetinden vazgeçiniz!...
Sırası gelen suyunu alsın…
Kendimize layık gördüğümüz bir şeyi başkasına men edemezsiniz…
Peki men ederseniz ya da etmeye çalışırsanız ne olur?
O suyu karşınızdaki içemediği gibi, siz de içemezsiniz!...
Ve neticede herkes susuzluktan kırılır!...