Bunca ölümler, kıyımlar karşısında bu coğrafyada yaşayan insanlarımız neden tepkisiz?
Umutlarımız darmadağın olmuş; kin, nefret tohumları içimize serpilmiş...
Bir yandan çocuklarımız ölüyor, köyler boşaltılıyor; Kürtler bir yandan terör örgütünün, öte yandan devletin arasında sıkışıp kaldığı için ne yapacağını bilmiyor.
Acı, hüzün, gözyaşı...
Her gün aynı konuları yazmaktan bıktım.
Umuda yolculuğa çıkmaya hazırlanırken ya Foça’da kör terör askerleri taşıyan aracı vuruyor, ya bir uzman çavuş kaçırılıyor...
Yetmiyor!
Bir yıldır PKK’nin elinde bulunan stajyer kaymakam için BDP Eşbaşkanı Demirtaş, dalga geçiyor hepimizle:
“Kaymakam adayı stajını Kandil’de yapıyor!”
Bir gerçek olan PKK terörünü bitirmenin yolu, Kürt sorununu çözmekten geçiyor, Barzani’yle ekonomik ilişkileri geliştirmekten değil...
Kandil, Erbil ve Süleymaniye’de yuvalanan caniler, kan gölünden beslenirken emperyalizmin ağababası ABD’den ve kimi AB ülkelerinden destek alıyor.
***
Ellerindeki ağır silahlar, füzeler, bombalar nereden geliyor?
İstihbarat birimleri bunu biliyor...
Onun için kimseyi kandırmasınlar!
Özellikle BDP milletvekilleri, CHP’li Hüseyin Aygün’ün kaçırılması olayına tepki göstersin.
Hüseyin Aygün bir Zaza Alevisi; 2011 seçimlerinde Tunceli’de, PKK köylere inerek yoğun bir seçim çalışması yaptı.
Amacı neydi PKK’nin?
Oyların bağımsız milletvekili adaylarına verilmesi...
Aygün’ün seçim bürosuna PKK terör örgütü saldırdı...
CHP milletvekili adayı Aygün, seçimlerden sonra şu açıklamayı yaptı:
“Biz Dersim’de PKK terörü altında bir seçim kampanyası yürüttük... Buna BDP terörü de diyebiliriz... Bizi tehdit ettiler, ‘Burası bizimdir’ dediler... Ama bu olup bitenleri aydınlar, kimi gazeteciler nedense hiç görmedi...”
***
2011 seçimlerinde PKK Tunceli yöresinde köylerde bağımsız (BDP) adayları için seçmenleri tehdit edip propaganda yaparken devletimizin güvenlik güçleri neredeydi?
Ortalıkta yoktu!
Olayın derinliğine inmek gerekiyor...
2010 anayasa halkoylamasında “yetmez ama evet” diyen bizim liberal tosuncukların bazıları, çalıştıkları gazetelerden kovulunca, dövünmeye başladı.
***
Aradan iki yıl geçti, ortada sivil demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yok!
Güneydoğu’da PKK’nin yanı sıra Hizbullah siyasal bir oluşuma giderken, Hatay’da El Kaide ve Taliban militanları kol geziyor.
Bunlar Suriye’ye girip Esad’ın askerleriyle savaşıyor, akşam Türkiye’ye dönüyor.
Biz ise bu olup bitenler karşısında “Büyük Kürdistan” hayali kuran Barzani’yle işbirliği yapıyoruz.
Tüm bunlar olurken PKK Şemdinli’yi ele geçirmek için saldırıya geçiyor...
Güvenlik güçlerimiz tam 19 gün yörede PKK’yle vuruşuyor...
PKK çekilmiyor sonuna dek...
Şemdinli’yi ele geçiremeyen PKK ses getirecek eylemler gerçekleştiriyor...
İlk kez Zaza Alevisi bir milletvekilini kaçırıyor, daha önce Foça’da kanlı bir eyleme imza atıyor...
Bu ne demek?
Yıkılmadım ayaktayım...
***
Kanlı bir dönemin içindeyiz bir ağustos sabahında...
Yaşamımızı altüst eden kanlı olaylar, şehit cenazeleri, kaçırma olayları içimizi acıtıyor.
Artık bu nefret, kin, öfke bitmeli, çocuklarımız ölmemeli...
Havan topu mermisini kurcalarken ölen çocuklar da bizim, şehitlerimiz de, kandırılıp dağa çıkarılan gençlerimiz de...
Kana kan intikam değil... Cana can...
İnsanlık için, barış için, demokrasi ve özgürlük için...
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)