"Olmaz böyle şey" diyeceksiniz. İlk duyduğumda ben de şaşırmıştım. Ama CHP'de "olmaz" denilen oldu.
Şimdi sıkı durun; Parti Sözcüsü Haluk Koç'a, "Oslo Belgelerinin" bir bölümünü bizzat Kemal Kılıçdaroğlu verdi. "Al, bunları açıkla" dedi.
Sonrasını biliyorsunuz...
Aradan birkaç gün geçti. Kemal Kılıçdaroğlu fikir değiştirdi. Haluk Koç'un "Anayasa suçu" olduğunu iddia ettiği Osla Görüşmeleri için "devam etmeli" dedi.
Sonuçta ortaya iki ayrı Kemal Bey çıktı:
1) Haluk Koç'un her attığı adımdan haberdar olan, yapacağı açıklamalar konusunda önceden bilgilendirilen ve onay veren Kılıçdaroğlu; 2) Daha sonra, kamuoyunun karşısına geçerek tam tersi bir tutum sergileyen ve "Silah bıraktıracaksa Oslo görüşmeleri devam etmeli" diyen bir başka Kemal Kılıçdaroğlu!
Peki ne oldu da Kemal Kılıçdaroğlu fikir değiştirdi? Kılıçdaroğlu neden Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç'u yarı yolda bıraktı?
CHP kulislerinden sızan bilgilere bakılırsa, olanlar belli...
Haluk Koç'un açıklamaları, CHP içindeki bir başka ekibi rahatsız etti. Başta Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu olmak üzere belli isimler sürekli olarak Kılıçdaroğlu'nun kapısını aşındırdı:
- Bu açıklamalar, bizim sürdürdüğümüz aydınlar görüşmelerine zarar veriyor. Çünkü, o temaslar sırasında Oslo Görüşmelerine destek veren değerlendirmeler yapılmıştı!
Bitmedi, bu kadarla kalmadı. CHP'nin İstanbul'da yaptığı o toplantılara katılan yazarlar ile "aydınlar" Haluk Koç'u hedef tahtasına yerleştirdiler; yaylım ateşine tuttular.
Haluk Koç, "problem adam" ilan edildi!
Kemal Kılıçdaroğlu da bu yüzden bir manevra yapıp, "Oslo görüşmeleri devam edebilir" dedi. Oysa bu konu, Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Merkezi'ndeki makam odasında yapılan dar kapsamlı MYK toplantısında tartışılmış ve Oslo Görüşmeleri ile ilgili evrakların açıklanmasına "devam" kararı verilmişti.
O toplantıda Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu bir teklifte bulundu:
- MHP katılmasa da biz AK Parti ile bir araya gelelim, masaya oturalım, terör konusunu birlikte çözelim.
Genel Başkan Yardımcıları Haluk Koç ve Adnan Keskin ile Kılıçdaroğlu'nun bazı danışmanları şiddetle karşı çıktılar. "Sakın ha" dediler:
- Oy tabanımız dibe vurur. Kimseye bir şey anlatamayız.
Sert tartışmalar yapıldı. Sonunda Kılıçdaroğlu "tamam" dedi:
- Öyle bir adım atmayalım.
Ardından Kılıçdaroğlu bir öneri getirdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi ikna için harekete geçmek istediğini söyledi:
- Ben, Devlet Bahçeli'ye bir ikna mektubu yazayım.
Aynı ekip yine karşı çıktı. Yine "Sakın yapma" denildi:
- Devlet Bey, elinde mektup basının karşısına çıkar, bizi yerden yere vurur.
Zaten ulusalcı oylar kayıyor. Böyle bir şey yaparsanız, hepsini MHP'ye kaptırırız.
Uyarılar üzerine Kılıçdaroğlu, Ak Parti ile masaya oturma ve Devlet Bahçeli'ye mektup yazma projelerinden vazgeçti.
İşte Kılıçdaroğlu genellikle böyle davranıyor.
Anlık ve günübirlik kararlar veriyor. Partinin bir kanadı ile görüşüp, "haklısın" diyor. Diğer kanatla bir araya geldiğinde de onların etki alanına giriyor.
CHP ne yapmak istiyor, belli değil! Parti tabanı şaşkın! Genel Merkez yöneticilerinin kafası karışık!
Diğer siyasi partiler de CHP'nin nasıl bir politika izlediğini çözebilmiş değil! Önümüzdeki Perşembe ve Cuma günleri CHP'nin kurmayları Ankara'da bir araya geliyorlar. Büyük Anadolu Oteli'nde milletvekilleri ve Parti Meclisi üyelerinin katılacağı "genişletilmiş istişare toplantısı" yapılacak.
Öyle görünüyor ki, orada kılıçlar çekilecek. Bu toplantı, ciddi ve sert tartışmalara sahne olacak.
Yapılacak tartışmalar, CHP'de bir kırılma yaşanmasının başlangıcı bile olabilir.
Her şey Kemal Kılıçdaroğlu'nun sergileyeceği tutuma bağlı.
Peki Kemal Kılıçdaroğlu ne yapacak, ne diyecek? Parti içindeki hangi kanattan ve görüşten yana ağırlığını koyacak?
İşte onu bilen yok...
Sabah "ikinci cumhuriyetçilere" göz kırpıp, akşam "ulusalcı" bir tavır sergilerse, şaşırmamak gerek!
Genellikle böyle yapıyor da...
(Takvim gazetesinden alınmıştır)